Mektup: 150
Eklenme: 22.05.2024 00:00:00

Bediüzzaman Said Nursnin gazetelere bir mektubu

Bize ait meseleleri yazan gazetelere hitaben yazdığım bu yazıyı neşretseler, bugünlerde olan aleyhimdeki isnadlarını hell edeceğim. Şiddetli hastalığıma binaen bu kısacık mektubumu o gazeteler neşretsinler ki; bizi düşünen kardeşlerim kederlenmesin.

Evvel: Bugünlerde olan meseleler için merak etmeyiniz. Hakkımızda tecell eden inayet ve rahmet-i İlhiye ile bu büyük bir hayırdır. Hem hasta olduğumdan konuşmaya ve görüşmeye de tahammül edemiyorum. Şimdi Risale-i Nurun dahil ve hariçteki fevkalde intişarı ve geniş fütuhatıyla düşmanlar da dost olmuşlar. Herkesin konuşmak istemesine mukabil, inayet-i İlhiye ile sesim de kısılmış ki, daha Risale-i Nur bana ihtiyaç bırakmadığından görüşüp konuşamıyorum.

Beni altı vilyetten davet etmeleri üzerine giderken önümüze gelen ve Risale-i Nurun ve mesleğimin hakikatini anlayan dost memurlar, Emirdağında istirahat etmemi ve şimdilik Emirdağında kalmamı hükmetin rica ettiğini bildirdiler. Zaten görüşmeye ve konuşmaya tahammül edemediğimden, hakkımdaki bu dostane teklif ve vaziyet bir inayet oldu ki, beni davet eden çok vilyetlerdeki hakik kardeşlerimin hatırları kırılmasın. Hem bazı vilyetlere gidip diğer vilyetlere gidemediğimden ileri gelen vaziyetimle, yüz binlerle hakik fedakr talebelerim gücenmesinler.

Saniyen: Benim bu seyahatlerimde katiyen siyasetle alkamın olmadığına bir delil, kırk seneden beri siyaseti terk ettiğimden, yalnız ve yalnız Kurnın bu zamana tam muvafık bir tefsiri olan Risale-i Nur küfr-ü mutlakı kırdığı için anarşistliğe ve tahribatçı cereyanlara karşı sed çektiği gibi, Kurnın Risale-i Nura verdiği dersinde bir kanun-u esas olan vel teziru vziratun vizra uḣr sırrıyla, syişe ilişmek, beş cni yüzünden doksan msuma zulüm etmektir diye olan uhrev hizmetimiz vatan, millet ve syişe de büyük bir fidesi olması cihetiyle, beni tecessüs eden veyahut da zahmet veren polis ve inzibatlara da hell ediyorum. Onları syişin mücahid muhafızları diye, kardeş gibi mesrurne kabul ettim. Hatt, beni Ankaradan çevirmelerini de kabul ettiğim gibi, hakkımda bir inyet-i İlhiyeye vesile olmaları cihetiyle Allaha şükrettim. Ve keml-i ferahla Ankaradan döndüm.

Salisen: Her yerde Risale-i Nurun intişarı ve okunması ve pek fazla müştakları bulunması dolayısıyla, benimle görüşmek ve konuşmak ve dvet etmek arzu ediyorlardı. Bu vaziyette, yirmi vilyete gitmemin zarureti vardı. Ancak Risale-i Nurun tab edildiği yerler olan Ankara, İstanbul ve Konyaya gittim.

Beni Emirdağına çeviren dostlara şunu derim ki: Hakkımdaki bu muamele bir inayet ve rahmet-i İlhiyeye vesile oldu. Sıkılmıyorum. Yalnız benim yirmi sene kaldığım Isparta vilyetinde iki senelik kira ettiğim bir evim ve orada bazı eşyalarım var. Oranın havası da bir parça hastalığıma yarıyor. Hükmetin müsaadeleriyle bir ay Emirdağında, bir ay da kiraladığım Ispartadaki evimde bulunmak arzu ediyorum.

Bediüzzaman Said Nurs

- 151 -

Umum Nur talebelerine Üstad Bediüzzamanın vefatından önce vermiş olduğu en son derstir

Aziz kardeşlerim,

Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menf hareket değildir. Rıza-yı İlhye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlhiyeye karışmamaktır. Bizler syişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.

Mesel, kendimi misal alarak derim: Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, birçok hadiselerle sabit olmuş. Mesel, Rusyada kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfde idam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım, tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor. Fakat bu otuz senedir müsbet hareket etmek, menf hareket etmemek ve vazife-i İlhiyeye karışmamak hakikati için, bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis Aleyhisselm gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi, sabır ve rıza ile karşıladım.

Evet, mesel seksen bir hatsını mahkemede ispat ettiğim bir müddeiumumnin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. çünkü asıl mesele bu zamanın cihad-ı mnevsidir. Mnev tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahil syişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.

Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, syişi muhafaza etmek içindir. vel teziru vziratun vizra uḣr düsturu ileki Bir cni yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çolukçocuğu mesul olamazişte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle syişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak hric tecavüze karşı istimal edilebilir. Mezkr yetin düsturuyla vazifemiz, dahildeki syişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Onun içindir ki, lem-i İslmda syişi ihll edici dahil muharebat ancak binde bir olmuştur. O da aradaki bir içtihad farkından ileri gelmiştir. Ve cihad-ı mneviyenin en büyük şartı da vazife-i İlhiyeye karışmamaktır ki, Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenb-ı Hakka aittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz.

Ben de Celleddin Harzemşah gibi, Benim vazifem hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenb-ı Hakkın vazifesidir deyip ihls ile hareket etmeyi Kurndan ders almışım.

Haric tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. çünkü düşmanın malı, çoluk çocuğu ganimet hükmüne geçer. Dahilde ise öyle değildir. Dhildeki hareket, müsbet bir şekilde mnev tahribata karşı mnev, ihls sırrıyla hareket etmektir. Hariçteki cihad başka, dahildeki cihad başkadır. Şimdi milyonlar hakik talebeleri Cenb-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak syişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dahil ve hariçteki cihad-ı mneviyedeki fark pek azmdir.

Devam edecek