Mektup: 154
Eklenme: 20.12.2023 00:00:00

Aziz, muhterem kardeşim,

Bin üç yüz seneden beri lem-i İslmı ağlatan ve bütün ehl-i hakikate Eyvahlar! Yazıklar olsun! dediren lem-i İslmın en dehşetli büyük yarasını deşmek, düşünmek, benim husus meşrebimde tahammülüm fevkinde elem veriyor. Hususan yirmi beş seneden beri ihls ile hakik hizmet-i imaniye, beni her nevi siyasetten çektiği ve yirmi beş sene zarfında bir gazeteyi okutturmadığı gibi; yirmi sene bu işkenceli esaretimde hayat-ı siyasiyeye bakmamak için hükmete müdafaat-ı hapsiyeden başka müracaat etmeyen ve vazife-i imaniyeye noksan gelmemek ve ihls kırılmamak ve siyasete bulaşmamak için on sene bu dehşetli Harb-i Umumye bakmayan, baktırmayan bir hlet-i ruhiyeyi taşımaya mecburiyetim varken, şimdi dehşetli ejderhalar hakaik-i imaniye cephesinde ehl-i imana gözümüz önünde saldırmalarından ve çokları ısırmalarından, ehl-i imanı kurtarmak mecburiyeti Kurnın emriyle varken, bu zamanı bırakıp, eski zamana gidip, Ehl-i Beyte gelen dehşetli zulümleri temş etmek, daha ziyade ruhumu ezer ve kuvve-i mneviyeyi kırıp ruhuma azap azap üstüne gelmektir.

Zlim siyasetin gaddarne bir düsturu olan Cemaat için fert fed edilir diye çok zlimne pek çok vukuatı, ehvenüş-şer diye bir nevi adalet-i izafiye namında hkimiyetine bir maslahat göstermişler. Hatt bu asırda, o gaddar düsturun hükmüyle, bir adamın hatsıyla bir köyü mahveder. Beş on adamın, onların siyasetine zarar vermek tevehhümüyle, binler adamı perişan eder.

İşte, eski zamanda bir derece, siyasetin bu gaddar düsturu İslmlar içine girdiğinden, siyasette, bu müthiş düsturlar karşısında, mecburiyetle Selef-i Salihn süktla ve Ehl-i Sünnet vel-Cemaatin imamları o kapıları kapamak, Cenb-ı Hak ellerimizi o kanlı hadiselere bulaştırmadı; o halde biz de o hadiselerden bahsedip dilimizi bulaştırmayalım deyip o kapıları açmıyorlar.

Madem Ehl-i Beyte zulmedenler şimdi hirette cezasını öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardımımıza bir ihtiyaç kalmıyor. Ve mazlum Ehl-i Beyt, muvakkat bir azap ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükfat görmüşler ki, aklımız ihata etmiyor. Değil şimdi onlara acımak, belki onları o hadsiz rahmete mazhariyetleri noktasında binler tebrik etmek gerektir ki, birkaç sene zahmetle, milyonlar mertebeler ve bki saadetler hirette kazandıkları gibi, dünyada da kaldıkları zamanda, ehemmiyetsiz, dünyanın fni saltanatı

ve muvakkat hkimiyeti ve karışık siyasetine bedel mnev birer sultan ve hakikat leminde birer şh, birer mnev padişah makamını kazandılar. Valiler yerine, evliyalar, aktablara kumandan oldular. Kazançları bire bin değil, milyonlardır.

İşte bu sır içindir ki, Yeni Saidin husus üstadı olan İmam-ı Rabbn, Gavs-ı zam ve İmam-ı Gazl, Zeynelbidin (r.a.) hususan Cevşenül-Kebr münctını bu iki imamdan ders almışım. Ve Hazret-i Hüseyin ve İmam-ı Ali Kerremallahü Vecheden aldığım ders, otuz seneden beri, hususan Cevşenül-Kebrle daima onlara mnev irtibatımda, geçmiş hakikati ve şimdiki Risale-i Nurdan bize gelen meşrebi almışım. Zlimlerin gaddarlıklarını değil deşmek, bakmak, belki düşünmek de meşrebimize gelmiyor. çünkü onlar mücztını ve mazlumlar mükfatını, aklımızın fevkinde görmüşler. O meselelerle meşgul olmak, şimdiki bu hazır musibet-i diniyeye karşı mükellef olduğumuz vazife-i Kurniyeye zarar verir.

Ulema-i ilm-i kelmın ve uslüd-din allmelerinin ve Ehl-i Sünnet vel-Cemaatin dhi muhakkiklerinin İslm akidelere dair çok tetkik ve muhakematla ve yt ve hadisleri müvazene ile kabul ettikleri uslüd-din düsturları, şimdiki Risale-i Nurun meşrebini muhafazaya emrediyor, kuvvet veriyor. Hatt, hiçbir yerde, hatt ehl-i bida kısmı da bu meşrebimize ilişemiyorlar. Hakikat-i ihls tam muhafaza edildiği için, her nevi ehl-i İslm içine giriyor. Şialıkta mutaassıp ve Vehhblikte de müfrit, feylesofların en maddsi ve mütefennini ve mutaassıp hocaların en enaniyetlisi, beraber Nur dairesine girmeye başlamışlar ve kısmen şimdi de kardeşçe bulunuyorlar. Hatt bazı misyonerler de, din-i İsnın (a.s.)

hakik ruhnsi de o daireye gireceklerine emreler var. Birbirine hücum değil, belki bir tesanüt, bir musalha lüzumunu hissedip medar-ı münakaşa meseleleri ortaya atmıyorlar. Demek İmam-ı Alinin (r.a.) otuz kırk işaretiyle sarahat derecesinde haber verdiği Risale-i Nur, bu zamanın müthiş yaralarına tam bir ilçtır. Onun için, o daire bize kfi gelmiş, harice çıkmıyoruz.

İmam-ı Ali Kerremallahü Vechenin şahsına ve hayatına ve adalet-i hakik üzerine giden siyasetine ilişmek, darbe vurmak başkadır. Şahsiyet-i zahirsinden ve hayat-ı dünyeviyesinden ve siyaset-i içtimaiyesinden binler derece daha yüksek olan şahsiyet-i mnevsine ve kemlt-ı ilmiyesine ve makamat-ı velyetine ve varisliğine darbe gelmez ve gelmemiş ve gelemiyor. Kimin haddi var? Onun için, iki ciheti birleştirmek tevehhümüyle karşısında muarazaya çalışanların taarruzu pek dehşetli görünüyor. Ehl-i iman ortasında nasıl böyle vukuat olabilir diye hayret veriyor. Halbuki Yezid ve Velid gibi habis herifler müstesna, ötekilerin kısm-ı zamı, İmam-ı Alinin (r.a.) harika kemltına ve kerametlerine ve verasetine ilişmek değil, belki yalnız hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye ait idaresine darbe vurmaya çalışmışlar, hat etmişler.

Hric ve büyük bir düşmanın hücumu zamanında, dahil küçük düşmanlıkları bırakmak elzemdir. Yoksa, hücum eden büyük düşmana yardım hükmüne geçer. Bunun için, daire-i İslmiyede eskiden beri tarafgirne birbirine mukabil, muarız vaziyetini alan ehl-i İslm o dahil düşmanlıkları muvakkaten unutmak maslahat-ı İslmiye muktezasıdır.

Mektup: 155

Aziz, sıddık, bahtiyar kardeşim Süleyman Rüştü,

Seni ve kardeşin kahraman Burhanı ve senin iki mübarek, msum evldını ve senin hane halkını, Risale-i Nur namına ve umum şakirtler hesabına ruh u canımızla sizi tebrik ediyoruz. Böyle kuds ve daim sevap kazandıracak uhrev bir hizmete muvaffakiyetinizi, Isparta ve bu memleket istikbalde alkışlayacaktır. Size çok hayırlı duaları kazandıracak. İnşaallah, Zülfikar gibi daha çok emsaline muvaffak olursunuz. Bu acip şerait içinde bu fevkalde muvaffakiyet, hem Zülfikarın, hem sadakatinizin bir kerametidir. çok mübarek olan senin rüyan-ki, emr-i İlhi ile, Kurnı, Hazret-i Peygamberimiz Aleyhissaltü Vesselma vermek, Hazret-i Cebrailin vazifesinin bir cilvesidir-işarettir ki, bu hizmetiniz hem rıza-yı İlhye, hem rıza-yı Peygamberye (a.s.m.) muvafıktır. Mucizt-ı Kurniyeyi, Mucizt-ı Ahmediye vasıtasıyla ümmet-i Muhammediyeye (a.s.m.) tebliğ etmek mnsıyla senin rüyan tbir edilir.

Nasıl, bir küçücük cam parçasında güneşin bir timsali, ziyasıyla o elindeki camı tutanla münasebettar olur, bir nevi muhabere eder. Öyle de husus bir tecell ile, rüyalardaSelef-i Slihnde bu çeşit rüyalar görülmüşmakbuliyet ve rıza almetidir. Hazret-i Peygamberin (a.s.m.) yanında gördüğün adam da, Nur ve Risale-i Nur şakirtlerinin şahs-ı mnevsidir.