Vazifemiz, ihls ile ve sebat ve tesanüdle ve mümkün olduğu kadar ihtiyatla, sırren tenevveret irşad-ı Alevyi fiilen tasdik etmek, ona göre hareket etmektir.
Yoksa, muarızlara mukabele etmek ve onların hücumundan telş etmek değil. Muvaffakiyet ve fütuhat-ı Nuriye ve revaç ile intişarı ise, vazife-i İlhiyedir. Vazifemizi yapıp, vazife-i İlhiyeye karışmamak gerektir diye hem bana, hem sizin bedelinize teselli buldum.
- 157 -
O beş Ahmedden Safranboluda Hasan Feyzinin tam yerine geçen tam vrisi Safranbolulu Ahmed Fuadın gayet samim ve fedakrane mektubunda, benim bedelime, aynen Hasan Feyzi, Hafız Ali gibi, bki kalan hayatını bana verip, benden evvel berzaha gitmek için dua ediyor. Halbuki şimdi Nurlara onun hayatı daha ziyade fidelidir. Bana nisbeten genç, faal bir kardeşim, benden sonra, kardeşlerim gibi vazife-i Nuriyemi yapıyorlar diye keml-i istirahat-i kalble ecelimi beklerim. Cenb-ı Hak, onun gibi çok fedakrları Nurlara kavuştursun.
- 158 -
Hem çok eski, hem çok sdık, hem çok muktedir, sebatkr medrese-i Nuriye kahramanlarından Marangoz Ahmed ve medresenin üstadı olan merhum Hacı Hafızın kerametli vefatına dair güzel, hazn mektubunda, o medrese-i Nuriyenin şakirtlerinin o merhum üstadlarına karşı gösterdikleri dindarane vaziyet ve yağmurun zahmet vermemek ve onları ıslatmamak ve üşütmemek için durması, iş bittikten sonra başlaması, o merhum zatın ruhuna büyük rahmetlerin nüzulüne emre... Cenb-ı Hak o rahmet katreleri adedince ona ve onlara rahmet etsin. min.
* * *
- 159 -
Kastamonuda, sekiz sene mübarek mahdumu ve merhum refikasıyla Risale-i Nura fevkalde bir sadakatle çalışan ve kalemiyle Risale-i Nura çok hizmet eden ve çokları Nur dairesine getiren ve hapishanede kendi gibi kahramanlardan olan Sadık Beye, hem istirahatime, hem Nur şakirtlerinin tesanüdüne ehemmiyetli hizmet eden ve Feyzi ve Emin ve İhsan ve Ahmedler gibi has kardeşlerimizle, yine Kastamonuda Nurlara hizmet eden Küçük Şeyh namında Hilmi Bey bana mektubunda, Nurcu olan refikasının vefatını bildiriyor. O merhume hakkında medar-ı şükrandır ki, bir iki aydır, dualarımda Zehralar dediğim vakit, Hcerler de derdim, içinde o merhumeyi de niyet ediyordum. Vefatını bilmiyordum. Cenb-ı Hak ona binler rahmet eylesin ve akrabasına sabr-ı ceml ihsan etsin. min.
- 160 -
Risale-i Nur dairesinde bulunan ve bilfiil çalışan hocalardan ve Konya hocalarından başka, sair hocalara, bugünlerde, tashihat yaparken şiddetli bir hiddet bana geldi. çünkü, Arab okumayan Nur şakirtlerinin fedakrları, Arab bilmemesinden sehivler, hatlar oluyor. Ben de zahmet çektiğimden, hem eski talebelerimden olan hocalara ve kardeşime, hem şimdiki Ankarada ve İstanbuldaki resm hocalara bağırarak dedim:
Ey insafsızlar! Neden hem vazifeniz, hem medresenin mahsulü, hem size farz-ı ayn gibi lüzumu bulunan bu hizmet-i imaniyede bana yardım etmiyorsunuz? Belki de sizin lkaytlığınızdan çokların çekilmesine sebebiyet veriyorsunuz. İmam-ı Alinin (r.a.) hir zamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz diye dehşetli bir itiraz kalbe gelirken, birden, kalbini bozmayan hocaları müdafaa etmek için üç mn ihtar edildi.
Birincisi: Resmen iki büyük merkezde, iki heyet-i ilmiye, beyanı münasip olmayan çok esbaba binaen, her vesile ile, hoca kısımlarının Risale-i Nurdan çekilmeleri için çok vasıtaları istimal ediyorlar. Memuriyet gibi derd-i maişet belsıyla biçare hocaları dairelerine çekip, Nurlardan uzaklaştırıyorlar. Biçare hocalar, Nurların kıymetini bilmiyorlar değil; belki derd-i maişet veyahut o heyet-i ulemadaki büyük hocalara itimad edip ve kendi tahsil ettiği ilm-i din kendi imanını kurtaracak derecesindedir zannıyla lkayt kalıp, ruhsatla amel etmeye kendine fetva buluyor.
İkinci mn: Bu kadar dehşetli bir hücum ve tazyike mruz kalan Risale-i Nur şakirtlerini, evham yüzünden, güya Menemen ve Şeyh Said vakıaları gibi bir hadisenin ihtimali var diye iki defa imha için, hem perde altında eskiden beri düşmanlarım, hem resmen kanun ve idare ve siyaset cihetinde merhametsiz bir surette bazı erkn-ı hükmetin bizi iki defa hapis ve ittiham etmesi ve resm ve gayr-ı resm propagandalarla herkesi bizden ve Nurlardan ürkütmesiyle, elbette hassas ve bir derece zaif hocalara ehemmiyetli bir korku verip bir mzeret olur. Onun için, ekseriyet değil, belki yalnız fevklade bir cesaret ve gayret taşıyan bir kısım hocalar Nurlar dairesine girip, girmeyenleri de bir derece affettirdiler.
Üçüncü mn: Şimdilik tehir edildi. Bazı hocalar, Minare kadar yüksek bir adamı, hem Alnında okunacak bir yazı bulunacak hem Birden eli bir su ile delinecek, gibi hakikatin perdesi olan teşbihleri hakikat zannetmek bahanesiyle, Nurun bazı ihbarat-ı gaybiyesi, sath nazarlarına muvafık gelmiyor, ona daha yanaşmıyor. Cenb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, bu zamanda Risale-i Nurda, nokta-i istinad olarak avam-ı müminnin en ziyade muhtaç oldukları ve Nurda buldukları öyle bir hakikattir ki; hiçbir şeye let olmayacak ve hiçbir garaz ve maksat, içine girmeyecek ve hiçbir şüphe ve vesveseye meydan vermeyecek ve hiçbir düşman ona bahane bulup çürütmeyecek ve yalnız hak ve hakikat için ona çalışanlar bulunacak, dünya maksatları ona karışmayacak, t ki, uzakta olan ehl-i iman, o hakikate ve sadık nşirlerine tam itimad edip imanlarını, zındıkların ve dinsizlerin, din aleyhindeki dehşetli feylesofların itirazlarından ve inkrlarından kurtarsınlar.
Evet, o ehl-i iman, lisan-ı hal ile diyecek ki: Madem bu hakikati, bu kadar şiddetli düşmanları çürütemediler ve itiraz edemiyorlar; ve şakirtleri, haktan başka onun hizmetinde hiçbir maksat taşımıyorlar. Elbette, o hakikat, ayn-ı hak ve mahz-ı hakikattir diye, bin burhan kadar bir delil hükmünde imanını kuvvetlendirir ve kurtarır; ve İslmiyette bir hakikatsızlık mı var? diye daha evhama düşmeyecekler.
İki defadır, himmeti uzun, eli kısa Abdurrahman Salhaddin, As-yı Msyı ve Zülfikarın bir kısmını Cmiül-Ezhere göndermek istemiş; hilf-ı memul olarak, o lüzumlu ve ehemmiyetli yere bazı esbaba binaen gitmemiş ?????????? ??? ??? ?????????? ????? 1 kaidesince, belki ben o iki nüshaya bakmadığım ve tashih edemediğim için, o inceden inceye herşeyi tetkik eden ulema heyetine, tam bir tashih gördükten sonra, hem tam Zülfikar ve As-yı Ms beraber olarak gitmek münasiptir diye kalbime geldi. Belki ehemmiyetli ve ulemanın itirazını celb edecek sehivler içinde var. Onun için, o iki risaleyi Salhaddin bana göndersin ki, ben bakacağım. Sonra, inşaallah, hem tam Zülfikarı, hem As-yı Ms ile, hem Tılsım mecmuası ile, ehemmiyetli bir beyanname ile beraber göndereceğiz.
Üstadlarımdan birisi olan Mevln Celleddn-i Rmnin (k.s.) mensuplarından olduğu anlaşılan eczacı Hacı Abdülltifin mektubundan anlaşılıyor ki, bilerek, tam takdir ederek Nurlara hizmet edecektir. Zaten ben bekliyordum ki, Mevlevlerden bazı Nur kahramanları çıksın. İnşaallah birisi bu olacak. Ona çok selm ederim. Husus mektup yazmaya halim müsaade etmediği için gücenmesinler. Orada, Sabri ve mahdumları ve Nur şakirtlerine ve başta Hoca Vehbi Hazretleri olarak hocalarına çok selm eder ve dualarını bekleriz.