Mektup: 188
Eklenme: 2.01.2024 00:00:00

Eğer kolaysa, İstanbula gönderilen kitaplar buraya da uğrasa münasip olur. Benim için de yirmi otuz nüsha İstanbulda ciltlense, bana gönderilse iyi olur. Şimdilik fiyatı elimde yoktur ki göndereyim. Hem çoklara da hediye vermeye mecbur oluyorum.

Nurların erknlarından bir iki doktor, benim hastalığımın şiddetiyle beraber o hlis, sadık zatlara hastalık noktasından müracaat etmeyip ve ilçlarını da yemeyip çok ağır hastalıklar içinde onlarla meşveret etmeyerek ve şiddet-i ihtiyacım ve elemlerim içinde yanıma geldikleri vakit, hastalığa dair bahis açmadığımdan endişeli bir merak onlara geldiğinden, sırlı bir hakikati izhara mecbur oldum. Belki size de fidesi var diye yazıyorum. Onlara dedim ki:

Hem gizli düşmanlarım, hem nefsim, şeytanın telkiniyle zaif bir damarımı arıyorlar ki, beni onunla yakalayıp Nurlara tam ihls ile hizmetime zarar gelsin.

En zaif damar ve dehşetli mni, hastalık damarıdır. Hastalığa ehemmiyet verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder; Zarurettir, mecburiyet var der, ruh ve kalbi susturur, doktoru müstebit bir hkim gibi yapar ve tavsiyelerine ve gösterdiği ilçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise, fedakrane, ihlsla hizmete zarar verir.

Hem gizli düşmanlarım da bu zaif damarımdan istifadeye çalışmışlar ve çalışıyorlar. Nasıl ki korku ve tamah ve şan ü şeref cihetinde çalışıyorlar. çünkü insanın en zaif damarı olan korku cihetinde bir halt edemediler, idamlarına beş para vermediğimizi anladılar.

Sonra insanın bir zaif damarı derd-i maişet ve tamah cihetinde çok soruşturdular. Nihayetinde, o zaif damardan birşey çıkaramadılar. Sonra onlarca tahakkuk etti ki, onlar mukaddesatını feda ettikleri dünya malı, nazarımızda hiç ehemmiyeti yok ve çok vukuatlarla onlarca da tahakkuk etmiş. Hatt bu on sene zarfında yüz defadan ziyade resmen Neyle yaşıyor? diye mahall hükmetlerden sormuşlar.

Sonra en zaif bir damar-ı insn olan şan ve şeref ve rütbe noktasında bana çok elm bir tarzda o zaif damarımı tutmak için emredilmiş. İhanetler, tahkirlerle, damara dokunduracak işkencelerle dahi hiçbir şeye muvaffak olamadılar. Ve katiyen anladılar ki, onların perestiş ettiği dünya şan ve şerefini bir riyakrlık ve zararlı bir hodfuruşluk biliyoruz, onların fevkalde ehemmiyet verdikleri hubb-u cah ve şan ve şeref-i dünyeviyeye beş para ehemmiyet vermiyoruz, belki onları bu cihette divane biliyoruz.

Sonra bizim hizmetimiz itibarıyla bizde zaif damar sayılan, fakat hakikat noktasında herkesin makbulü ve her şahıs onu kazanmaya müştak olan mnev makam sahibi olmak ve velyet mertebelerinde terakki etmek ve o nimet-i İlhiyeyi kendinde bilmektir ki, insanlara menfaatten başka hiçbir zararı yok. Fakat böyle benlik ve enaniyet ve menfaatperestlik ve nefsini kurtarmak hissi galebe çaldığı bir zamanda, elbette sırr-ı ihlsa ve hiçbir şeye let olmamaya bina edilen hizmet-i imaniye ile şahs makam-ı mneviyeyi aramamak iktiza ediyor. Harektında onları istememek ve düşünmemek lzımdır ki, hakik ihlsın sırrı bozulmasın. İşte bunun içindir ki, herkesin aradığı keşf ü kermtı ve kemlt-ı ruhiyeyi Nur hizmetinin haricinde aramadığımı zaif damarlarımı tutmaya çalışanlar anladılar. Bu noktada dahi mağlp oldular.

Umum kardeşlerimize birer birer selm ve gelecek Leyle-i Kadri herbir Nurcu hakkında seksen üç sene ibadetle geçmiş bir ömür hükmüne geçmesini hakikat-i Leyle-i Kadri şefaatçi ederek rahmet-i İlhiyeden niyaz ediyoruz.

Kardeşiniz

Said Nurs

Mektup: 189

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla.

Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin (Onu şükran ve minnetle anıp şnına lyık ifadelerle anmasın ve noksan sıfatlardan tenzih etmesin). İsr Sresi, 17:44.

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Evvel: Bu aşr-i hir-i Ramazanda her gece, hususan tek gecelerde Leyle-i Kadrin bulunmak ihtimali kuvvetli olduğunu hadis-i şerif ferman ediyor. Onun için, Nurcular o nur-u zamdan istifadeye çalışmak gerektir.

Saniyen: Hüsrev ve Tahir gibi vazifelerini tam yapan ve bin Hüsrev ve beş yüz Tahir meydanda bırakan iki kardeşimizi ve onların sisteminde bir Nurcuyu sulh mahkemesine vermek, inşaallah, neticesinde büyük bir inayet ve fütuhat olacak, hiç merak etmeyiniz.

Birşey sizin için hayırlı olduğu halde, olur ki siz ondan tiksinebilirsiniz sırrıyla, bu hadise zulmedenlere madd-mnev Cehennemi ve Nurculara dünyev-uhrev Cenneti kazandırmaya bir sebeptir, inşaallah.

Salisen: Bu mektup münasebetiyle dünkü gün yanıma gelen mühim bir resm memura böyle söyledim ki: Eski Saidin sergüzeşte-i hayatından harika üç vakıa, şimdi tahakkuk etmiş ki, ileride çıkacak Risale-i Nurun kerameti imiş. Şöyle ki:

31 Mart hadisesinde Hareket Ordusunun Başkumandanı Mahmud Şevket Paşa bana karşı fazla hiddetli iken ve Divan-ı Harb-i Örfde beni muhakeme ettikleri gün, on beş adam karşımda darağacında asılı bir vaziyette Divan-ı Harb-i Örf Reisi Hurşid Paşa benden sordu: Sen şeriatı istedin mi? İşte şeriatı isteyenler böyle asılırlar.

Ben de Şeriatın bir meselesine bin ruhum olsa feda ederim dediğim halde ve beni mahkm etmeye pek çok esbapmuhbirlerin iftiralarıylavarken, benim müstesna bir surette müttefikan beraatime karar vermeleri..

Hem eski Harb-i Umumnin nihayetinde, İstanbulda İngilizlerin Başkumandanının eline benim İngiliz aleyhine şiddetli yazdığım Hutuvat-ı Sitte ve Başpapazına tahkirkrne sözlerim eline geçtiği halde, beni mahvetmek yüzde yüz ihtimali varken, hiddetini geri alıp ilişmemesi...

Hem Ankarada, divan-ı riyasetinde pek çok mebuslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddetle divan-ı riyasetine girip, bana karşı bağırarak: Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilf verdin. Ben de onun hiddetine karşı dedim: Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur. Dehşetli bir put kırdım.

Hazır mebus dostlarım telş ettikleri ve herhalde beni ezeceklerini tahmin ettikleri sırada, bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, det dehşetli bir kuvveti ve hakikati hissedip geri çekilmesi, ikinci gün husus riyaset odasında, Hücumat-ı Sittenin Birinci Desise içinde bulunan Mesel, Ayasofya Camii ehl-i fazl ve kemalden, il hir... cümlesinden başlayan, t İkinci Desiseye kadar, bir saat tamamen ona söyledim.

Bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiğim halde bana ilişmemesi, hatt taltifime çok çalışması, katiyen bu üç cebbar fevkalde kumandanların bu üç acip hletleri, deta eski Saidden korkmaları, şüphesiz ki Risale-i Nurun, ileride kahraman şakirtlerin şahs-ı mnevsinin harika bir kuvveti ve Risale-i Nurun parlak bir kerametidir.

Rabian: Kardeşimiz Yakup Cemalin Denizli şakirtleri namına Ramazan ve Leyle-i Kadir tebrikine karşı bin brekllah ve nefsine karşı mücadelesi veffakakellah ve İngiliz devletinin pyitahtında, hatipleri kürsülerinde Artık İngilterenin İslmiyeti kabul etmesi lzımdır diyerek bağırdıklarını ve beşeriyetin bütün hakik ihtiyacatını cmi olan Furkan-ı Hakmin yetlerini birer birer okuyup tefsir ve beyan ettiklerini, en son gazetede arkadaşların okuduklarını işitiyoruz diye o kardeşimizin bu havdisine bin elhamdü lillh deriz. Evet o devletin hem dünyası, hem saltanatı, hem saadeti onunla kurtulabilir.

Mübarekler pehlivanı ve Nurun büyük Abdurrahmanı, büyük ruhlu Küçük Alinin Lemeattaki muvaffakiyetine binler brekllah ve msum mahdumu Nur Mehmedin hafızlığına bin mşaallah, veffakakellah deriz. Fakat Lemalar mecmuasında Siracün-Nura ve Sikke-i Gaybiye ve Tılsımlara giren parçalar mükerrer olmamak için tensibinize havale ediyoruz. Umumunuza binler selm...