Mektup: 192
Eklenme: 4.01.2024 00:00:00

Bu defa Nurların galebesiyle ve mnev fütuhatıyla müsadere edilen kitaplarınızı Ankaranın emriyle size iade etmeleri, büyük bir fl-i hayırdır. Ve Risale-i Nurun tam serbestiyetine bir vesile olduğu cihetle büyük bir fütuhat ve maslahat-ı Nuriye oldu. Allaha hamd olsun. Bu Rabbimin ihsnıdır.

All Ali Osman ve çilingir Ali, Nurun pek çalışkan kardeşlerimizin tebriklerini ruh u canımızla hem bayramlarını, hem Leyle-i Kadirlerini, hem harika ve kıymetli ve çok sevaplı hizmet-i Nuriyelerini tebrik ediyoruz ve muvaffakiyetlerine ve mahfuziyetlerine dua ediyoruz. Onlar, Nur dairesini ebede kadar bir cihette minnettar ettiler. Allah razı olsun, min.

Ali Osman, mektubunda isimleri bulunan kardeş ve hemşirelerimize birer birer selm ve dua ediyoruz ve dualarını istiyoruz. Ve mübarek bir kardeşimiz olan Kzımın ruhuna Cenb-ı Hak binler rahmet eylesin ve kabrini pür-nur etsin. min.

Ali Osmanın mübarek kaleminin bir kerametidir ki, gönderdiği on beş parça risalecikler, aynı vakitte Konya Medrese-i Nuriyesinin iki mühim şakirdi geldiler, aynı o risaleler bize lzımdır dediler, onlara verildi. Ali Osmana daha geniş bir sahada sevap kazandıracaklar.

Umuma birer birer selm ve dua ediyoruz.

Mektup: 193

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Nurun küçük kahramanlarından muallim Mustafa Sungur, hem Eflni, hem Safranbolu, hem Kastamonu, hem İnebolu, hem Daday, hem Araç kardeşlerimizin namına bayram tebriki için yanımıza geldi. Biz de onu bir küçük Said olarak hem size, hem o kardeşlerimize madd ve mnev bayramlarını tebrik için gönderdik. Ve Emirdağının Süleyman Rüştüsü olan çalışkan Mehmedi Siracün-Nuru almak ve harice giden kitapları anlamak niyetiyle İstanbula gönderdik.

Nurların muarızları, her cihetle mağlp olduktan sonra, zahiren bize hoş görünmeyen ve hakikaten Nurlara daha menfaatli bir pln takip ediyorlar. Güya Nurcuların tesanüdünü kırıp, bilinmeyecek bir tarzda bazı mühim erknlarını başka yerlere gitmelerine sebebiyet veriyorlar. Halbuki onların gitmesiyle tesanüd kırılmadığı gibi, gideceği yerlerde lüzumları var. Ezcümle, Muharremi Tavasa, Mustafa Osmanı Karabüke, Refeti İstanbula gibi... Bazı kardeşlerimizi dağıtmaya sebebiyet veriyorlar. Bu kardeşlerimiz de, onlara hissettirmeyerek, güya kendi ihtiyarlarıyla gidiyorlar. Hakikat ise, hiç ihsas edilmeyecek bir tarzda, tesanüde zarar niyetiyle öyle zemin ihzar ediliyor.

Hem bir plnları da, onların usulünce hapse müstehak olduğumuz halde hapsimize taraftar çıkmıyorlar, Aman hapse girmesinler diyorlar. Sebebi: Birden Denizli hapsi bir Nur medresesi olmasıyla, hem oradan başka hapishanelere gidenler oraları tenvire çalışmaları, gizli düşmanlarımızı bütün bütün şaşırttı, onun için hapisten çıkmamıza onlar da taraftar oldular.

Hem adliyeler, Risale-i Nurun hakkaniyetine karşı bir nevi teslimiyetle, istikbalde gelecek olan şiddetli itirazdan çekinmek için çekindiler, keyf kanunların aleyhimizdeki hükümlerini nazara almadılar. Ve muannid bazı dinsizler, Nurun hakikatine karşı mağlp olup inadı terk ettiler. Gizli düşmanlar da, Aman hapisten çıksınlar, yoksa hapishaneler Nur medreseleri hükmüne geçecek diye, üç kısım da müttefikan beraatimize taraftar çıktılar.

Bu da inayet-i İlhiyenin Risale-i Nura verdiği bir keramettir ki, nasıl ki bu asrın en dehşetli üç büyük kumandanlarını korkutup harika bir tarzda, hem Mart hadisesinde Hareket Ordusunun Başkumandanı, hem İstanbulun eski Harb-i Umumdeki istilsındaki Hareket-i Milliye sırasında İstanbulu istil eden dehşetli ecneb kumandanı korkutup bize taarruz edememesi ve hem Ankarada, divan-ı riyasetinde en dehşetli reisin hiddetini tarziyeye çevirmesi gibi, üç adliyenin de dokunaklı, şiddetli müdafaata karşı binler bahane tutabildikleri halde, hakperestane ve musalhakrane, ittifakla beraat kararını vermeleri, elbette Kurnın bir mucize-i mnevsi olan Risale-i Nurun bir kerametidir diye kat bu gece bir ihtar hissettim ve kaleme aldım. Fakat gayet müşevveş ve tashih ve ıslah edilmeden size gönderildi.

Mektup: 194

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Evvel: Siracün-Nurun biri tamam, biri de bakiyesini, iki parça aldık. Yanlışları pek az. Hat-savabın küçük cetvelini leffen gönderiyoruz.

Saniyen: Madem Isparta mnev bir Medresetüz-Zehradır ve madem o mübarek dershanedeki hükmeti şimdiye kadar mümkün olduğu kadar müsaadekrane davranıyor ve başta Emniyet Müdürü olarak takdirkrane Risale-i Nura bakıyorlar. Biz, oradaki hükmete karşı dost nazarıyla bakıyoruz; ne yaparlarsa gücenmeyiniz ve gücenmeyeceğiz.

Hem şimdiye kadar onların bize karşı az tazyikleri neticesinde ehemmiyetli hayırlar olmuş. Şimdi bir maslahat için bütün bütün serbest olarak her tarafa neşretmek, belki sırran tenevveret sırrına münafi olduğundan, bir derece ihtiyat tavsiyelerinde bir hayır var.

Salisen: Dadaylı ehemmiyetli muallimlerden ve kıymetli Nur nşirlerinden Hafız Hasanın ve Nurcu iki mübarek mahdumlarının, Doktor Hakkı ve Hüsnü

ve Araçlı Tahirin ve Dadaydaki Fuad gibi kıymetli kardeşlerimizin bayram tebriklerine mukabil, ruh u canımızla hem geçmiş bayramlarını, hem Nur hizmetinde sebatkrne muvaffakiyetlerini tebrik ediyoruz. Ve mektubunu Lhikaya geçmek için leffen gönderiyoruz.

Rabian: Nur kahramanlarından Refet kardeşimiz, kendi sisteminde gayet ehemmiyetli Abdülehad namında bir büyük hocayı, Risale-i Nura tam bağlı bir kardeşi İstanbulda bulmuş. Cenb-ı Hak ikisini de daima muvaffak eylesin. min.

Hmisen: Bir miktardır hiç görmediğim bir tarzda, pek şiddetli bir alka ile, çoktan görmedikleri peder, validelerine hararetli bir iştiyakla ellerine sarılmaları gibi, iki yaşından on yaşına kadar msum çocuklar, faytonla gezdiğim vakit beni görünce, aynen öyle uzaktan koşup benim ellerime sarıldıklarının ne hikmeti var diye hayret ediyordum. Birden ihtar edildi ki:

Bu küçücük msumlar taifesi, bir hiss-i kablelvuku ile, ileride Risale-i Nur ile saadeti bulacaklarını ve tehlike-i mnevden kurtulacaklarını, belki de içinde çokları şakirt olacaklarını ve buranın madd-mnev havasına imtizaç edemediğim için menflere verilen serbestiyet münasebetiyle buradan gitmemekliğim için lkayt olan büyüklerin bedeline, Bizler Nur dairesindeyiz; bizi bırakma, gitme gibi bir mn var, hissettim.