MEKTUP 94
Eklenme: 4/17/2024 12:00:00 AM

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Evvelen: çok emarelerle ve bazı hadiselerle katiyen tahakkuk etmiş ki, Nurun has talebelerinden bazılarının bir zaif damarını bulup hizmet-i Nuriyeden vazgeçirmek veya zaifleştirmek için Nurun ve Nur talebelerinin düşmanlarının çok plnları var. Medr-ı ibret bir iki nümuneyi beyan ediyoruz:

Birinci nümunesi: Nurlarla şiddetli alkası bulunan birkaç has kardeşimizin nazarını, fikrini başka tarafa çevirmek veya zevkli ve ruhan bir meşreple meşgul edip hizmet-i imaniyeye karşı zaifleştirmek için, bazı şahıslar ispritizma denilen, ölülerle muhabere namı altında cinnlerle muhabere etmek gibi, hatt bazı büyük evliyalarla, hatt peygamberlerle güya bir nevi konuşmak gibi, eski zamanda khinlik denilen, şimdi de medyumluk namı verilen bu mesele ile bazı kardeşlerimizi meşgul ediyorlar.

Halbuki, bu mesele felsefeden ve ecnebden geldiği için, ehl-i imana çok zararları olabilir. Ve çok su-i istimalta menşe olmakla beraber, içinde bir doğru olsa on yalan karışıyor. çünkü, doğruyu ve yalanı tefrik edecek bir mehenk, bir mikyas olmadığından, ervah-ı habse ve şeytana yardım eden cinnlerin bu vesileyle, hem onunla meşgul olanın kalbine ve hem de İslmiyete zarar vermek ihtimali var. çünkü, mneviyat namına hakaik-i İslmiyeye ve akide-i umumiyeye muhalif ihbarat oluyor. Ervh-ı habse iken, kendilerini ervah-ı tayyibe zannettirip, belki kendilerine bazı büyük veliler namını verip, İslmiyetin esasatına muhalif sözlerle zarar vermeye çalışabilirler. Hakikati tağyir edip, safdilleri tam aldatabilirler.

Mesel, nasıl ki güneş, bir küçük cam parçasında ziyasıyla, hararetiyle, şekliyle görünüyor. Fakat o küçücük camın içindeki güneşin o küçücük timsali, kendi namına eğer konuşsa ve dese, Benim ziyam dünyayı istil ediyor. Benim hararetim herşeyi ısıtıyor. Ve küre-i arzdan bir milyon defadan daha büyüğüm dese, ne derece hilf-ı hakikat olduğu anlaşılır.

Aynen bu misal gibi, bir peygamber, güneş gibi hakik makamında iken, o ispritizmanın veyahut medyumluğun cam parçası hükmündeki istidadına göre bir cilvesinin tezahürü, o hakikat namına konuşamaz. Eğer konuşsa, yüz derece muhalif olur. İspritizmanın veya medyumluğun o mazhardaki cüz cilvesi, vahyin mazharı olan o mnev güneşin kuds mahiyetine hiçbir cihetle kıyas olamaz. çünkü, esfel-i sfilndeki bir cam parçası, mnen al-yı illiyynde olan o mnev güneşin hakikatini yanına getiremez. Getirmeye çalışmak da hürmetsizlikten başka birşey değildir. Ancak onun makamına karb olmak için, Celleddn-i Süyt ve bir kısım evliyalar gibi seyr ü sülk ile terakki ederek o mnev güneşin sohbetine mazhar olunur. Fakat böyle terakki, Risale-i Nurun ispat ettiği gibi, peygamberin velyetiyle bir nevi sohbeti, kendi derecelerine göre ve kendi istidatları derecesinde olur. Fakat nübüvvet hakikati velyetten ne derece yüksek ise, ispritizma vasıtasıyla veyahut terakkiyat-ı ruhiye cihetiyle mazhar olunan sohbet ve muhabere dahi hiçbir cihette hakik peygamberle muhabereye yetişemeyeceğinden, yeni ahkm-ı şeriyeye medr-ı ahkm olamaz.

Evet, dinden gelmeyen, belki felsefenin hassasiyetinden gelen celb-i ervah da, hem hilf-ı hakikat, hem hilf-ı edep bir harekettir. çünkü al-yı illiyynde ve kuds makamlarda olanları esfel-i sfiln hükmündeki masasına ve yalanların yeri olan oyuncak tahtasına getirmek tam bir ihanettir ve bir hürmetsizliktir. det bir padişahı kulübeciğine çağırıp getirmek gibidir. Belki ayn-ı hakikat ve edep ve hürmet ve istifade odur ki, Celleddn-i Süyt, Celleddn-i Rm ve İmam-ı Rabbn gibi zatların seyr ü sülk-u ruhanleri gibi seyr ü sülk ile yükselerek o kuds zatlara yanaşmak ve istifade etmektir.

Rüya-yı sadıkada ervh-ı habse ve şeytan, peygamber suretinde temessül edemez. Fakat celb-i ervahta, ervah-ı habse, belki peygamberin lisanen ismini kendine takıp, Sünnet-i Seniyeye ve ahkm-ı şeriyeye muhalif olarak konuşabilir. Eğer bu konuşması şeriatın ahkmına ve Sünnet-i Seniyeye muhalif ise, tam delildir ki, o konuşan ervh-ı tayyibe değildir. Mümin ve müslüman cinn de değildir. Ervah-ı habsedir; bu şekilde taklit ediyor.

Saniyen: Şimdi Nur talebeleri böyle meselelerde derse muhtaç değildirler. Risale-i Nur herşeyin hakikatini beyan etmiş, başka izahata ihtiyaç bırakmamış. Risale-i Nur onlara kfidir. Fakat Nur talebesi olmayanların aynı muhaberede, ahkm-ı şeriat ve Sünnet-i Seniye esasatına muhalif telkinatı dinlememeleri lzım ve elzemdir. Yoksa büyük hat olur.

BİR İHTAR: Bu mektuptaki ruhlarla muhabere meselesine karşı edilen şiddetli tenkit, ecnebden, fen ve felsefeden ve manyetizma ve ispritizmadan gelen ve mnev bir şekli giyen bir meşrebe karşıdır. Yoksa İslmiyetten ve tasavvuf ve ehl-i tarikattan gelen ve bir derece ruhlarla muhabereye benzeyen ve nehillerin girmesiyle bir derece su-i istimal edilen ve pek az olan bir kısım sofuların sofliğine karşı değildir. Gerçi onlarda da bir cihette bazılara zarar olabilir. Fakat öteki gibi hiçbir cihette aldatıcı değil ve İslmiyete hiçbir cihette zarar niyeti yok. Hem o ecnebden gelen meşrep ise, hem tarikat ve hem İslmiyet aleyhinde olduğu gibi, o sofuların mesleğini de sukut ettirmeye çalışıyor, ve dileştiriyor. Ehl-i tasavvufun zaif ve tam sünneti yerine getirmeyen kısmı dikkat etsinler, kendilerini onlara benzetmesinler.

Said Nurs