İkincisi: Madem Nur Risaleleri medrese malıdır. Siz de medreselerin hem esası, hem başları, hem şakirtlerisiniz. Onlar sizin hakik malınızdır.
Üçüncüsü: Tevafuklu Kurnımız mümkünse fotoğraf matbaasıyla tab edilsin ki, tevafuktaki lema-i icziye görünsün. Said Nurs
Bediüzzaman Said Nursnin ve talebelerinin 1950den sonra yazdığı mektuplardan bazıları
Demokratların Ezan-ı Muhammedyi Arapça Olarak Okunmasına Müsaade Etmeleri Dolayısıyla Yazılan Bir Hasbihl
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvel: Hem sizin, hem bu memleketin, hem lem-i İslmın mühim bayramlarının mukaddemesi ve bu memlekette şeir-i İslmiyenin parlamasının bir müjdecisi olan ezan-ı Muhammednin keml-i ferahla on binler minarelerde okunmasını tebrik ediyoruz. Ve seksen küsur sene bir ibadet ömrünü kazandıran Ramazan-ı Şerifteki ibadet ve dualarınızın makbuliyetine min diyerek rahmet-i İlhiyeden herbir gece-i Ramazan bir Leyle-i Kadir hükmünde sizlere sevap kazandırmasını niyaz ediyoruz. Bu Ramazanda şiddetli zafiyet ve hastalığımdan tam çalışamadığımdan sizlerden mnev yardım rica ederim.
Said Nurs
lem-i İslm merkezlerindeki mübarek Müslüman kardeşlere,
Sizleri, bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Eserleriyle fuhul-i ulemanın ve fuhul-i müfessirnin en yükseği olan Bediüzzaman Hazretlerine, kıymettar ve mübarek bir mücahid lim tarafından yazılmış olan bir tebriki takdim etmiştik.
Bediüzzaman Hazretlerinin bizlere yazdığı cevab mektuplarında, o kıymettar, bnazr Üstad Bediüzzaman Hazretleri, sizleri binlerle tebrik etmiş ve Anadoluda Kurn ve iman kahramanlarının halefleri olan Nurcularla, Arabistandaki hakikat-i Kurniyeye müteveccih İslmları, iki kardeş olarak hizbül-Kurnın dairesi içinde çok saflardan iki muvafık ve iki müterafık saf teşkil ettiklerini müjdelemiş. Ve o mümin kardeşlerimizin Risale-i Nurla cidd alkalarıyla beraber, bir kısmını Arapçaya tercüme edip neşretmek niyetlerinizden fevkalde memnun olduklarını ve mübarek İslm cemaatlerinin Urfadaki Nur şakirtleriyle ve Nur eczalarıyla himayetkrne alkadar olmasını yazmaklığımızı bizlere emretmiş bulunuyorlar.
Ey aziz ve necip kavm-i Arabın nran zları! Tarihin amkına gömülen ve mziden istikbale atlayan ecdadlarımıza, bu millet-i İslmı parçalamak için bin dört yüz seneden beri hücum eden küffar orduları, en nihayet Birinci Harb-i Umumde emellerine muvaffak oldular. Türk ve Arap iki hakik Müslüman kardeşin bin senelik sarsılmayan muhabbetlerini pek çok desiselerle, yalanlarla söndürdüler. Ehl-i İslmın ve nev-i beşerin medar-ı fahri ve bütün mevcudatın sebeb-i hilkati ve bütün füyuzat-ı İlhiyenin mazharı o l Peygamberin Ravza-i Mutahharasına yüzler sürmek için pek büyük bir iştiyakı kalblerinde yaşattıklarına tahammül edemediler. O li Peygamber-i Zşanın küçücük bir iltifatına mazhar olmak için, ruhlarına varıncaya kadar herşeylerini feda ettiklerini hazmedemediler. Bin dört yüz seneden beri zeminin yüzünde, zamanın sahifeleri üzerinde ve şehidlerin ve gazilerin beyaz kılıç kalemleriyle, kırmızı mürekkepleriyle yazıp tarihe emanet bıraktıkları medar-ı iftiharları, muhteşem yazılarını Müslümanlara unutturmak istediler. Bu azimle yürüyen o amansız düşmanlar, pek acı işkenceler altında ezdikleri Türk ve Arap bu iki kardeşi, bir daha ittihad etmemek için en müthiş muahedelerin zincirleriyle bağladılar. çelik zincirler altında senelerle inlettirdiler. Her türlü şenaati Müslümanlığa icra ettiler.
Heyhat! İnayet-i İlhiyenin tekrar yar olacağını, Risale-i Nur gibi pek büyük ve pek harika bir tefsir-i Kurnla ve onun li müellifi Bediüzzamanla, Müslümanlığın büyük zaferini bilemediler ve göremediler. O eserler ki, vahdaniyet-i İlhiye ile risalet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) ve hakikat-i haşriyeyi o kadar kuvvetli ve hakikatli burhanlarla o kadar parlak bir surette ispat ediyor ki, şimdiye kadar hiçbir feylesof, hiçbir lim karşısına çıkıp itiraz edememiş.
Biz Türkler, seyyidleri kesretle içinde bulunan ve necip kavm-i Arap olan sizlere ve sizin ecdadlarınız olan sahabe-i güzne, Allah namına, Peygamber-i Zşan hesabına sonsuz bir sevgiyi ve nihayetsiz bir hürmeti daima kalbimizde, ruhumuzda besliyoruz ve yaşatıyoruz. O li Peygamber-i Zşan için ve Onun li dini için, başta ruhumuz ve herşeyimizi fedaya hazırız.
Cenab-ı Hakkın ltf-u kereminden büyük bir ümit ile yalvarıp istiyoruz ki, sevgili Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin verdikleri haber-i beşaretle, Türk ve Arap iki hakik kardeş millet, inşaallah yakın bir tide ittihad edecek. Ve o ittihad sayesinde, o müthiş düşmanların Müslümanlar içine saçtıkları fesat tohumları kendi yüzlerine atılacak. Ve zincirler altında inleyen dört yüz milyon Müslümanlık, yeniden hayat-ı kudsiye-i İslmiye ile, nev-i beşerin başına geçip, sulh ve müsalemet-i umumiyeyi temin edecek, inşaallah.
Risale-i Nurun ciz bir şakirdi Hüsrev
DEVAM EDECEK