TAHLİLLER
Eklenme: 27.08.2011 00:00:00

Hastayım demelerine rağmen Üstadımızın yerlerinden yıldırım gibi fırlayarak itiraz ve izahları... mahkeme heyetinin hayranlıkla büyük adamı seyri.. İkinci celsede daha muazzam bir kalabalık.. Üstadımızın, vukufsuz ehl-i vukuf raporuna bizzat verdikleri harikulâde cevaplar.. ve mahkemenin 5 Marta tâliki.. titreyerek, günah ve zaaflarıma bin teessüf ve tövbe ederek yaklaşıp, mübarek ellerini sonsuz bir iştiyakla öptüğüm ve içimi tertemiz tutmaya çabalayarak gözlerini bulmaya cesaret ettiğim o an, o gün, hâtıralarımın en büyük ve en nâdide yadigârı olacak. Üniversiteli diğer kardeşlerim, Üstadımızın hizmetinde bulunmakla şeref-i uzmaya kavuşmuşlar. O Üstadımızından, Cenab-ı Hak ebediyen razı olsun; ve bütün talebelerine ve bilhassa benim gibi biçare, zavallı ve âcizlere akıl, dirayet, azim ve ihlâs ihsan buyursun. min. Evet kardeşim, bu asrın mânevî şahı olduğu hayatı ve eserleriyle sâbit olan bir Üstadın eserlerini biz muhtaçlara lûtfeden Cenab-ı Hakka hadsiz şülürlerle beraber; şu zamanın yaralarına en münasip bir ilâç, bir merhem ve zulümatın tehacümüne mâruz heyet-i İslâmiyeye en nâfi bir nur ve dalâlet vâdilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber olan Risale-i Nuru, ölünceye kadar okuyacağız, neşredeceğiz inşâallah. İstanbul Üniversitesi Nur Talebelerinden KMİL

* * *

ÜSTADIN EMİRDAĞA GİDİŞİ

Üstad Bediüzzaman İstanbuldaki muhakemesinin beraetle neticelenmesini müteakip Emirdağa geldi. Emirdağda ramazan ayının bir gününde kıra çıktığı zaman, bir başçavuş ve üç silâhlı jandarma yanına gönderilerek, gelecek fıkrada beyan edildiği gibi, kendisine şapka giymesi teklif ediliyor; bu sebeple karakola celbediliyor. Bunun üzerine Üstad bir istida yazarak, Adliye ve Dahiliye Vekâletine gönderiyor; aynı zamanda Ankaradaki bir talebesine de göndererek alâkadar mebuslara hâdisenin duyurulmasını bildiriyor. Ankaradaki talebeleri, bu şekvanın bir nüshasını, Samsunda münteşir Büyük Cihad gazetesine gönderiyorlar. yazı, Büyük_Cihadda En Büyük isbat başlığı altında ve bir hâşiye ilâve edilerek neşrediliyor. Bu sıralarda Malatya hâdisesi vukua geliyor, dindarlar aleyhinde bir sürü yalan, iftira, tezvir propagandası başlıyor. Bu tahriklere aldanan bazı şahsiyetler, dinî gazetelerden medar-ı ittiham noktalar bulmak için çalışıyorlar. Samsunda da mezkûr En büyük İsbat başlıklı yazı ve Üniversite Nur talebelerinin makaleleri dolayısiyle, gazete neşriyat müdürü ile Ankaradan bu yazıların bazılarını gönderen bir Nur talebesi tevkif edilerek mahkemeye veriliyor. Nurculuğun memlekette inkişafı aleyhinde gazetelerde beyanatlar, kanaatlar ileri sürülüyor. 600 kadar Nur talebesinin mahkûmiyetini istihdaf eder şekilde, Türkiyede yirmibeş yerde taharri yapılıp, bir kısmında dâvâ açılıyor. Neticede; Risale-i Nurda ve Nur Talebelerinde medar-ı ittiham bir nokta olmayıp, suç bulunmadığı kanaatine varılıyor. Samsunda açılan dâvâda evvelâ mahkûmiyete karar verilmişsede, mahkeme-i temyizin Risale-i Nur eserleri ve müellifi Bediüzzaman hakkında serdettiği mütalâa ile mahkûmiyet kararını esastan bozması sebebiyle, tekrar yapılan duruşmada, yazılarda suç unsuru bulunmadığı kanaatine varılarak beraat kararı verilmiştir. En Büyük İsbat başlıklı yazıdan dolayı Samsunda Üstadımız aleyhine de dâvâ açılmıştı. Samsuna mahkemeye celbi isteniyordu. Çok rahatsız ve ihtiyar olması sebebiyle kaza tabibliğinden aldığı bir raporu nazar-ı itibara alınmayarak, mutlaka mahkemede bulunması isteniyordu. Nihayet Üstad, Samsunda mahkemede bulunmağa karar vererek İstanbula kadar geldi._Fakat sıhhatinin bozukluğu ve tahammül edememesinden yola devam edemeyip heyet-i sıhhıyeden bir rapor alıp mahkemeye gönderdi. Raporda, Said Nursînin yapılan muayene neticesi, ne karadan, ne denizden ne de havadan Samsuna gitmeyi vücudu tahammül edemeyeceği yazılı idi. Mahkemede, müddeiumumî şiddetli ısrarlarla Said Nursînin mutlaka mahkemede bulunmasını istemişse de, mahkeme heyeti, sıhhıye raporuna istinaden, Beddiüzzamanın İstanbul mahkemelerinden birinde istinabe suretiyle ifadesinin alınmasına karar verdi. Nihayet, devam eden mahkemeler neticesinde, Samsun mahkemesi, dâvâ mevzuu yazıda mahkûmiyeti icabettirecek bir kasıt görmediğinden, Said Nursînin beraetine karar verdi.

* * *

ÜSTADIMIZ BEDİÜZZAMAN SAİD NURSî BU MÜDAFAAYI İSTANBUL MAHKEMESİNDE OKUMUŞ VE MAHKEMESİ BERAETLE NİHAYET BULMUŞTUR Gizli düşmanlarımız, bu Ramazan-ı Şerifte, tekrar, adliyeyi benim aleyhime sevkettiler. Mesele de, bir gizli komünist komitesiyle alâkadardır. Birisi: Bütün bütün kanun hilâfına olarak, beni tek başımla ve yalnız olarak kırda ve dağda otururken, üç silâhlı jandarma ile bir başçavuş yanıma gönderdiler, Sen başına şapka giymiyorsun. diye, zorla beni karakola getirdiler. Ben de, adaleti hedef tutan bütün adliyelere söylüyorum ki: Böyle beş vecihle kanunsuzluk edip kanun namına beş vecihle İslâm kanunlarını kıran adam, hakikî kanunsuzluk ile ittiham edilmek lâzım gelirken, onların o acîb kanunsuzluğu ve bahanesiyle, iki senedenberi vicdanî azâb verdiklerinden; elbette mahkeme-i kübrayı haşirde bunun cezasını çekeceklerdir. Evet otuzbeş senedir münzevî olduğu halde hiç çarşı ve kasabalarda gezmeyen bir adamı, Sen frenk serpuşunu giymiyorsun. diye ittiham etmeye, dünyada hangi kanun müsaade eder? Yirmisekiz senedenberi beş vilâyet ve beş mahkeme ve beş vilâyetin zabıtaları onun başına ilişmedikleri halde, hususan bu defa İstanbul mahkeme-i âdilesinde yüzden ziyade polislerin gözleri önünde, hem iki ay da yaya olarak her yeri gezdiği halde, hiçbir polis ilişmediği ve hem mahkeme-i temyiz bere yasak değil diye karar verdiği, hem bütün kadınlar ve başı açık gezenler ve bütün askerî neferler ve vazifedar memurlar giymeye mecbur olmadıklarından ve giymesinde hiçbir maslahat bulunmadığından ve benim resmî bir vazifem olmadığından -ki resmî bir libastır- bereyi giyenler de mesul olmazlar denildiği halde; hususan münzevî ve insanlar arasına girmeyen ve Ramazan-ı Şerifin içinde böyle hilâf-ı kanun en çirkin bir şey ile ruhunu meşgul etmemek ve dünyayı hatırına getirmemek için has dostlariyle dahi görüşmeyen, hattâ şiddetli hasta olduğu halde, ruhu ve kalbi vücudiyle meşgul olmamak için ilâçları almayan ve hekimleri çağırmayan bir adama, şapka giydirmek, ecnebi papazlara benzetmek için ona teklif etmek ve adliye ile tehdit etmek, elbette zerre kadar vicdanı olan bundan nefret eder.                     Devam Edecek