Bize işkence edenler bilmiyerek, kader-i İlâhinin sırlarına akıl erdiremeyerek hakikat-ı îmaniyenin inkişafına hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir. Ben çok hastayım; ne yazmaya ne söylemeye takatim kalmadı; belkide bunlar son sözlerim olur. Medresetüzzehranın Risale-i Nur talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar. Said Nursî İSLMİYET DÜŞMANLARININ YAPTIKLARI TAARRUZ VE HİLF-I HAKİKAT MENFİ PROPAGANDALARINA MUKABİL ÜNİVERSİTE NUR TALEBELERİNİN BİR AÇIKLAMASIDIR Aziz Sıddık Kardeşlerimiz, İmtihan ve gazanız geçmiş olsun der, sizi tebrik ederiz. Risale-i Nurun tahkikî îman dersleriyle îman mertebelerinde terakki ve teali edip kuvvetli îmanı elde eden Nur Talebeleri için öyle taarruzlar, bir cihetten bir imtihandır ve kömürle elması tefrik eden bir mihenktir. Nur Talebeleri için_Allaha îman, Peygambere ittiba ve Kuran-ı Kerimle amelden dolayı hapisler bir Medrese-i Yûsufiyedir. Zulüm ve işkenceler, birer kamçı, birer perçindir. Kader-i İlâhi bize o hücumlarla işaret veriyor ki: Haydi durma çalış!... Kuran ve îman hizmeti uğrunda mahkemelerde konuşmak, Nur Talebelerince bir dostu ile sohbet etmektir. Karakollara götürülüp, getirilmek, çarşı pazara gidip gelmekten farksızdır. Kelepçeler, dînî cihâd-ı ekberin birer altın bileziğidirler. Beşerin zulmen mahkûm etmesi ise, hakikatte Hakkın beraat vereceğine bir delildir. Bütün öyle işkence ve zulümler, Nur Talebeleri için birer şeref madalyasıdır. Ne mutlu ki, otuz senedenberi Nur Talebeleri ağabeylerimiz bu nimetlere mazhar olmuşlar. Maalesef bizlere ki, bizler bu şereflere nail olamadık ve olamıyacağız da. Zira bunları kazandıran devir kapanmak üzeredir. Risale-i Nur, bu vatan ve millete emniyet ve asayişi temin eden ve kalblere birer yasakçı bırakan îmanî bir eserdir. İslâmiyet düşmanlarının tahrikatıyla olan müteaddit mahkemelerde Risale-i Nura beraatler verilmiş, Temyiz Mahkemesi ittifakla beraat kararını tasdik ederek Risale-i Nur dâvâsı kazıye-i muhkeme halini almıştır. Yirmibeş mahkeme de Risale-i Nurda suç bulamıyoruz diye karar vermiştir. Otuz seneden beri yüzbinlerle Nur talebelerinin bir tek vukuatı görülmemiştir. Bunun için, Risale-i Nurun neşrine mâni olmaya çalışanlar, emniyet ve asayişin düşmanı ve vatan ve millet haini anarşistlerin hesabına bilerek veya bilmiyerek çalışanlardır._Risale-i Nura ilişen hükûmet değildir; çünkü, emniyet ve zabıta anlamış ki, Bediüzzaman ve Nur Talebelerinde siyasî bir gaye yoktur. Bunların meşguliyeti, sadece îman ve İslâmiyettir. İşte o gizli din düşmanlarının taarruzları karşısında Nur Talebeleri Risale-i Nurdaki tahkiki îman derslerinin verdiği îman kuvvetiyle metin, salâbetli ve mağlûp edilmez bir hizbül-Kuran ve fethedilmez bir kala halindedirler. Din düşmanları tarafından hücumlar oldukça, Nur Talebelerinin Risale-i Nura ve üstadlarına olan sadâkat ve sebat ve faaliyetleri ziyadeleşir, perçinleşir. Bir talebesi üstadımıza şöyle yazmış: Ey benim aziz kahraman üstadım! Muarızlarımız arttıkça kuvvetimiz çoğalıyor.. Rabb-i Rahîmimize hadsiz şükürler olsun. Evet; o bir zamanlar ki, karanlıklı, zulümatlı ve eşedd-i zulüm ve istibdad-ı mutlak devrinde herkes susturulmuş; fakat tek bir kimse susmamış ve susturulamamış. Bu yekta ve nâdir kimse olan Bediüzzamanın talebeleri de mağlûp edilememişlerdir... Nur talebeleri, evvelâ kendi imanlarını kurtarmak, bununla beraber din kardeşlerinin de îmanlarını kurtarmak için Kuran-ı Hakîmin yüksek ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nuru okumuşlar ve okutmuşlardır. îmanlarını kurtarmaya çalıştıkları ve Rıza-yı İlâhi için Kurana ve îmana Risale-i Nurla hizmet ettikleri sırada maruz kaldıkları hücum ve taarruzlara hiç ehemmiyet vermeyerek o gizli din düşmanlarının tasallutlarını, saldırışlarını kendileri için îman ve Kuran hesabına bir kamçı ve bir teşvikçi hükmüne geçtiğine kanaat getirmişlerdir. Otuz senelik bu nevi hâdisatın ve bu nevi tesiratın neticeleri, bu Millet-i İslâmiye muvacehesinde meydandadır. İşte Risale-i Nurun yeni ve müştak talebeleri olan kardeşlerimiz! Sizler de böyle bir Üstadın ve böyle bir eserin talebeleri olduğunuzdan sizlerin de bu semerelere ve meyvelere mazhar olup Nurlara daha ziyade sarılarak, hararet ve iştiyakınız daha fazla ziyadeleşmiş olarak Nurları sebat ve sadakatle okumak derecesine nail olacağınızdan, hem sizleri ruh u canımızla tebrik ediyoruz hem sizlere binler selâm ve dualar edip dualarınızı bekliyoruz. Nurlara olan taarruzların bir zararı olsa yirmi faydası vardır. Elbette yirmi kazanca karşı bir zarar hiç hükmündedir. Taarruzlar ancak ve ancak Nurun neşriyat ve fütuhatının genişlemesine, inkişafına sebeptir ve Millet-i İslâmiye nazarında itimat ve emniyet kazanmasına medardır. Risale-i Nurun Anadolu genişliğinde ve lem-i İslâm vüsatında ve Avrupa ve Amerika çapındaki maddî ve manevî tesirat ve fütuhatına ve neşriyatına şahid olan İslâmiyet düşmanları yine bazı taarruzlar yapmışlar. Aldığımız haberlere göre bu taarruzlardan sonra, hususan Şark vilâyetlerinde, eskisine nazaran Nurun fütuhatı on gün içinde on misli fazlalaşmış. Hem böylelikle halkın nazar-ı dikkati Risale-i Nura ve üstadımıza çevrilmiş, uyuyanlar uyanmış, tenbeller harekete gelmiş, ihtiyatsızlar ihtiyata muvaffak olmuşlardır. Ahmak din düşmanları güya Nur Talebelerini korkutmak sevdasiyle resmî kimseleri aldatıp tahrik ve âlet etmeye çalışıyorlar. Acaba o gâfiller bilmiyorlarmı ki bizler Nurun talebeleriyiz.. Dinsizlerin, masonların, komünistlerin mâhiyeti gayet derecede zayıftır. Zâhiren kuvvetli gibi görünmeleri serseri bir çocuğun bir haneyi bir kibritle mahvetmesi gibi tahribatla iş görmelerindendir. Evet, onlar son derece zayıftırlar; çünkü, bir serçe kuşu kadar iktidarı olmayan kendi varlıklarına güvenirler. Hem son derece zillet, meskenet ve aşağılık içindedirler; çünkü, insanlara kul köle olup onlara mürailik, riyakârlık ve dalkavukluk ediyorlar. Ehl-i iman ise, hususan tahkiki îman ve îmanı inkişaf edenler kavidirler, muazzezdirler. Onların her biri bir abd-i aziz ve bir abd-i küllîdirler; çünkü onlar, bir Kadîr-i Zülcelâle ve bir Hakîm-i Zülkemale ve bir Hâlik-ı Kâinata va bir ibadet ederler.. kulluk ederler... Ona intisab ederler.. hem istinad ederler. Bu gizli din düşmanları ve münafıklar çoktandır anladılar ki, Nur Talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları, Risale-i Nurdan ve üstadlarından ayırmak kabil değildir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya sâfiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular. Devam Edecek