Sivas'ta elektrikli battaniye dehşeti! gece evi ateş topuna çevirdi! Babaanne ve 2 torunu cayır vayır yangında feci şekilde yanarak öldü

Kışın yataaltlarna konulan elektrikli battaniyeler gün geçmiyor ki bir felakete mahal versin. Sivas Mehmet Akif Ersoy Mahallesinde yatak altına konulan elektrikli battaneyeden sebepli başlayana yangında bir babaanne ve torunu yanarak, diğer torun da dumandan etkilenerek hayatını kaybetti. 93 yaşındaki Fatma Altun ile 6 yaşındaki torunu Muhammed Hüseyin yanarak, diğer torunu 4 yaşındaki Zeynep Altun ise dumandan etkilenerek hayatını kaybetti.

Sivas'ta elektrikli battaniye dehşeti! gece evi ateş topuna çevirdi! Babaanne ve 2 torunu cayır vayır yangında feci şekilde yanarak öldü

Kışın yataaltlarna konulan elektrikli battaniyeler gün geçmiyor ki bir felakete mahal versin. Sivas Mehmet Akif Ersoy Mahallesinde yatak altına konulan elektrikli battaneyeden sebepli başlayana yangında bir babaanne ve torunu yanarak, diğer torun da dumandan etkilenerek hayatını kaybetti. 93 yaşındaki Fatma Altun ile 6 yaşındaki torunu Muhammed Hüseyin yanarak, diğer torunu 4 yaşındaki Zeynep Altun ise dumandan etkilenerek hayatını kaybetti.

Saat 01.30 sıralarında 5 kişilik Altun ailesinin yaşadığı dairede babaanne Fatma Altun, torunu Muhammed Hüseyin ile birlikte elektrikli battaniyeyi fişe takarak uyudu. Bu sırada battaniye bilinmeyen bir sebepten dolayı alev aldı. Alevler kısa sürede odayı sardı.

Komşuların alevleri fark etmesinin ardından olay yerine itfaiye ekipleri çağırdı ve evde kalanları dışarı çıkarmak için yoğun çaba harcadı. Evde bulunan Zeliha ve İlyas Altun çifti kendi imkanlarıyla dışarı çıktı.

Bu sırada çocukları içeride kalan anne Zeliha Altun tekrar eve girmek istedi ancak yoğun dumandan dolayı başarılı olamadı.

İtfaiye ekiplerinin müdahalesiyle evin tek odasını saran yangın söndürüldü. Yangında babaanne Fatma Altun ve beraber uyuduğu torunu Muhammed Hüseyin yanarak feci şekilde can verdi.

Dumandan etkilenen ve 112 sağlık ekiplerinin müdahalesiyle Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan 4 yaşındaki Zeynep Altun ise burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.

Olay yeri ekiplerinin incelemesinin ardından yangında yanarak can veren babaanne Altun ile minik Muhammed Hüseyin ile Zeynep Altun'un cansız bedenleri otopsi için Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi morguna kaldırıldı.

KURTARMAYI BAŞARMADIK'

Yangına ilk müdahaleyi yapan komşuları Hüseyin Aydın, "Gece saat 01.30 sıralarında yan komşum kapımı hızlı bir şekilde çaldı. Bizde o can havliyle heyecanla beraber ben 3 kere müdahale etmeye, eve girmeye çalıştım. Başaramadım. Havluyu ıslattım tekrar ağzıma aldım. Yine müdahale etmeye çalıştım olmadı. Çocukların içeride olduğunu söylediler. Çocukları kurtarmak için tekrar müdahale etmeye çalıştım ama aşırı derecede karbonmonoksit vardı. Dumanın yoğun olmasından dolayı içeriye giremedim" dedi.

Olayla ilgili inceleme başlatıldı.

Sivas, İç Anadolu'nun en eski ve önemli kentlerinden biridir. Şehir nüfusu 2014 yılına göre 351.431'dir. 1927'de 28.000 olan nüfusu, 1990'da 223.115'e, 2000'de 251.776'ya, 2007'de 294.402'ye 2015 yılı itibariyle 320.000'e çıkmıştır. (Nüfus bilgileri şehrin merkez nüfusu içindir.) İç Anadolu Bölgesi, Doğu Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde ilçeleri ve kültür zenginliği, iklim farklılığı bulunan ve sahip olduğu değerleri ile önemli bir coğrafi konuma sahiptir.

Eski adı (Latince: Sebastia, Yunanca: Σεβάστεια) Sebastea, Sebasteia veya Samassia olan Sivas, Anadolu'nun en eski ve önemli yerleşim merkezlerinden biridir. Kazı ve araştırmalarda ele geçen buluntular, yörede ilk yerleşimin Neolitik Çağ'a (MÖ 8000-5500) uzandığını göstermektedir. Kent M.Ö. 2000'lerde değişik yerleşmelere sahne olmuştur. Coğrafya olarak İç Anadoluda bulunmasına rağmen Şebinkarahisarın 1933 senesine kadar kazaları olan Suşehri, Akıncılar, Gölova ve Koyulhisar ilçeleri Doğu Karadeniz bölgesi ve kültür alanında yer almaktadır. Sivas'ın ilçelerini Karadenizdeki Suşehri ovasına Geminbeli geçidi bağlar. Divriği ve Gürün ilçeleri de Doğu Anadolu bölgesinde yer alırken, Doğanşar ile Zaranın kuzeyi de Karadeniz bölgesinde yer alır. Sivas topraklarında İç Anadolu, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinin kültürleri de yer alır. Sivas merkez ve çevre ilçelerinde gırnata, zurna ve Sivasa özgü halk oyunları oynanırken, Karadenizdeki ilçelerinde Kemençe ve Zurna ile Horonlar oynanır. Divriği ve Gürün bölgesi Doğu Anadolu kültüründe yer alır. İç Anadolu bölgesindeki ilçeleri ise kültür olarak Sivas merkez bölgesinin kültür ve şivesine sahipken, Karadenizde kalan ilçeler büyük ölçüde Giresun ve Ordu ile aynı şiveyi kullanırlar.

MÖ 17. yüzyılda Hitit sınırları içinde yer alan kentin güney kesimi Geç Hitit devletleri döneminde Tilgarimmu adıyla anılmaya başladı. MÖ 8. yüzyılda Kimmer ve İskit istilalarına uğradı. MÖ 6. yüzyıl başlarında Medler'in, aynı yüzyılın ortalarında daPersler'in egmenliğine girdi. MÖ 4. yüzylılın ikinci yarısındaki kısa süreli Büyük İskender'in Makedonya yönetiminin ardından Krallığı'na bağlandı. MS 17'de bütün Kapadokya ile birlikte Roma İmparatorluğu'nun egemenliğine girdi. Bu dönemde kısa sürelerle Partlar'ın ve Sasaniler'in eline geçti. Bizans döneminde önce Armeniakon Tehması'nın sınırları içindeydi. 12. yüzyıldaSebasteia Tehması'na bağlandı.

Selçuklu Türkleri Malazgirt Muharebesi'nden önce Sivas'a kadar uzanmış ve 1059'a doğru bir ara kenti ele geçirmişlerdi. Ancak yörenin kesin olarak Türk egemenliğine girmesi Malazgirt Zaferi'nden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın kumandanlarından Emir Danişment'in ele geçirdiği kent uzun bir süre Danişmentliler'in elinde kaldıktan sonra 1174'te II. Kılıç Arslan tarafından Selçuklu Devleti sınırları içine alındı. Selçuklular döneminde Sivas yeniden gelişti. Kentin surları 1221'e doğru, Sultan I. Alaeddin Keykubad tarafından onartıldı. Kısa bir süre sonra Moğollar'ın saldırıları başladı ve Kösedağ Savaşı'ndan (1243) sonra Selçuklu topraklarıyla birlikte Sivas da Moğolların eline geçti.

Kentteki anıtların en önemlileri 13. yüzyılın ikinci yarısındaki İlhanlılar döneminde yapıldı. Sivas, Kayseri ile birlikte İlhanlılar'ın Anadolu'ya gönderdikleri valiler tarafından merkez olarak kullanıldı. 14. yüzyılın ilk yarısında Sivas'a gelen İbn-i Batuta, burayı İlhanlılar'ın Anadoluda'ki en büyük şehri olarak tanımlar. İlhanlı valilerinden Alaeddin Eratna Bey, 1345'te bağımsızlığını ilan ederek, önce devletine merkez olarak Sivas'ı seçti. Eratna'nın 1353'te ölümünden sonra Kadı Burhanettin onun yerini aldı, ancakAkkoyunlu beyi Karayülük Osman ile yaptığı bir savaşta öldü (1398). Bunun üzerine Sivaslılar topraklarını Osmanlı padişahıYıldırım Beyazıd'a teslim ettiler. 1400 yazında Timur Sivas'ı ele geçirdi, şehri savunan askerleri öldürttü, halkı kılıçtan geçirtti, şehri yağmalattı ve surları yıktırttı. Timur istilasından sonra şehir bir süre Kadı Burhaneddin'in damadı Mezid Bey'in elinde kaldı.1403-1408 arasında yeniden Osmanlı hakimiyetine geçti ve bir eyalet merkezi oldu.

17. ve 19. yüzyıllar arasında zaman zaman Anadolu'da meydana gelen ayaklanmalardan zarar gördü. 1649'da şehirden geçen Evliya Çelebi, surların kuşattığı alanda 44 mahalleye bölünmüş 4 600 ev bulunduğunu, ayrıca Yukarıkale adını verdiği İçkale ve Paşa kalesindekilerle bu sayının 6 060'ı bulduğunu yazar. 19. yüzyıl gezginlerinin kent nüfusu için verdikleri rakamlar genellikle birbirini tutmaz. Bu yüzyılın sonuna doğru nüfusun 30.000-45.000 arasında değiştiği sanılmaktadır.

19. yüzyıl başında bütün Osmanlı topraklarında Islahat Devri başlamıştır. Önce 7 sancak ve 72 kazadan oluşan Sivas, gittikçe daralmış ve önemini kaybetmiştir. Valiliğine bilemirimiranlar atanıyordu. 1813'te bu usulden vazgeçilerek yeniden vezir atanmasına başlandı. Bir yıl sonra şehirde büyük bir veba salgını başgösterdi. Eyalet teşkilatı bazı küçük değişikliklerle XIX. yüzyıl ortalarına kadar sürmüştür. 1863'te uygulanmaya başlanan vilayetler teşkilatı içinde kurulan Sivas vilayeti; Sivas, Amasya, Tokat ve Şebinkarahisar(Karahisar-ı Şarki) sancaklarına ayrıldı. Bu durum Cumhuriyet döneminde sancakların vilayet haline getirilmesine kadar devam etti.

Sivas'ın Milli Mücadele'nin kazanılmasında önemli bir yeri vardır. Bu mücadelenin hazırlık döneminde Mustafa Kemal Paşa önce, 27 Haziran 1919'da Samsun'dan ErzurumKongresi'ni takiben burda 4 Eylül 1919'da Sivas Kongresi'ni topladı ve 18 Aralık 1919'da Ankara'ya gitmek üzere şehirden ayrıldı.

Gerek 1927'de Chicago Üniversitesi'nden gelen arkeologların ve gerekse 1945 yılında da Türk arkeologların yaptığı kazı ve araştırmalara göre Sivas tarihin ilk dönemlerinden itibaren yerleşim birimi ve şehir merkezidir. Ayrıca en eski dünya medeniyetleri olan Persler, Etiler, Hititler, Asurlar Sivas'ta hüküm sürmüşlerdir.

Karadeniz'in tek yolcu treni olan Samsun Postası Sivas'tan gönderiliyor. Ayrıca Sivas, tren istasyonu olarak büyük bir kavşak konumundadır.Bugün birçok ilin demiryolu bağlantısı direkt olarak Sivas üzerine kuruludur. Sultan II. Abdülhamid döneminden beri vardır.

Cumhuriyet tarihinin de ilk vagon ve lokomotif fabrikası ve Cer atölyesi TÜDEMSAŞ 1939’da Sivas'ta kuruldu. TÜDEMSAŞ kurulduğunda dünyanın en ileri tesislerinden biriydi.2003 yılında, Irak Savaşı'nın başlarında TÜDEMSAŞ Saddam yönetiminin başında bulunduğu Irak’a 300 vagonluk ihracat yaptı. Bugün hala dünyanın değişik yerlerinden TÜDEMSAŞ’a gelen siparişler değerlendirilmektedir ve ihracatlar devam etmektedir. Tüdemsaş Sivas'ın geçim kaynağı ve bel kemiğidir.

Atatürk’ün 'Cumhuriyetin Temellerini Burada Attık' dediği Sivas'ta 4 Eylül 1919'da, Sivas Erkek Lisesi'nde toplanan Sivas Kongresi, alınan kararlar bakımından Kurtuluş Savaşıöncesi toplanan en önemli kongredir. Hiçbir ülkenin manda ve himayesinin kabul olunmayacağı ve milletin istikbalinin yine milletin azim ve kararıyla kurtulucağı kararları bu kongrede alınmıştır.

Gökmedrese, Çifte Minareli Medrese, Şifaiye Medresesi, Buruciye Medresesi, Ulu Cami kentteki en önemli Selçuklu dönemi eserleridir. Bunlardan Şifahiye Medresesi'ndeki yangın izleri Orta Asya'dan gelip Anadolu'yu ele geçirmeye çalışan Timurlenk'in, 180 000 kişilik ordusu ve filleriyle ani bir baskın yapıp 4.000 kişilik Osmanlı ordusunu gafil avladığında yaptığı büyük tahribat ve zulümün canlı kanıtı olarak korunmaktadır.

Kaynak: Diyarbakır Söz