"Zekât vermeyenlerle ilgili çok ciddi uyarı ve tehditler vardır"

İttihadul Ulema Genel Başkanı Enver Kılıçaslan, Kur’an-ı Kerim’de malın zekâtını vermeyenlerle ilgili çok ciddi uyarı ve tehditlerin olduğunu belirterek, zekât verenin malının temizlediğini söyledi.

Zekât ve fitre hakkında değerlendirmelerde bulunan Âlimler ve Medreseler Birliği (İttihadul Ulema) Genel Başkanı Enver Kılıçaslan, Kur’an-ı Kerim'de malın zekâtını çıkarmayanlarla ilgili çok ciddi uyarı ve tehditlerin olduğunu belirterek, toplumun zenginleri fakirlerine sahip çıkmadığı takdirde fakirlerin onlara haset ve düşmanlık besleyeceğine dikkat çekti.

Kılıçaslan, zekât ve fitrenin toplum arasındaki bağları güçlendirdiğini ve kalpler arasında sağlam köprülerin oluşmasına vesile olduğunu ifade etti.

İslam’ın şartlarında biri olan namaz ve zekât hakkında Kur’an-ı Kerim'de Allah’ın 33 ayette bahsedildiğini belirten Kılıçaslan, Allah’ın kendilerinden oruç tutmalarını, zekât ve fitre verilmesini emrettiğini hatırlattı.

"Zekât malın temizliğidir"

Kılıçaslan, "Kur’an-ı Kerim’de Allah’u Teâlâ 33 ayette ‘ey iman ehli olanlar namaz kılın ve zekât verin’ diye buyurmuş ve namaz ile zekâtı birlikte zikretmiştir. Ayrıca namaz konusu 82 ayette daha geçiyor, lakin özellikle namaz ve zekât birlikte zikredilmiş. Peki, Allah neden bu kadar zekâta önem vermiş ki namazla birlikte zikretmiş? Namaz çok önemli bir ibadettir ve dinin direğidir. Müfessirler Allah’ın rızasının namazda olduğunu, namaz kılan rükû ve secde eden Allah’ı memnun eder. Zekâtını vermekle de fakirleri memnun eder. Bundan dolayı kişi hem Allah’ı razı edecek hem de fakirleri. Allah’ı razı etse fakirleri etmese olmaz, fakirleri razı etse Allah’ı razı etmese yine olmaz. Allah’ın emrini yerine getirmemiş olur. Bundan dolayı namaz ve zekât bacı kardeş gibidirler. Malumdur ki zekât malın temizliğidir." dedi.

"Kur’an-ı Kerim'de malın zekâtını çıkarmayanlarla ilgili çok ciddi uyarı ve tehditler vardır"

"Zekâtı çıkarılmayan mal, temizlenmemiş kirli kalmış demektir.” diyen Kılıçaslan, konuşmasına şöyle devam etti:

"'Ey insanlar! Allah’a itaat edin ve 5 vakit namazınızı kılın. Allah’ın size farz kılmış olduğu Ramazan orucunu tutun ve malınızın zekâtını gönül hoşluğuyla çıkararak malınızı temizleyin.' Zekât Arapçada temizleme anlamındadır. Zekâtını çıkarılmayan mal temizlenmemiş kirli kalmış demektir. Bir sepette çürük bir elma varsa bunu vaktinde çıkarılmasa bu çürük elma sepette diğer elmaların da çürümesine sebep olur. Dolaysıyla zekâtı çıkarılmayan mal bu şekilde telef olur. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim'de malın zekâtını çıkarmayanlarla ilgili çok ciddi uyarı ve tehditler vardır. ‘Allah sizi vekil kıldığı maldan infak edin.’ diye buyuruyor. Yine sizi rızıklandırmış olduğum maldan Allah yolunda infak edin.’  Dolaysıyla bu mal bizim değildir. Bu malı, Allah bize vermiş ve bununla bizi imtihana tabi tutuyor. İnsanın kalbine dünya malı da sevdirilmiştir. Eğer insan zekâtını gönül hoşluğuyla verebiliyorsa demek ki Allah sevgisi insanın kalbinde yer edinmiştir. Eğer zekâtını gönül hoşluğuyla çıkaramıyorsa demek ki mal sevgisi o kişinin kalbinde Allah sevgisinden daha fazladır. Hâlbuki ‘Allah benim size verdiğim maldan infak edin’ diye buyuruyor. Bundan dolayı zekât vermeyen bir insan hakkında ‘Allah kıyamet gönünde zekâtı verilmeyen mal kor ateşten kızdırılmış demir parçalarına dönüştürülür ve onunla göğüsleri yanları ve alınları dağlanacaktır. Ona topladığın ve zekâtının çıkarmadığın malın cezasıdır denilecektir.’ Bu kazanılan malın yani altın, gümüş, hayvan, tahıl ve benzeri gibi malların zekâtı içindir."

"Bir de bedenin zekâtı vardır ki bu da fitre-i sadakadır"

Bedenin zekâtının fitre sadakası olduğunu söyleyen Kılıçaslan, “Bir de bedenin zekâtı vardır ki bu da fitre-i sadakadır. Peygamberimiz bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor, ‘Ramazan ayına ulaşan bir kişi oruç tutarak elini, ayağını, gözünü, dilini, kulağını bir bütün olarak bedenini günahlardan muhafaza ettiğinde Ramazan bayramına ulaştığında yeni doğmuş bir insan gibi günahlarından arınmış olarak çıkar ve Allah’ın affına mazhar olur.' İnsan fıtratı gereği hata ve yanlışlar yapar Allah bu fitre sadakası ile o hata ve yanlışlarla doğan boşluğu doldurur af eder. Dolaysıyla bizler Ramazan ayında günahlarımızdan arınarak çıktığımız için Ramazan'dan hemen sonra ki gün bayram olarak kutluyoruz ve tekbirler getiriyoruz. Biz yediğimiz ve içtiğimiz için bayram yapmıyoruz. Bilakis Allah bizden oruç tutmamızı, zekât ve fitre vermemizi emretti. Bizde Allah bu emirlerini yerine getirdiğimizden dolayı günahlarımızdan arındık. Biz bunun sevinciyle bayram yapıyoruz.” şeklinde konuştu.

"Zekât ve fitre toplum arasındaki bağları güçlendir"

Zekât ve fitre toplum arasındaki bağları güçlendirdiğini ve kalpler arasında sağlam köprüler oluşmasına vesile olduğunu vurgulayan Kılıçaslan, son olarak şunları dile getirdi:

"Zekât için 'İslam’ın köprüsüdür' denilmiştir. Yani Müslümanlar arasında bir köprüdür. Her toplumda hem zengin hem de fakir insanlar vardır. Eğer toplumun zenginleri fakirlerine sahip çıkmazlarsa fakirlerin onlara haset ve düşmanlık beslemelerine sebep olur. Ancak zenginler Allah’ın emrettiği şekilde malların zekâtını, fitre ve sadakalarını toplumun içindeki fakirlere verirlerse fakirlerin onlara sevgi beslemelerine ve dua etmelerine vesile olur. İslam âlimleri en makul duanın muhtaç birine ihlasla yapılan bir yardım karşılığında içtenlikle alınan dua olduğunu söylemişlerdir. Hz. Ali şöyle buruyor. 'Eğer bir yerde bir fakir aç kalırsa Allah muhakkak ondan dolayı bir zengini cezalandıracaktır.' Evet, Allah herkese rızkını gönderir ancak Allah bazı insanların rızkını başka bir insanın eli vasıtasıyla göndermektedir ki insanlar arasında kaynaşma olsun. Dolaysıyla zekât ve fitre toplum arasındaki bağları güçlendirir ve kalpler arasında sağlam köprüler oluşmasına vesile olur."

Kaynak: Diyarbakır Söz