BU ŞEHRİN KADERİ DEĞİŞİR Mİ?

Tarihin cilvesi mi, kader mi, alın yazısı mı ne dersek diyelim değişen bir şey yok

bu şehirde. Yıllar boyu en koyu yasallarla yönetildi bu bölge, bu şehir.

Sürgün yeri oldu hep buralar.

En acımasız komutanlar, en idaresiz valiler ve kaymakamlar en sabıkalı

memurlar gönderildi bu şehre.

Bunlarda hiç bedenen yorulmadılar ve yormadılar kafalarını.

Buldular Ali Efendiyi, Mehmet Ağayı, tüccar Sinanı, köy sahibi Salih Beyi…

Sırtlarını bunlara dayadılar.

Dost oldular, hoş beş oldular sürgün günlerini en verimli dönemlerine çevirmesini bildiler.

Her iki tarafta hep karlı çıktı bu işten.

Onlar hoş ve kazançlı zaman geçirirken ağalarımız, beylerimiz, tüccarlarımız

güçlerini artırdılar, ihtilafları kendi lehlerine çevirttiler, şehrin adeta sahibi

oldular.

Hele bir de devlete şu veya bu düzeyde memur olarak çalışan yerli vatandaşımız

bir Efendi olarak köy ve arazi sahibi oldular.

Nüfus müdürleri, tahrirat katipleri, müddei umum özel kalemi, Tapu sicil

memurları, zabita amirleri, evkaf müdürleri her kim derseniz..

Açtılar haritaları önlerine bu ormanlık senin, bu kavaklık benim, bu köy senin,

bu benim diyerek aralarında paylaştılar bu şehri.

Emekli olduktan sonra bu şahıslar kafalarına birer fötr şapka giyip bu dağları

ben yarattım der gibi köylünün üstüne çuhlandılar.

Modern ağalık efendilik yapmak istediler.

Köylü kısmı kurnaz olur bunlarla çatışmadı elbet.

Yıllarca sabır etiler, icarcılık, kahyalık, yarıcılık yaptılar bunlara. Köye

geldiklerinde onlara sahip, efendi kendilerinin ise köle olduğunu his ettirdiler

gururlarını okşadılar.

Hoşlarına gitti tabi ki bu durum.

Yıllarca köye gitmeden para havaleleri ile büyük şehirlerde gününü gün eden

olduğu gibi, köye gidip fiili tahakküm kuranda oldu elbet.

Şimdi zaman değişti, taşın toprağın değeri artı.

Bu fötr şapkalı sözüm ona eski sürgün yöneticilerin, katiplerin, devşirmelerinin

torunları gelip bu topraklarda hak iddia etmeye çalışıyor.

Gittikleri her yerde şehrin asilzadeleri ve yerli sahipleri olduklarını iddia

ediyorlar.

Bilmedikleri halde bu şehrin dillini, birkaç satır okudukları Azeri Türkçesi ile

yazılmış şiir ve Celal Güzelsesin birkaç aşırma türküsünü mırıldanarak bu

milletin kadim temsilcileri olduklarını ispat etmeye çalışıyorlar.

Hele şehir adına yapılan gecelerde günlerde bunları göreceksiniz.

Sanki Osmanlı hanedanı soyları mübarekler…

Şehrin valisine, devletin üst bürokratlarına anlatır da anlatırlar.

Biz kimsenin soyunun sopunun peşinde değiliz.

Devlet zaten bu koymuş belgelerini kim kimin nesi, kim kimin soyu diye..

İsteyen gidip bakar bu herkesin bileceği bir şey.

Ancak cumhuriyettin ilk dönemlerinde bu imansız ve vicdansız devşirme

yöneticileri ile iş tutup şehri talan eden bilmem kim zadeler, bilmem ne

Efendioğluları sizleri bu şehir asla unutmaz.

İftiralarla kurşuna dizdirdikleri, zindanlarda zehirlettikleri, darağaçlarında

astırdıkları bu şehrin kadim zatlarını, alimlerini, din adamlarını ve bu toprakların

tarihi sahipleri artık bunlara meydanı bırakmaz.

Evet alimlerimiz, dindar halkın bağrından çıkan kanaat önderleri, inanç sahipleri

artık o devşirmelerin gücünü aşan modern teknolojiye, ekonomik güce ,

iletişim ve sosyal donatların da sahibi.

İstediğiniz kadar fötr şapkalı dedelerinizle övünün o ceberut yöneticilerin ve

onun sahibi iktidarların şehri size peşkeş ettiği devirler bitti.

Bu değişim sürecinde şehrin rantını almaya çalışan bu kirli odaklar ve efendi

artıkları ne yaptığınızı artık bilmeyen kalmadı.

Değişik dönemlerde bu devşirmelerin uzantıları ile iş tutup canlarımıza kast

etmiş masum evlatlarımızı kirli tuzaklarla şehitte etmiş olsa da bunların bu

kadim topraklarda hükümleri ebediyen bitmiştir.

Bu toprakların gerçek sahibi efendiler ve zadecikler değil.

Mayası islam olan dindar halk ve bu dinin direkleri olan gerçek alimlerimizdir.

Aksi düşünen var ise beş yıldızlı otellerden köşklerinden çıksında halkın arasına

girmeyi denesin.

Evet cumhuriyetin ilk döneminde oluşturulan bu efendi ve zade takımı

halkımızı yeterince sömürdü çok şükür ki halk gerçek temsilcilerine kavuştu.

Ancak iktidar gücünü arkasına alıp 21. Yüzyılda yeniden sözüm ona efendi

zümresi ihdas etmek istiyen zavallı emekli memur ve mütahit siyaset

baronlarına da söyleyecek bir çift sözümüz olacak.

Ne yaparsanız yapın, bu halkın gerçek sevgisini ve güvenini kazanamazsınız.

Kazandıklarınız sizi bu dünyada belki güzel yaşatır ancak öbür dünyadaki yükün

altından nasıl çıkacaksınız işte onu çok merak ediyoruz.

Dindar Halkımız endişe etmesin!

Bu dönemde gerçekleri dile getirmeye ve tüm gücümüzle ilahi hakikati

yaymaya ve Allahın adaleti yeryüzüne hakim oluncaya kadar vazifemizi

yapmaya ömrümüz izin verdikçe devam edeceğiz…

SELAM VE DUA İLE…