GÖREV KUTSALDIR, KÖTÜYE KULLANILAMAZ!

Evet, sevgili okurlar!

Bilindiği gibi ülke olarak, millet olarak, görev olarak özellikle Diyarbakır ili olarak, halk bir bütünlük içerisinde güncel çok büyük sıkıntılarla karşı karşıyadır.
Neden mi?
Sistemin yanlışlığı, hak hukuk tanımaz bazı keyfi uygulamalar ve yasaların gölgesinde yağdırılan mezalim ve acımasızlık! Halkı zorlarken, devleti de sıkıntıya sokuyor.
Devletin, görevlendirdikleri görevlilerin yanlış ve acımasız uygulamaları yüzünden bu ülke ve özellikle bu yöre insanı daha ne zamana kadar bu sıkıntılı ve acılı günleri geçirecektir?

Evet, sevgili okurlar!

Türkiye Cumhuriyeti devleti gerçekten bir hukuk devleti midir?
Evet, evet yine de evet.
Ama hey hat ne çare ki birçok alanda yapılan polisiye uygulamalar ve verilen yargı kararlarına karşı mağdur olan vatandaşların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayanarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri’nde açtığı davaların % 90’ı geri tepmektedir. 
Yani vatandaşlarına karşı uyguladıkları anti demokratik hukuk dışı uygulamalardan dolayı verilen kararlar ve gerçekleştirilen uygulamalardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkûm edilmektedir.
Hem de Euro ve dolar bazında. Külliyetli bir miktarda, devlet cezalandırılıyor. Bu ülkenin vatandaşları bu acımasız ve yanlış uygulamalardan dolayı yabancı mahkemelerde hak kazanıyor. Bize göre bu da devletin bir ayıbıdır ve utanç verici haldır ve skandaldır.  Ve hukuk dışılıktır!
Her ne kadar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti deniliyor ise de, bu ifade havada kalmaktadır.
Zira gönül arzu ediyor ki, bu devlet sosyal bir hukuk devleti anlayışı ile yola çıkarak her platformda halkıyla kavgalı değil, barışçıl bir tavır takınmalıdır. Aksi taktirde hiçbir zaman demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü yakalayamaz.
Ve böylece devlet kendini terörden, kavgadan ve anarşiden kurtaramaz. İşte hali alem meydanda. Herkes bunu görüyor, biliyor ve anlıyor.

Zira anayasamızın dibacesinde yazılan 5. madde bize bu dersi öğretmektedir. Yanlış okumayalım.
Bakınız Madde 5 ne diyor?
"-Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerin, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

Maddenin gerekçesi:

Bu devletin, ilkesi hiçbir şekilde bölünmezlik bütünlüğünü korumak ve siyasi rejimler içerisinde fert hak ve hürriyetlerini en iyi bir şekilde gerçekleştirip teminat altına alan demokrasi ve cumhuriyeti korumak devletin varlık sebebidir; fakat devlet aynı zamanda milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür. Devlet, ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır. Ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir. Bu sosyal bir hukuk devletinin, görevidir. Sosyal bir devlet her şeyden önce insana ve kendi insanının düşünce ve çalışma hakkına saygılıdır ve bu sınırlar içerisinde ferdin hak ve hürriyetlerini kullanmasını sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak başlıca görevleri arasındadır. Ferdin çalışma hayatında TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNDEN OLDUĞU GİBİ YARARLANMASINI ENGELLEYEN SEBEPLERİ ORTADAN KALDIRMAK, SOSYAL DEVLETİN GÖREVİDİR.

Maalesef devlet yazdıklarını okumuyor mu veya okuyor da yanlış mı okuyor bilemiyoruz? İşte onun içindir ki, vatandaşlar tarafından devlet aleyhinde AİHM’e açılan davaların % 90’ı kazanılmaktadır ve devlet büyük çapta maddi tazminatları ödemekle mahkûm edilmektedir.

Evet, fazla başınızı ağrıtmayalım, gelelim yazımızın ana çizgisine.
Bugünkü köşemize başlık olarak attığımız, "GÖREV KUTSALDIR, KÖTÜYE KULLANILAMAZ" ifadesi herkesin kulağında küpe olmalıdır.
Buradaki espri; bazı kamu kuruluşlarının yasaları hakkaniyet ve hukuka uygun olarak gerçekleştirmek için görevlendirdikleri görevlilerin sergiledikleri insiyatiftir. Haklı, yansız ve rantsız bir biçimde yasaları uygulamak üzere görev alanlar, bu mecrada görev yürüttükleri zaman 'görevleri kutsal' olur.
Ama tam tersine yasaları, kanunları uyguluyoruz esprisi ile keyfi, ideolojik veya rantiyecilik paralelinde yola çıkılırsa o görev hiçbir zaman kutsal olamaz. Zaten toplumda bu tür kutsallığa inanmaz. Bizce asıl olan vatandaşın savunması, kutsal olmalı ve hak araması da sınırsız olmalıdır.

Birileri devlet üniformasını kötüye kullanarak, görev kutsaldır kavramı arkasına sığınarak vatandaşa maddi ve manevi eziyet ve sıkıntı veriyor ise o zaman direk olarak yukarıda anılan anayasanın 5. maddesini çiğnemektir ve anayasa suçunu işlemektir.  Buraya kadar kaleme aldıklarımızın gerçek anlamını sizinle ibret verici tablolarla paylaşalım.

Evet, sevgili can dostlarımız.

Bilindiği gibi başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidara mensup olan Bakanlar, Milletvekilleri, Valiler, herkesin hasretle ve iştiyakla beklediği toplumsal bir barış söz konusu. Yani daha açıklayıcı bir ifadeyle Demokratik Açılım diyelim. Bu anlam ile yola çıkılırken özellikle Güneydoğu Anadolu insanının refahını, mutluluğunu, barış ve kardeşliğin sağlanması için hep şu tavsiyede bulunuyorlar.
Yani İşadamlarının bu bölgeye, Diyarbakır’ımıza yatırımlarının gerçekleşmesi, işsizliğin en az seviyeye indirilmesi, ekonominin sağlanması… Böylece yöre halkını fakru zaruretten kurtarmak için yola çıkılarak büyük çabalar içerisinde iken maalesef esefle belirtmek istiyoruz ki, sistem tam tersine çalışmaktadır. Kamu kuruluşlarının görevlendirdikleri, bazı üniformalılar, adeta kasıtlı olarak ateşi körüklercesine uygulamalar yapmaktadırlar. Kasıtlı, keyfi ve yanlış uygulamaları ile halkı devletten nefret ettirerek, her gün biraz daha halkla devletin arasını fersah fersah açarak uzaklaştırmaya neden olmaktadırlar. 

Bakınız sevgili okurlar!
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bazı ibret verici tabloları, burada sergilemek istiyoruz. Hem de günü gününe. Yorumu siz değerli okurlara bırakıyoruz, yetkililerin de kulakları çınlasın diyoruz ve bu işlerin peşini meşru zeminde olmak üzere hiç bırakmıyoruz. Toplumun, mağdurun, çalışanın hakkını arıyoruz. Zira basın olarak bir kamu görevini yürütmekteyiz.

Bakınız, tarih 23 Ağustos 2007 Perşembe günü.
Diyarbakır Söz Gazetesi’nin sür manşetinde siyah zemin üstüne sarı puntolarla yazılan, ÇİFTE ZULÜM başlıklı haber. Bir damperli kamyon, çamura batmış bir tır ve bir şoförün muhabirimize söylediği ifade. Bunu kupür olarak bugünkü yazımıza taşıyoruz.
Haber şöyle:

"Silvan yolu üzerindeki kum ocaklarının kullandığı yolun yapımı yılan hikayesine dönerken, yolu kullanan araçlara jandarma trafik ekiplerince ağır yük taşıdıkları gerekçesiyle binlerce ytl’lik ceza kesilmesi tepkiye yol açtı."

Sayfanın sol köşesinde Manşetten yorumunun başlığı ise aynen şöyle: "GÖREV AŞKIYLA YOLA ÇIKAN JANDARMA TRAFİK(!!!?)"

Uzun uzadıya 9. sayfaya taşıdığımız bu haber o günkü İl Valisi Sayın Efkan Ala’nın çok dikkatini çekmişti ve hemen olaya el koymuş, araştırmış, bakmış ki Diyarbakır Söz Gazetesi’nde kaleme alınan gerek haber olsun gerek Manşetten yorumu olsun, yerden göğe kadar haklı olup, o günkü jandarmanın "Kanunlarını uyguluyoruz" ifadesinin havada kaldığını, keyfi olduğunu, ranta dayalı olduğu ortaya çıkmıştır ve olaya el konulmuştur bir daha da ocaklardan kum taşıyan nakliyeci firmalar ve şoförlerin o sıkıntıları Sayın Ala tarafından giderilmiş, Jandarma Trafik de o keyfi uygulamayı bir daha tekrarlayamamıştır. O günkü jandarma yetkililerinin zoruna gitmiş olması gerekir ki Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına Diyarbakır Söz Gazetesi hakkında kamu hakkı diye suç duyurusunda bulunarak davacı olmuştur. Ne çare ki Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı’nın yaptığı ihbar, hukuku etkileyememiştir. Yine burada hukukun, adaletin sesi yükselmiş ve jandarmanın ihbarını takipsizlik olarak sonuçlandırmıştır. İşte savcılığın verdiği takipsizlik kararının bir örneğinin kupürü.

Diyarbakır iş çevresi, nakliyeci çevreler, 3 yıldan beri Jandarma Trafik kâbusunu artık rüyasında görmezken, bu kez Diyarbakır Bölge Trafik Şubesi’nin acımasız uygulamaları ile karşı karşıya kalmaktadır. İl Bölge Trafiği her gün yollara çıkarak, "Gözünün üstünde kaşın var" bahanesi ile adeta iş yapmayı engellemeye çalışıyor. Yatırımları köstekliyor. Acımasız cezalar yazarak, araçları keyfi olarak bağlıyor. Bu bizim gördüklerimiz. Bize gelen şikâyetler doğrultusunda bunu yazıyoruz. Elimizde belgeler mevcuttur. Şoförlere bir dokun bin ah işit misali konuşuyorlar. Biz bu olayın bir nevi özetini buraya alarak yetkililere sesleniyor ve uyarıyoruz. Kulakları çınlasın diyoruz! Aksi takdirde bu hamur çok suyu götürecektir. Elimizde mevcut evraklar, trafikten men edilen araçların belgeleri, yazılan keyfi yüklü cezalar mevcuttur. Gerektiğinde bunları İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay’a da basın olarak, yazıp göndermekte kararlıyız ve aynı zaman da gerekirse Başbakanımıza da bu yanlış antidemokratik anayasa suçunun işlenmesini de iletmekten kendimizi alı koyamayız.
En derin saygılarımla.