MİSYONERLİK VE AZİZELİK SENARYOSU - 2

Evet sevgili okurlar!

Dünden devam diyoruz. Çünkü dünkü yazımız yarım kalmıştı.

Ki size bugün devam edeceğimizi söylemiştik.

Konumuz "Çağdaş Yaşamı Destekleme" Derneği ve onunla alakalı "gün ışığına çıkan" gerçekler.

Ki bu dernek Ergenekon Terör Örgütü'nün 12. Dalgasında "gündeme" geldi.

Ne "tür melanetlerin" içerisinde faaliyet gösterdiği..

Fazla söze gerek yok. Dün bu konudaki fikrimizi "detaylı" olarak aktarmıştık.

Onun için bugün direk olarak; söz konusu derneğin "iç yüzünü" anlatan Van'lı K.H isimli kız'a sözü vereceğiz.

O konuşacak, o anlatacak.

Bir ibret levhası niteliğindeki mektup, Türkiye'nin 'nelerle karşı karşıya' olduğu gerçeğini anlatmakta.

Kimin eli kimin cebinde..

Bizim en büyük endişemiz böylesine ihanet şebekeleri, münafık ruhlu tinetlilerin 'el üstünde' tutulmasıdır.

Düşünün yarın öbür gün öldükleri zaman müslüman anadolu insanının ismini taşıdığı için, dinle imanla alakası olmadıkları halde, onların o murdar cesedi camiye götürülecek.

Ve imam efendi dönüp cemaate, "Ey cemaat, hakkınızı helal ediyor musunuz?" diye soracak. Ve cemaati yanlış yollara sürükleyecek.

Kim kime hakkını helal edecek? Hiç kimse yanıt veremez..

Allah’ın hakkını, hukukunu muhafaza etmeyen ve insanları aldatarak para mukabilinde, eğitim adı altında kötü badirelere sürükleyenlere "hak helal" edilir mi? Acınılmaz.

Neyse.. K.H isimli kızın mektubuna gelelim..

Vanlı kızın mektubu şöyle:

-"Ben Van’da liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi kazanıp geldiğimde maddi durumumuz kötü olduğu için çok zorluk çekiyordum. Aynı sınıfta okuduğumuz bir arkadaşım vardı. O ÇYDD’den burs alıyordu, ben de onun gibi alabilir miyim diye onunla konuştum. O da bana sen doğulusun sana kesin verirler diyerek cesaretlendirdi. Ben de onların bulunduğumuz yerdeki şubelerine gidip görüşmeye karar verdim. Hakikaten beni çok sıcak karşıladılar. Sen merak etme sana her türlü yardımı yapacağız, para, kalma konusunda bize güven dediler. Bir süre sonra bana bir ev gösterdiler burada kalabilirsin dediler ve burs da sağladılar. Evde kızlarla erkekler beraber kalıyorlardı. Hatta odalarda bile karma şekildeydi. Evde 5 kişi kalıyordu. Evin 3 odası vardı, 2 odada kızlı erkekli kalınıyor diğer kalan küçük odada da bir kız yalnız kalıyordu ancak zaman zaman eve farklı erkeklerle geliyor ve beraber kalıyorlardı. Çok gece onların kahkahalarından ve gürültülerinden uyuyamadığımı bilirim. Evde  temizlik anlayışı pek yoktu. Zaten herkes kafasına göre takılıyor, istediği zaman girip çıkıyordu. Ben de bir kızla aynı odada kalmaya  başladım. O da doğuluydu. Onu iki yıl öncesi alıp oraya getirmişler ve burs vermeye başlamışlar. Yani iki yıldır onlarla berabermiş. Kız bana hiç aklından bir şey geçirme benim gözüm dışarıda dedi. Tabi bu durumlar benim aile yapıma tersti. Verdikleri bursun bir kısmını sosyal etkinlik için kesiyorlar ve katılmak zorundasın diyorlardı. Parti gibi yapılan ve kırmızı şarap içilen bu etkinliklerde, sohbet grupları kuruluyordu. Bu gruplarda konuşmalara geçilmeden önce, Filipeliler, Markos diye biten ve numaraların okunduğu metinler okunuyordu. Sanki böyle din dersi gibi sohbetler oluyordu ama ben ilk zamanlar onları pek anlamıyordum. Taki 5. Toplantıda bunların İncil’in bölümleri olduğunu ve oradan bir şeyler anlattıklarını anladım.

Ben bazen memleketten kalma alışkanlık cumalara giderdim. Cumaya gittiğimi fark eden kız arkadaşım yani oda arkadaşım benden bir süre sonra rahatsız olmaya başladı ve galiba başkalarına söyledi. Daha sonra baskılar başladı ve bunu bırakmamı aksi takdirde bursu keseceklerini ve evden çıkaracaklarını söylediler. Ben maddi olarak çok zor durumda olduğumu benim kimseye bir zararımın olmadığını neden böyle davrandıklarını anlayamadığımı söyledim ancak onlar kararlılardı. Çok zor durumda olduğum için tamam dedim ve bundan sonra cumaya filan gitmeyeceğimi söyledim. Ben böyle söz verdikten sonra bursu kesmediler ancak tam güvenemedikleri için bazen cuma zamanlarında beni çağırıyorlar, görüşmek istiyorlar, böylece beni kontrol etmiş oluyorlardı. O sene böyle gitti.

İkinci sene yine evde kalmaya devam ettim ve bursumda devam ediyordu. Gittiğim ilk sene ramazan geçtiği için oruçla ilgili bir sorun olmamıştı ama ikinci sene ramazan geldiğinde yine bursu kesecekler korkusuyla oruç tutmayı aklımdan bile geçiremedim. Maddi olarak onlara ihtiyacım olduğu için onların her dediğine evet demek durumunda kalıyordum. Ben böyle davranırken bir gün Van'dan teyzem enişteyle beraber tedavi için buraya geleceklerini ve benim eve de uğrayacaklarını söylediler. Ben direk yok diyemedim ama kabulde edemiyordum. Gelmemeleri için çarem yoktu, engelleyemedim. Teyzemler gelip onlarda teyzemleri gördüklerinde şok oldular, buz kesildiler. Teyzem bizim oralardaki normal kadınlar gibi kapalıydı. Ancak bundan onlar hiç hoşlanmadılar ve iki gün sonra senin bize faydan olmaz, sen bize uygun değilsin diye beni evden çıkardılar ve bursumu da kestiler.

İşte ÇYDD'nin gerçek yüzü budur. Ne eğitim meraklısı ne de yardımseverdirler. Kendi amaçları için insanların zaaflarından faydalanarak kendi amaç ve hedeflerine ulaşmaya çalışan bir dernektir. Bunu da şundan biliyorum. Hemen hemen ayda bir okuduğumuz okuldaki hocalar ve öğrenciler ile ilgili tüm bilgiler bütün teferruatıyla yazılırdı. Bunlar odasında tek başına kalan o kız arkadaşımız organize ederdi. Bu kız hiçbir kural tanımazdı, hatta ben cumaları bıraktıktan sonra ödül olarak olduğunu anladım, benimle …. Cumhuriyet yürüyüşlerine gitme işini de o ayarlıyordu. Şehir dışına giderken otobüs bileti için falan biz para vermiyordu. Zaten böyle harcayacak kadar durumumda iyi değildi. Ayrıldığım sene o mezun olmuştu, o … sonra ben ona ilgi gösterince bana, orada kal ben kaymakam karısı olacağım dedi.

Bazen kendimden utanıyorum. Ama o zaman maddi olarak çok zor durumdaydım. Mecburdum. Ben kimsenin kötülüğünü istemedim. Onlardan korkmuyorum. Çünkü korkak olduklarını biliyorum. İsmimi yazmıyorum çünkü bu defterin kapanmasını istiyorum. Ama bunların çirkin yüzünü herkes bilmesi lazım.

Bu mailimi yayınlarsanız, halka yarar sağlamış olursunuz. Gençler içinde bulundukları zor durumlardan dolayı tuzağa düşürülmesinler."

Evet sevgili okurlar..

İbret levhasını hep birlikte okuduk.

Söylenecek söz, sarf edilecek düşünce, bahsedilecek mevzuu kaldı mı?

Her şey ulu-orta yerde.. Tüm bu gerçekler bilinmesine rağmen; "deve kuşu" misali birileri kafasını hala kuma gömüyorsa..

Ve bu "tinetli" anlayışa "arka" çıkıp, "sütten çıkmış ak kaşık" misali; lanse ediyorsa..

Bilmeliyiz ki; onların da, "o tinetli" yüzlerden geri kalır yanı yoktur.

Zaten Türkiye bugün "insanıyla, değeriyle, inancıyla, kültürüyle" barışık durumda değilse, bunun müsebbipleri bu düşüncenin var oluşudur.

Ülkenin siyasal idaresinde "hakimiyet" kurmalarıdır.

Onun için diyoruz ki; "Türkiye en kısa sürede, kirli bağırsaklarını temizlemeli"..

Ve bu tür "düşünceleri" bertaraf etmeli ve toplumdan dışlamalıdır.

Aksi taktirde; "zehirleri" her geçen gün daha fazla toplumun derinliklerine "enjekte" olur..

O zaman da; iş işten geçmiş olur.