ÜLKE GENELİNDE TERÖR ÇEŞİTLERİ! (2)

Evet, sevgili okurlar.

Dünden devam diyoruz.

Yani “ÜLKE GENELİNDE TERÖR ÇEŞİTLERİ!” başlıklı hasb-i halimizi sürdürüyoruz.

Pek tabi ki; daha çarpıcı, daha detaylı, daha can alıcı önemli verileri de ortaya koyarak olup biteni sizlerle paylaşacağız.

Hatırlarsanız, dünkü yazımızın son bölümünde şu çağrıyı yapmıştık.

Demiştik ki;

“Ey DSİ 10. Bölge Müdürlüğü!

Ey sözde Sulama Birliği...

Siz neredesiniz?

Kiminle alışveriş içerisindesiniz?

Ey mali polis!

Siz bu tür nameşru, keyfiliğe dayalı kuruluşların defterlerini bir gün dahi incelediniz mi?

Gelir ve giderlerini, lütfen araştırdınız mı?

Diyarbakır Defterdarlığına bağlı Vergi Dairesi yetkililerinin görevleri nedir?”

İşte bugünkü sohbetimiz bu mevzuu paralelinde, konuyu biraz daha açarak belgelendirmek suretiyle sizlere sunmak istiyoruz.

Ve diyoruz ki;

Bu ilde olsun, bölge il ve ilçelerinde olsun, hatta tüm Türkiye genelinde olsun, gerçekten bazı kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde yaşanmakta olan usulsüzlükler, yolsuzluklar, rüşvet, adam kayırma ve hem devleti hem milleti ekonomiksel olarak, ahlaki olarak, kültürel olarak, arkadan vurma gibi kirli planları burada deşifre etme görevini sürdürmeye devam edeceğiz.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Bilindiği gibi ülkemizde yıllardan beri mevcut güdümlü siyaset, ülkemize elle tutulur, gözle görülür bir şey kazandırmamıştır.

Bilakis; kaybettirmiştir..

Hep inatlaşa gelen iktidarlar ve iktidarların çevresindeki vurguncu yalaka kesimler nalıncının keseri gibi hep kendi tarafına yontmaya çalışmışlardır.

Hani diyorlar ya “İnadın gözü kördür”

Keza ne kadar “İnadın gözü kördür” deniliyorsa rantiyeciliğin de, egoizmin de o kadar gözü kapalıdır, kalbi de kördür.

Yani hem basiret gözü hem de basar gözü (normal gören göz) kördür.

Gerçekleri görmüyor veya görmezlikten geliyor.

Ancak ne var ki son on yıl içerisinde AK Partinin iktidarı döneminde iyi niyetle atılan adımlar ve teröre karşı vermiş olduğu mücadele gerçekten toplumumuzun gözünden kaçmamaktadır.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, buna rağmen bu da yetersizdir.

Yani kan ve gözyaşları döktüren silahlı terör ne kadar tehlikeliyse, ülkede siyasetin güdümünde ve korumasında kurulan çıkar gruplarının yarattığı terör, bir o kadar fazlasıyla daha tehlikelidir.

Zira bu terör daha sinsidir, daha gizlidir, daha ustadır ve daha tekniktir.

Öylesine başarılı tuzaklar kuruyorlar ki;

Başbakanın siyaset meydanında veyahut TV ekranlarında halka yaptığı hitap, topluma karşı yaptığı konuşma, bilinçlendirme şekli bu nedenle bir türlü netice veremiyor.

Başbakanın ustaca yaptığı edebi konuşmaları, ikna edici hitabeti elbette ki bir yere kadar gelmiştir.

Ancak ne çare ki henüz kendi iktidarı dönemindeki elle tutulan, gözle görülen usulsüzlüklerin, yolsuzlukların, rüşvetin, ahlaki çöküntülerin bir türlü önüne geçilmiyor ve yasalar Aslan pençeleri gibi bu kirlenme ahlaksızlığını söküp bir türlü atamıyor.

İşte diyoruz ya;

Toplumun gözünde eğer bu tür gayri ahlaki kirlenmeler önlenemiyorsa ve iktidar, özellikle bunların üzerine gidip de kökünden söküp atamıyorsa kimse kusura bakmasın, milletin karnı artık edebiyat dolmalarından ve siyasi hitabetlerinden toktur.

Kimse kanmıyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bir haftadan beri Gazetemizin birinci sayfadan büyük puntolarla gerek manşete taşıdığı ve bu köşemizde dile getirilen müspet delilli vesikalı, belgeli olumsuzlukları, bürokratik kirlenmelerin yarattığı devlet terörü, halkı içten yaralamaktadır.

Bakınız, dün aynen bu köşede;

Ey DSİ 10. Bölge Müdürlüğü!

Ey sözde Sulama Birliği!

Ey Defterdarlığa bağlı Diyarbakır Vergi Dairelerinin yetkilileri!

Ey Emniyetin Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü!

Tüm bu saydıklarımızı göreve davet etmiştik.

Bugün de Cumhuriyet Başsavcılığımızı, aynı biçimde bu türlü kirli organizasyonlarla mücadele etmek için göreve davet ediyoruz ve bu yazdıklarımızın suç duyurusu olarak kabul edilmesini istiyoruz.

* * *

Evet, Gazetemizin manşetine taşıdığı dünkü DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Sulama Birliği’nin halkı sahte borçlandırmalara yönelik işlediği organizeli bir suç olarak görerek müdahale edilmesini istiyoruz.

Ve diyoruz ki;

Bu DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’nün paralelinde ve himayesinde çalışan sözde Sulama Birliği’nin gerçekleştirmiş olduğu skandal zincirlerinin son halkası iki gün önce bir köyün tümüne değil, yalnız bir arazinin sahibine çıkardığı ve icraya koyduğu 81 bin TL’lik borcun gerçeğini araştırmak için, acaba ne gibi bir müdahale yapılabiliyor?

* * *

Bir bakılsın.

Bu Sulama Birliği’nin yıllık bilânçosu ne kadardır?

Vergi mükellefiyeti nedir?

DSİ Sulama Kanalının etrafında bulunan çiftçilerin arazisini sulama şekli hangi mikyasa (ölçüye) bağlanarak, borçlandırılıyor.

Kullandığı su miktarları belli midir?

Suladıkları arazinin sulama dönüm miktarı ne kadardır?

Hangi ölçüyle tespit ediliyor?

Ve bugüne kadar halktan alınan paralar nasıl tescil edilmiş, fatura kesilmiş mi, gider-gelir makbuzlarının numaralandırılmış tescil defterleri var mı?

Sulama Kanalına verilen yıllık hizmet karşılığında ne yapılmış ve ne kadar harcanmış?

Bu kural ve ilkeye bağlı mıdır?

Öyle inanıyoruz ki hayır hiç de değildir.

Bunun sorumlusu ve suçlusu bize göre, kamuoyunun taşıdığı inanca göre DSİ 10. Bölge Müdürlüğüdür.

Sulama Birliği adını taşıyan mafya türü bir çalışma anlayışı ne kadar suç teşkil ediyorsa, ne kadar yasa dışı suç işliyorsa, bir o kadar da DSİ sorumlu olmalıdır.

Zira bu suyu veren DSİ ve çiftçiye, arazi sahiplerine su satan yine DSİ’dir.

Bunları kamuoyuna açık ve net olarak belgelendirerek bilgilendirmeleri gerekmiyor mu?

Evet, gerekiyor.

Ama ne çare ki bu kurum yani DSİ 10. Bölge Müdürlüğü, yıllardan beri kendini kirli şaibelerden kurtaramamıştır.

İhale dosyalarından tut proje muhtevalarına kadar.

İnanın, yıllardan beri yazıyoruz, çiziyoruz ve birkaç mühendis ve müdürlerin bu yolda harcandığını da biliyoruz ve bu paralelde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının tozlu raflarında mevcuttur, çok dosyalar var.

Tıpkı daha 2 sene evvel bölgeye gelen 250 Milyon liralık ödeneği harcamayıp da tenkis etmeleri gibi.

Tek kelimeyle, bu kurum kendini bir türlü şaibelerden kurtaramamıştır ve pek de kurtarmaya niyeti yok gibi.

Buradan diyoruz ki;

Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu ne yapıyor, kimi himaye ediyor ve kimin hatırına binaen bu tür olumsuzlukların üzerine gitmiyor, görmüyor veya görmezlikten mi geliyor?

Açık ve net olarak diyoruz ki;

DSİ 10. Bölge Müdürlüğü bünyesinde çalışmakta olan sözde Sulama Birliği’nin çiftçiden ve arazi sahiplerinden topladıkları paranın tümü olmasa dahi genellikle kayıt dışı alınan paralardır.

Kimin ruhu duyuyor ki?

Şimdi anılan vatandaşa yani icraya konulan 81 bin TL’lik paranın dayanak noktası nedir, nereden kaynaklanıyor, makbuz kesilmiş mi, faturası gönderilmiş mi, sulanan arazi miktarı kaç dönümdür ve sulanıyor mu sulanmıyor mu?

Bu sorular yumağına cevap bekleniyor?

Bakalım, DSİ 10. Bölge Müdürlüğü ne diyecek?

Biz burada iddia ediyoruz ve diyoruz ki;

Bu Sulama Birliği kayıt dışı para alıyor, hem de hizmet vermeden rasgele, ezbere para tahsil ediyor ve suç işliyor.

Gerisini siz değerli okurlarımızın yorumlarına bırakıyoruz.

Saygı ve Sevgilerimizle.

 

Diyarbakır Söz