“ORDULARI ORDU YAPAN, DEVLETLERİ DEVLET YAPAN EZAN’DIR, İMAN’DIR VE İZAN’DIR...!”

Evet, sevgili okurlar...

Bilindiği gibi Türkiye’nin hatta tüm dünyanın gündemini işgal eden, tüm dünya kamuoyunun tepkisini üzerine çeken, Fransa’dan dünyaya yayılan "bir alçalış ve kirli ses" var…

Bu alçalış ve bu kirlenme, küfür dünyasının gerçek kimliğini bir kez daha ortaya koydu.

Neymiş o?

“Vay efendim Yahudi’yi tenkit eden, eleştiren ve küçük düşüren Kur’an’daki bazı ayetlerin varlığı.

Bu ayetlerin Kur’an’dan çıkarılması gerekir…”

Bunu diyen; sözde aydın 300 kişi…

Kirli yüzlü, basiretsiz Fransa eski Cumhurbaşkanının ittifakı üzerine bu bildiri yayımlandı..

Dünkü yazımızda da ifade ettiğimiz gibi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu karanlık ve kirli bildirinin sahiplerine hak ettikleri cevap verildi.

Gerçekten Sayın Erdoğan’ın bu seslenişi gür, yüksek ve doyurucu bir sesti.

Hak edenlerin yüzlerine manevi bir şamardı.

Ama tabii ki anlayana!

Öyle ümit ediyoruz ki Erdoğan’ın bu seslenişi; bu imanla, bu izanla, bu şerefle, haçlıların hegemonyasının kırılmasına yönelik bir girişimin başlangıcı olacaktır..

Dahası, tüm İslam dünyasının beklentisi de bu gür sedadan daha gür bir sedanın çıkmasıdır..

Ki kamuoyu da bekliyor.

O manevi gür seda, elbette ki Ayasofya’nın ibadete açılışının sesi olmalıdır.

Ümit ediyoruz ki bu büyük mücadelenin sonucu zaferdir…

O zafer de Erdoğan’ın eliyle büyük İslam zaferi olacaktır.

Fatih’lerden, Yavuz’lardan tutan da Sultan Abdülhamid’e kadar uzanan o altın zincirin son halkası da Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Selçukluların, Osmanlıların nur fışkıran o yüksek ecdadın bugünkü torunlarını temsil eden Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Zira gerçekten haçlı ve Siyonist emperyalizm, büyük bir kirli ittifak içerisinde Erdoğan’ı karşılarına almışlar ise de heyhat! emelleri kursaklarında kalacaktır..

Başaramayacaklardır.

Çünkü o imanla, o izanla, o düşünceyle minarelere yükseltilen Ezan-ı Muhammedi’nin gür sedaları artık dünyaya yayılacaktır ve o nurani sedası da önümüzdeki Ramazan-ı Şerif’in başlangıcında veyahut en geç Kadir Gecesi’nde Ayasofya’nın minarelerinden yükselen Ezan-ı Muhammedi’nin gür sedası olmalıdır.

O zaman haçlılar karşılarında bir İslam devletinin varlığını hissederler, korkarlar ve titrerler diye düşünüyoruz.

* * *

Yazımıza başlık olarak kullandığımız “ORDULARI ORDU YAPAN, DEVLETLERİ DEVLET YAPAN EZAN’DIR, İMAN’DIR VE İZAN’DIR!” ifadesi inanın, sevgili okurlar iki gece önce sabah namazından sonra uyuyup, gördüğüm bir rüyanın mahsulüdür.

“Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar Beyefendi ile beraber bir platformda karşılaştık ve aramızda şöyle bir konuşma geçti.

Devletler ve milletlerin galibiyeti ciddi çalışmayla ve yetiştirilmesi gereken kahraman askerlerle olur.”

Rüyada karşılıklı fikir ve düşünce yapılırken, birden aklıma şu cümle geldi;

“Sayın Komutanım!

ORDULARI ORDU YAPAN, MİLLETLERİ YÜCELTEN, DEVLETLERİ GÜÇLENDİREN YEGÂNE GÜÇ EZAN’DIR, İMAN’DIR VE İZAN’DIR!”

Üç defa bunu tekrarlarken, şöyle dedim.

“Sayın Paşam örnek mi istiyorsunuz?

İşte Osmanlıyı uzun ömürlü yaşatan ve cihan devleti haline getiren temel unsur ezandır.

Devletin bünyesinde uygulanan, minarelerden yükselen ezanın sesidir.

Bugün bizim ordu ve devletimizin de temel felsefesi, ezanların minarelerimizde gür sedalarla yükselişi olmalıdır.

Böyle olursa, devletimiz ve ordumuz oldukça güçlenir ve düşmanlara karşı daha korkutucu bir unsur olur…”

Ve birden uyandım..

Düşündüm…

Rüyamdan şu sonucu çıkardım…

Erdoğan’ın haçlılara karşı yaptığı sesleniş ve yüzlerine attığı manevi şamar, bence bu rüyanın bir nevi tabiri olmuştur.

Zira yıllardan beri gelip geçen hiçbir devlet adamı, Erdoğan kadar bu hususlarda emperyalist küfür dünyasına karşı hassasiyet ortaya koymamıştır…

Bu nedenle halk Erdoğan’ı artık bağrına basmalıdır.

Ve büyük iman ve izanla sandıktan yine Erdoğan’ı çıkarmalıdır.

Öyle inanıyoruz ki yüzyıldan beri batıl, inançsız, yanlış bir politikayla yönetilen Türkiye eski Türkiye olmayacaktır…

Yeni Türkiye olacaktır..

Ki o Türkiye'de Erdoğan'ın Türkiyesi olacaktır..

Çünkü, Türkiye artık o tıkanıklı yörüngeden çıkmış, yepyeni ter-û taze bir yörüngeye girmiştir.

Ve yepyeni bir Türkiye doğacaktır.

Yükselen ezanların ve şeair-i İslamiye’nin, Yeni Türkiye'de oldukça güçlü bir şekilde yeryüzüne yayılacağına inanıyoruz ve bunun başkomutanı da Recep Tayyip Erdoğan olacaktır.

Gerçekten yüzyıllık boş geçen bir fetret devri, yanlış bir zeminde oturtturulmuş ise de Erdoğan, inşallah o yanlış ve kaygan zeminden Türkiye’yi çıkarıp sağlam bir zemine oturtacaktır.

Zira hedefimiz; inanan bir ülke olarak tüm İslam ülkelerinin üzerine mutlak bir üstünlük sağlayıp, liderlik durumunda kendimizi bulmalıyız.

Her ne kadar yüzyıldan beri devlet olarak, inanan bir milletin, bir toplumun milli iradesiyle yola çıkmış isek de milli iradeden fersah fersah uzak durmayı da ihmal etmemişizdir.

Milletimizin yegâne inancı olan bağlı bulunduğu yüce İslam dininden, uzaklaştırılması anlayışıyla yola çıkmışızdır.

Gençlik derbeder.

Milli eğitim camiası gerçek milli kültürden yoksun..

Gençlik bu minvalde yetişmekterdir…

Maceracı bazı Kemalist, Atatürkçü, laikçi anlayışın hegemonyası altında bir çok kamu kurum ve kuruluşları tarafından devlet bütçesi çarçur edilerek, nice geceler tertiplenmiş, şarap şişeleri devrilmiştir.

Yanlış sloganlar atılmıştır.

Ve Türkiye bu beladan bir türlü kendini kurtaramamıştır.

Hala da yer yer ve zaman zaman bu yanlışlık ve bu batıl görüş devam etmektedir.

* * *

Bakınız dünkü SÖZ Gazetesinin manşetinde; "Nefesler tutuldu" haberi vardı…

“Diyarbakır’a yeni yapılan stadyumda Türkiye Kupası Final maçının oynanacağı” haberi yer alıyordu..

Hiç kuşkusuz ki...

Maç nedeniyle, Diyarbakır’a gelen taraftarlar adeta bir insan seli oluşturdu...

Ekonomiksel hayat ibresi yükseklere çıktı.

Otellerde nerdeyse yer kalmadı.

Lokantalar dopdolu.

Çarşı Pazar o biçim.

Adeta Diyarbakır’a yeni bir güneş doğdu.

AK Parti tarafından Diyarbakır’a yapılan bu yatırımlar gerçekten önemlidir..

Zenginliğin ifadesidir..

Kapsamlı bir stadyumun şehre kazandırılması, büyük önem içermektedir…

Bu yatırım unutulmaz.

Sayın Erdoğan’ın vermiş olduğu sözler böylece yerine getirilmiş oldu.

Halk çok memnun.

Ama şu da bir gerçektir ki;

Gazetenin manşetinde geçen ifadeler çok dikkat çekiciydi.

Ve günümüzdeki hal-i perişanlığımızı deşifre eden cümlelerdi.

Devlet hala da bir türlü kendini sırat-ı müstakim denilen gerçek bir zemine oturtamadı.

Hem de Recep Tayyip Erdoğan’a rağmen.

Gazetede yazılan haber şöyle;

“10 bin polis ve özel güvenlik ekibi, 90 dakikanın huzuru için görevde olacak.”

Devlet adeta Diyarbakır’da büyük bir imtihan geçirircesine bunca polis ve özel güvenlik teşkilatı görevlendirmiştir.

Demek ki ortada bir korku var.

Bir endişe var.

Bir sıkıntı var.

Güvensizlik var.

Hükümet eğer 10 bin polisi görevlendiriyorsa, devletin bütçesine ne kadar yük getiriyor bu acaba?

Bilemiyoruz farkındalar mı?

Gönül arzu ediyor ki 10 bin polis yerine yüz polis olsaydı.

Veya daha az bir koruma şekli olmuş olsaydı…

Bu ağır bütçe 90 dakikalık bir maç için veya iki rakip takım için devlet o kadar fuzuli masraf yapmak zorunda kalıyorsa…

İnsanın aklına gelen ilk soru şu..

Demek ki bir sorun..

Bu devlet, ilmi ve ahlaki bir eğitim bu halka verememiştir, akıllı insanları yetiştirmemiştir ki her an için tehlike saçan bir insan potansiyeli var demektir.

Evet, gerçekten spor güzel bir şeydir.

Ama spor, spor olmaktan çıkarılmış.

Takımların rant sektörü haline getirilmiş olması düşündürücüdür.

Para kazanma!…

Takımlar için, kişiler için, rant temini için yapılan bunca masrafların bize göre yarar yerine zararı vardır.

En derin saygı ve sevgilerimle..

Hayırlı Cumalar