“TEMİZLEMEZSENİZ GEREĞİNİ YAPARIZ!?”

Evet, sevgili okurlar...

Dünkü yazılı medyaya yansıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Reyhanlı Barajının açılış töreninde, yaptığı konuşmaya bakıyorum..

“Suriye’de PKK’yı korumaya devam eden ABD ve Rusya’ya” mesaj içeren konuşmasında, Cumhurbaşkanı şöyle diyor...

“Suriye’de hala var olan terör bölgeleri ya bize söz verildiği şekilde temizlenir, ya da biz gider bunu kendimiz yaparız...

İdlib’de yeni bir insanlık trajedisi yaşanmasına yol açacak hiçbir adımı asla kabul etmeyeceğiz...”

Elbette ki büyük bir Türkiye’nin var olabilmesi için, böyle yürekli, şerefli, izzetli bir Cumhurbaşkanının var olması gerekir.

Tebrik ediyoruz.

Allah razı olsun diye de dua ediyoruz!.

***

Günümüzdeki dünya terör örgütlerini temsil eden ABD, İsrail ve Rusya, Fransa ile İngiltere, gerçekten “insanlık dünyası için çok büyük tehlike” saçıyorlar.

***

Bakınız, mevcut kokuşmuş bir sistemin Türkiye’de yüzyıllık bir ömür yaşamış olmasının temel sebeplerinden birisi; “neidüğü belirsiz bir siyasetin” var olmasıdır...

Özellikle CHP gibi veya gelen giden diğer muhalifler olsun, iktidarlar olsun, milli olmayan, dış orjinli siyasetleri yüzünden Türkiye, yıllar yılıdır tarihi nice fırsatları kaçırmıştır...

Sürekli, “istikrarsızlaşan” bir ülke konumunda tutuldu..

Denir ya, “davul iktidarların” boynunda ama “tokmak hep emperyalistlerin elinde olmuştur...

Sürekli kendi milletiyle savaşan, didişen, kavga içerisinde olan bir yönetim, devlet politikası benimsenilmiştir...

Sivilleşen, millileşen hamleler, ne hazin ki, “10 yılda bir yapılan” darbelerle; “batılın” hegemonyası altında, ülke ve millet “birbirine” hasım edilmiştir...

Hasta bir ülke, hasta bir siyaset!...

Daha 15-20 yıl öncesine kadar, Türkiye yukarıda sıraladığım “dünya terör örgütlerinin temsilcisi” konumundaki, ülkelerin liderlerinin karşısında, “el pençe” duruyordu..

Büyük bir korkaklık, söz konusuydu?...

Hatırlıyoruz ki; Ecevit 1999 yılında ABD’ye gidip dönemin ABD Başkanı Clinton’ın huzurunda kapıkulu gibi, el-pençe durmuştu..

İliklerini kapatmış ve kemal-i inkıyatla büyük bir tevazu (!) gösterircesine emir kulu gibi; huzurda durmuştu...

O tablo, aslında 28 Şubat’ın bir hediyesiydi!?.

Bakınız, sevgili dostlar.

İşte, bu görüntünün üzerinden üç yıl geçmemişti ki, AK Parti iktidara geldi...

Bugün, 18 yıla yakındır, Ak parti iktidar..

Devleti yöneten de, Recep Tayyip Erdoğan...

Bugün, “küresel güçlere” karşı direniyor?..

Dün figürandı, bugün baş aktör...

Dün emir alandı, bugün emir veren, masaya oturup “kara aldıran” pozisyondadır..

İşte iki gün önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan Birleşmiş Milletlerin toplantısında, dünyaya seslendi..

Net konuştu..

Bir kez daha o, vecize sözünü tekrarladı..

Dedi ki;

“Dünya 5’ten büyüktür.”

Erdoğan’ın bu sözü; hiç kuşkusuz ki, dünya lideri olarak kendini gösteren, terör örgütlerinin temsilcisi liderlerin kalplerine hançer saplarcasına etki yapmıştır.

Nitekim, Reyhanlı Barajının açılışında dünya devletlerine bir kez daha seslendi...

Ve dedi ki;

 “Ey ABD ve Rusya!

Yıllardan beri terör örgütü PKK’yı beslediniz, başımıza musallat ettiniz, kırk yıldan beri kan dökülüyor ve devlet bunlarla mücadele ediyor.

Ama arkalarında en büyük lojistik desteği sağlayanların da sizler olduğunu çok iyi biliyoruz.

Artık yeter!

Kendinize gelin.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çıkışı, direnişi, haykırış ve uyarısı; tarihseldir!..

Zira bugün İslam dünyasının bu hale düşmesinin yegâne sebebinin varlığında en büyük rol oynayan ABD, Rusya ve İsrail’dir.

Sonrasında Fransa ve İngiltere gelmektedir..

Bunların hepsine Cumhurbaşkanımızın böylesine seslenişine karşı millet olarak minnettarız.

Her zaman için şükranlarımızı zat-ı devletlerine arz ediyoruz.

Elbette ki bu seslenişin; yalnız masa seslenişi değil, saha seslenişi olduğunu da düşünüyoruz.

Ama ne var ki dış mihraklara karşı her zaman dimdik duran Cumhurbaşkanımız inşallah ümit ediyoruz ki içimizde münafıkça gizliden gizliye kirli girişimlerde bulunan; “şer yapılarla da” mücadele edecektir...

“PKK arka bahçemizdir” diyen oyun ve oyunbazlara da, zamanı gelince şamarı indirecektir?

Türkiye bir hukuk devleti olarak, adalet ve güvenlik mekanizmasını, bu yapılara yönelik harekete geçirmesi gerekir..

Devletin yüceliğine yakışır girişimleri bölge insanı olarak bekliyoruz..

Çünkü, önemli bir teşebbüstür.

Şöyle ki,  Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Diyarbakır’ımızda hala da PKK’nın gizliden gizliye çalışma oyunları mevcuttur.

Ve bunun destekleyicileri de bazı sivil toplum kuruluşlarının bünyesinde yürümektedirler...

Bir zamanlar buna KCK unsurları deniliyordu.

Aynı o KCK unsurları, sivil toplum kuruluşları adını alarak bölgede çok kirli oyunları tertipliyorlar..

Artık öyle bir hal almış ki PKK’ya karşı devletle birlikte çalışan birçok iş çevreleri, PKK’nın direk saldırısı olmasa bile, dolaylı yollarla sivil toplum kuruluşlarının içinde bulunan zevatları aracılığıyla, saldırıyor..

Bunlar ne yazık ki çok değişik yüzlerle toplumun içinde dolaşıyorlar.

Gâh devlet yanlısı, gâh millet yanlısı.

Aslında temel görevleri; terör örgütü PKK’nın namı- hesabına faaliyet göstermektir..

Yani, örgütün arka bahçeleridir.

İsim vermeye gerek yok ama çalışma izleri bellidir.

Diyarbakır’ımızda arsa mafyaları almış başını gidiyor.

Devlet hazinelerinin üzerine zuladan inşa edilen yapılar..

Sadece o arsalara konabilmek için...

Hatta başkasının tapulu arazisini “gasp” ederek, yapılar inşa ediliyor..

Büyük bir terör!..

Aileler arasında oluşa gelen; “büyük anlaşmazlıklar.?”

Neredeyse herkesin belinde silah, zorbaların, gaspçıların, rantiyecilerin, arsa mafyalarına karşı, eli tetikte!?..

Orman kanunu misali..

Bazı sivil toplum kuruluşlarındaki üyelerin de aynı bu minval üzerine çalışmaları, ne yazık ki bölgede devletin varlığını nerdeyse “sıfıra” düşürmektedir..

Hiçe sayılır gibi.

Arazi yüzünden, arsa yüzünden, hazine malı üzerindeki gasp halleri, başkasının tapusu üzerinde zorbaca konma halleri artık sıradanlaştı..

Ne hazindir ki, bu zorba hali, Valiler de çok iyi biliyorlar..

Kaymakamlar da çok iyi biliyorlar.

Ne var ki, PKK yanlısı canilerin kol geziyor olması da;  yaşanan tablo karşısında, derinden derine düşündürücü..

Bir bakıyorsunuz ki, Ticaret Odalarında varlar..

Bir bakıyorsun ki, Ticaret Borsalarında varlar.

Yani varlar da varlar..

Sanayicilik adı altında hazine arazisini büyük bedel karşılığında satanların varlığı da tartışılmazdır...

Bu söylediklerimize karşılık siyasilerimizin bırakın karşı gelmesini, sesleri dahi çıkmıyor..

Bilakis hükmen işari yollarla bazı çevreleri gammazlayarak büyük fitnelere sebep olmaktadırlar.

Özellikle Diyarbakır Milletvekili ve eski bakanlardan Mehmet Mehdi Eker’in bakanlığı döneminde arsa mafyalarına hazır sofra gibi sunulan “arazi toplulaştırma” faaliyetleri..

Bölge insanları arasında yer yer büyük kan düşmanlığa neden olmuş, “kan akıtılmış” insanlar birbirini öldürmüştür..

Sonuç itibariyle, bu aktardıklarımız bölgenin gerçek meselelerinden denir ya "devede kulak bile" değil..

Bakalım, bu yazımıza ilgili ve yetkililer "nasıl bir tavır" sergiler..

Pek tabi, Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan'ın da bu minvalde, dikkatini çektiğimizi de belirtmek isterim..

Çünkü, yaşanan tablo "vahim" ve yarınlar için de büyük risk ve tehdit oluşturmaktadır..

En derin saygı ve sevgilerimle.