“20 YILLIK ARŞİV ÇIKTI..!”

Evet sevgili okurlar!

Bilindiği üzre Türk Silahlı Kuvvetleri nerden bakarsanız 40 yıla yakındır, “PKK terör örgütüyle” mücadele ediyor...

Yani, 1984’ten buyana, kesintisiz bu mücadele sürüyor..

Ve mücadelesinde de elbette ki sonuç itibariyle hep başarılı olmuştur.

Elbette başarılı olmalıdır da…

Çünkü devlet gücünü elinde bulunduruyor...

Ki baldırı çıplak orman çakalları, Aslan’la karşı karşıya gelince çakallar hiçbir zaman galip gelemezler…

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de aslan gibidir...

Ancak, teröristin devlet ordusuna karşı galip gelmesi, Allah korusun büyük bir fecaat olur...

Böylesi bir yenilgi, ülkenin sonu demektir.

Milli güç, milli egemenlik, milli irade hakimiyeti elbette ki Emperyalist ve Siyonist dış mihraklar ile içteki münafık oluşumlarla işbirliği içerisinde olan terör odaklarının tümüne karşı mücadele edecektir...

Elbette ki, bu mücadelede galip gelecektir..

Galip gelmelidir..

Ve bu galibiyet, her daim ülkenin ve milletin milli hakimiyetiyle, ebediyete kadar devam edecektir...

Denenmiş bir daha denenmez misaliyle yola çıkarsak...

Geçmişe yönelik başımızdan gelip-geçen olayların hepsi tarih önünde şahittir ki; devletin milli gücü her daima ayakta olmuştur..

Yeter ki, içten hıyanet olmasın…

Yeter ki dış güçlerin kumanda ve direktifleri paralelinde içteki münafık hıyanetler, söz sahibi olmasın.

Yani, Cumhuriyet Halk Parti anlayışı, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi devletin kutsal bir kurumuna kirli parmağı atılmasın.

Bakınız sevgili dostlar!

Eğer, devlet yasalarının meşruiyetleri altında oluşup büyüyen ve yüz yıldan beri devlet siyasetine kök salan bir Cumhuriyet Halk Parti anlayışı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kutsiyetine, varlığına laf atıyorsa, o zaman “hop hop” deyip durmak lazım.

Milletçe sağımıza solumuza bakalım, bu kirli ses nerden geliyor, nasıl geliyor, niye geliyor ve kimin nam-ı hesabına bu kes yükseliyor...

Buna bakıp, kendi kendimizi sorgulamalıyız...

Cumhuriyet Halk Parti’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı hal-i hazırda bir hıncı mı var?

Ergenekon, DHKP-C, PKK, FETÖ gibi terör odakları adına intikam peşinde mi acaba?..

Tabi ki kamu vicdanı bunu sorguluyor ve merak ediyor.

Özellikle, CHP’nin Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır hakkında ne gibi bir yasal işlem yapılacak?.

***

Evet, bu faslı burada bırakalım ve sadede gelelim…

Bugünkü sohbetimize başlık olarak kullandığımız “20 Yıllık Arşiv Çıktı” ifadesi dünkü Diyarbakır Söz Gazetesi’nde manşet haberdi...

Büyük puntolarla yazılan bir başlık...

“PKK’ya destek veren 17 iş adamı deşifre oldu”

Gazetenin mavi zemin üzerine beyaz harflerle yazılan bu üst başlık çok dikkatimizi çekti.

Elbette ki, haber ve başlık gazetenin okurlarının da dikkatine şayandır diye düşünüyoruz.

Evet haber şöyle devam ediyor:

“Lice’de öldürülen Doktor Amara kod adlı PKK’lı Aydınlı’nın üzerinde ve barındığı sığınakta PKK’nın 20 yıllık arşivi ele geçirildi. Bölgede görev alan üst düzey bürokratlar, lojistik ve eleman temini sağlayanların tek tek isimleri çıktı.”

Şu habere bakın!

Gerçekten çok sevindirici bir haber…

Kamu vicdanını rahatlatan bir haber..

Güvenlik güçlerimizin başarısını müjdeleyen bir haber..

Ama velakin bize göre bu haberin açıklanmasıyla ilgili akla gelen ve düşündüren bazı  sorular var.

Gerçekten merak saikası…

“20 YILLIK ARŞİV ÇIKTI” ifadesi nerdeyse 2000’li yıllardan beri PKK’da gizlenen bir arşiv..

Bu arşiv Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 3 korumasıyla öldürülen PKK’nın sözde Amed eyaleti özel güç sorumlusu Doktor Amara kod adlı Müzeyyen Aydınlı’nın üzerinde ve barındığı sığınakta bulunuyor...”

İfadeler çok net!

Yine haberin devamında ara başlıkta şöyle deniliyor..

 “DESTEK VERENLER

Dijital ortamda muhafaza edilen ve şifreleri istihbarat birimlerince kırılan arşivden kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerleşke krokileri, bölgede görev alan üst düzey bürokratlar, terör örgütüne lojistik ve eleman sağlayan işbirlikçilerin tek tek isimleri çıktı.”

Evet!

Doğrusu bizim için ve kamuoyu için çok inandırıcı bir haber olmakla beraber, aynı zamanda müjdeleyici bir haberdir.

Zira, 28 Şubat’tan bugüne dek kurumsallaşmış bir medya grubu olarak devletimizin yanında yer alarak çok büyük mücadele vermiş kimseleriz...

Bu yolda, kendi canımızla, malımızla büyük bedel vermişizdir..

Ama ne çare ki, bir türlü tünelin sonuna doğru bir aydınlık görmüyoruz.

28 Şubat döneminde, yani 1996’da, 1997’de, 1998’de, 1999’da....

Yani 2000’li yıllara kadar...

Ülkenin bölünmez bütünlüğüne, milli birlik ve beraberliğine, bölgemizde devlet aleyhinde oluşan tüm menfi terör odaklarına karşı verdiğimiz mücadele her nedense boşa çıkmış gibi geldi bize…

Neden mi?

Yukarda ifade etmeye çalıştığım gibi 96, 97, 98, 99, 2000 yıllarında, kesintisiz olarak bölgede gerek şahsımıza karşı, gerek inşaat şirketlerimize, inşaat araçlarımıza yapılan saldırılar, bize verilen zararların hepsini burada yazarsak hem çok uzun olur, hem de zamanımızı alır…

Bugünkü sohbetimizde bazı olaylardan sadece başlıklarını sizinle paylaşmak istiyoruz.

Evet!

Gazetenin dünkü manşetinde kullanılan “PKK’ya destek veren 17 iş adamı deşifre oldu” ifadesiyle “20 Yıllık Arşiv Ortaya Çıktı” cümlesi ve aynı zamanda dijital ortamda kamu kurum ve kuruluşlarında çıkan PKK’ya destek veren bürokratlar ve işadamları ifadeleri bize göre ayet gibi doğrudur.

Ama her nedense bir türlü o bürokratlar, o işadamları, o müteahhitlerin isimlerinin deşifre edilmemesi çok dikkat çekicidir...

Haberin gerçek yüzünü biraz kapatma cihetine gidilmiş gibi!...

Keşke o bürokratlar kimlerdir, o resmi sıfatlar kimlerdir, PKK terör odaklarıyla işbirliği yapan o iş adamlarının kimler olduğu isimleriyle cisimleriyle kamuoyuna açıklanmış olunsaydı...

Bizce, daha çok şeffaf olurdu...

Daha çok kamu vicdanı devlet güçlerine inanırdı…

Ortam rahatlardı…

Herhangi bir soru işareti kalmazdı.…

Zira geçmişe yönelik bizim başımıza gelenler de nerdeyse aynı puntolarla gazetelerin birinci sayfalarında ilk haber olarak yayınlanmıştı.

Ama uzaktan yakından gerçekçilikle hiç ama hiç alakası yoktu.

Nasıl ki PKK’ya destek veren 17 iş adamı deşifre edildi haberi ve dijital ortamda kimlerin nasıl yardım ettiği ortaya çıkmış olduğu haberde anlatılıyor, bizim de 1998’de, yani 28 Şubat olaylarında aynı bu haber hakkımızda da yayınlanmıştı.

Oysa ki biz yıllarımızı devletimizin yanında yer almış olmamız, tüm maddi ve manevi gücümüzle verdiğimiz mücadeleye karşı çok bedel ödediğimiz halde, bir tarihte 20 gün önce bize Hizbullah yaftası yapıştırıldı, onda bir şey tutturulmayınca 20 gün sonra bu kez PKK’yla işbirliği yapan yaftaları yapıştırıldı ve eninde sonunda 24 Nisan 2000 tarihinde bizim iki tane gencimiz Bingöl ile Diyarbakır yolu içerisinde bir trafik kazası süsü verilerek şehit edildiler.

Ve aynı zamanda o mıntıkada devletin termal kameraları bulunduğu halde ve askeri bölge olduğu halde bir türlü bir sonuç alınamadı...

Nihayet bize mükafat olarak (!) iki tane şehit, ondan sonra şantiyelerimiz kaşla göz arasında güpegündüz yakıldı, makinelerimiz ateşe verildi?

Hem de 7. Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıt ile DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar’ın yönetimleri döneminde..

Yani gerçekler hep tersyüz ediliyordu.

Yalan dolanlarla bir şeyler yazılıyordu çiziliyordu...

Ama hedef, PKK’yı kahramanlaştırmaktı, bu da hain anlayışlar tarafından tertipleniyordu?

Öyle ümit ediyoruz ki, Türk Silahlı Kuvvetleri tüm bunların üstesinden gelecektir...

Çünkü, bölgede şuan görev yapan güvenlik güçlerinin ortamında sapasağlam, milletine, devletine bağlı, Allah’tan korkan askerlerimiz, polisimiz var diye düşünüyoruz.

Ama o günlere doğru gidersek, bugünkü haber ne yazık ki o günleri bize hatırlatır olur...

En derin saygı ve sevgilerimle…

Hayırlı Cumalar...