29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI..!

Sevgili okurlar...

Bugün anlamlı, tarihi bir gündeyiz.. Cumhuriyet’in kuruluşunun, 98. Yıl dönümü..

Cumhuriyet bayramı, kutlu olsun..

Az sonra, Cumhuriyet ve yaşanılan sürece dair derin bir hasbıhal içerisine gireceğiz..

Ama önce, dünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız ifadeyi bir hatırlayalım...

Ne demiştik, başlıkta...

Demokrasi ve İnsan Temel Hak ve Özgürlüğü...”

Tabi, bu ifade resmi dilin kullanımı...

Ancak, dün olduğu gibi bugün dâhil, “anlam ve önem” itibariyle, ne kadar geçerlidir...

Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde “kurtarıcılık” konumu ne kadar güçlüdür?

Elbette ki, tablo vahim!…

Lakin burada “hukukun üstünlüğünü de” eklemek lazım...

İşte bu “üç kavram”, gerek ülkemizde, gerekse dünya kamuoyunda pek tabi ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi veya Mahkemelerinde; “geçerlilik” ölçüsü nedir diye söze girersek!?…

Alınacak cevap, fecaat..

Doğrusu kavramlar yüklü, amma velâkin iş fiiliyata gelince ne hazindir ki; “balon” misali içi boş...

Her şey “havanda su dövmenin” ötesine geçmiyor...

Kısacası, “beşerin” beşeriyeti “tahakkümü” altına almanın “birer maskesidir”...

İnsan hakları deniliyor, enva-i zulmü uyguluyor..

Özgürlükten dem vuruyor, ama “vesayetin” vahşetini dikte ediyor...

Adalet diyor, “hukuku” vicdana değil, “cüzdana” sıkıştırıyor.

Demokrasi diyor, “kişiye özgü” demokrasi libası dikiyor...

Kısacası, milli ve yerli hiçbir değeri “kutsamayan” beşerin, “batıla ve batıya” endeksli zihninin “kendisini” kutsamasıdır?...

***

Gelelim, bugün 98. sene-i devriyesinde bulunduğumuz “Cumhuriyete!..”

Kavram itibariyle, ulvi değerleri kapsıyor...

Halktır..

Fazillettir...

Zenginliktir..

Hürriyettir..

Bağımsızlıktır..

Eşitliktir..

Ve tabi ki “milletin inancını, tarihini, ecdadını” koruyup, kollayandır..

Kısacası, “kimsesizlerin kimsesidir” Cumhuriyet!...

Ama gel gör ki; “iş fiiliyata gelince, uygulama, sahadaki yansıma” hiç de öyle değil...

Çünkü kötü niyetlilerin, yanlış sistemlerin, ideolojik politikaların yönetimsel vesayeti altında, “Cumhur’un” arkasında olmadığı, ucube bir Cumhuriyet kavramı ortaya çıkmaktadır...

Ne yazık ki yüz yıldan beri içi boşaltılmış, kasıtlı olarak anlamsız bir kelime haline getirilmiştir...

Ondan dolayı da cumhurun nezdinde pek fazla tutulmuyor.

Ancak resmi dil, siyasi anlayış, morfinleştirilmiş bir millete “cumhursuzluğu” enjekte ediyor...

***

Dedik ya..

Cumhuriyet bir fazilet rejimidir?”...

Çünkü cumhuriyet demek, toplumun milli iradesinin hâkimiyetinin yürürlükte olması demektir...

Nitekim TBMM’nin duvarının üzerinde kullanılan Gazi Mustafa Kemal’in şu vecize sözü vardır..

Hâkimiyet Bilakaydüşart Milletindir...”

Bugünkü deyimle;

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.”

Bu ifade cumhuriyetin özüdür.

Cumhuriyetin fazilet anlamıdır.

Cumhuriyetin kurtarıcılık telaffuzudur.

Ama heyhat!

Bakıyoruz ki bu kutsal kelimeler kasıtlı olarak yörüngesinden çıkarılmış.

Sadece milleti oyalama taktiğiyle kullanmaya yönelik bir hal almış gidiyor.

Gerçek manada cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan temel hak ve özgürlükleri, tüm bunların fiilen toplumun içinde yaşaması gerekir.

Siyasetin, bu kavramları toplumun refahına yönelik, mutluluğuna yönelik koruyucu bir set gibi, hayatta ve diri tutması gerekir...

Yani “Milletin tarihine” önem vermelidir..

Milletin izzet ve şerefini korumaya meyil vermelidir..

Milletin aba ecdatlarının yaşattıkları kültüre odaklanmalıdır...

İşte bu rotada yürümesi gerekir..

Ama heyhat görünen odur ki günümüzde yaşanmakta olan durum tam tersine işlemektedir...

Yani “cumhursuz bir cumhuriyetin varlığı” söz konusudur.

Yani “hukuksuz bir hukukun üstünlüğünün varlığı” söz konusudur.

Yani “İnsan temel hak ve özgürlüğünün“ var olmadığı bir dönem söz konusu..

Bunun tersini hiç kimse iddia edemez.

Bunun tersini iddia edenler, ya bu ifadelerin anlamını bilmiyordur veya da bu coğrafyada yaşamıyordur...

Veya da kasıtlı olarak politik oyunların çemberinde, bu ülkeyi ve bu milleti, “aldatmanın” gayreti içerisindedir...

Zira cumhura bakıyoruz.

Türk milletinin ve tüm Türkiye insanının yaşam tarzına bakıyoruz.

Refah, huzur ve mutluluktan başka her şey var.

İnsanlar arasında, hatta aileler arasında, hatta iki eş arasında bile kavga, düşmanlık, cinayetlerin varlığı o biçim...

Kültür cihetine bakıldığında, medeniyetin zerresi yok..

Aba ecdattan miras olarak bize bıraktığı mirasın gölgesi bile yaşatılmıyor...

Batıya odaklı, batıl bir kültürün, medeniyetin “vesayeti” altında!..

İnanç, toplumun her kesiminde hemen hemen sıfıra düşmüş.

Toplum, çok büyük bir mutsuzluk içerisinde kıvranıp duruyor.…

Terör, başını almış gidiyor.

Ekonomiksel sıkıntı, her gün biraz daha zirvelere tırmanıyor.

Türk parası bağımsızlığını yitirmiş..

Dolar’a ve Euro’ya bağlı olması yüzünden ekonomiksel olarak ne istikbal var, ne de istikrar...

Her gün biraz daha kur farkından dolayı Türk Lirası hezimetleri yaşıyor...

Faiz, rüşvet, uyuşturucu, fuhuş orta yerde kol geziyor.

Kötülükler, her tarafa sirayet etmiş.

Yaşamın her alanı “mafyalaşmış” gibi...

Helal yok...

Her şey harama odaklanılarak, para kazanılıyor.

Mezalim elleri, cirit atıyor...

Masum, günahsız, alın teriyle kazanan iş sektörüne “çökme” yapıyor..

Ne varsa, ne yoksa gasp ederek, cebinden alıyor...

Yaşam, çekilmez bir halde..

Çünkü fakiri daha bir fakirleştiriyor...

Zengini de daha bir zenginleştirme halleri içerisinde bulunuyor..

Peki, sormazlar mı?

Allah aşkına!

Cumhuriyetin fazilet olma halinin neresindeyiz?

Cumhur, inançsız bir cumhuriyete inanıyor mu?

Kur’ansız, medresesiz, şeriatsız, şeriatın hükümlerinin yok edilme haline “cumhur rıza gösteriyor mu?”

Hiç kimse bunun tersini iddia edemez.

Bizim bu söylediklerimize inanmayan varsa, buyursunlar gelsinler ekranlarda veyahut çarşı pazarda halkın arasına girelim, mikrofonlarımızı herkese uzatalım; sizler ne diyorsunuz diyelim!..

Bakalım bu işin olumlu tarafı ve olumsuz tarafı arasında ne kadar fark var?

İnanıyoruz ki buna inanmayanlar utanacaklardır.

Tek kelimeyle diyoruz;

Toplum olarak kurtuluş çaremiz; cumhursuz ve anlamsız, faziletsiz cumhuriyet kavramlarıyla değil, tam tersine içi dolu ve cumhurun inanarak arkasında durmuş olduğu bir “Cumhuriyet”in kutlanması, yaşanması, sahadaki varlığı elzemdir.

Ve kaçınılmaz olması gerekir!

Gerçek de budur.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.