Görüş Bildir

BAŞKAN ERDOĞAN VE DİYARBAKIR

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi 20 Ekim cumartesi 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a teşrif ettiler.

Gerçekten Diyarbakır halkı bu ziyaretten çok memnun ve mutlu oldu.

Hele hele Erdoğan’ın Diyarbakır’a 6.5 milyon dolarlık gibi büyük bir yatırımla, bir spor kompleksinin kazandırması sevinçle karşılanmıştır.

Erdoğan’ın bu tesislerin açılışını yapması elbette ki, hem kendisini hem de Diyarbakır halkını çok mutlu etmiştir.

Tabi büyük bir yatırım.

İnkar edilemez bir gerçektir vardır ki; o da, Başkan Erdoğan Diyarbakır’a 2005 yılında, başbakanlığı döneminde geldiğinde Diyarbakırlılara söz vermişti.

Erdoğan, Diyarbakırlıları kendi öz hemşerim olarak kabul ediyorum ve bundan böyle devletin bir çok imkanlarını Diyarbakır insanından esirgemiyorum demişti. Erdoğan tüm o sözlerinde durdu. Ve fazlasını da gerçekleştirdi.

Erdoğan, önceki günkü konuşmasında 30 katrilyon civarında Diyarbakır tarımına bir yatırım yapılmış olduğunu belirtti.

Peki, o yatırımlar nerde gibi akıllara birçok soruları da beraberinde getirmiştir.

Tabi tarım ile ilgili yapılan bu büyük yatırımlar Diyarbakır milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in zamanında olmuştur. 

Bu yatırımlar Mehmet Mehdi Eker’in 3 dönem bakanlık yaptığı zaman diliminde gerçekleştirilmiştir.

Her zaman burada ifade ettiğimiz Diyarbakır meselelerini, Sayın Cumhurbaşkanımız önceki gün Diyarbakır halkına adeta tekrarladı.

Diyarbakır’dan seçilip gidenler ve önemli yerleri ihraz edenler için yazdığımız yazıların şaibeleri her gün biraz daha netleşiyor ve su yüzüne çıkıyor.

En önemli ve en çarpıcı olan gerçek ise önceki akşam Diyarbakır’da bir otelde Ak parti il teşkilatı tarafından verilen yemekte Sayın Erdoğan tarafından dile getirildi.

Erdoğan yemekte yaptığı konuşmada çok önemli konuları dile getirdi ve Diyarbakır halkını aydınlattı.  Bu da apayrı bir memnuniyettir.

Erdoğan yapmış olduğu konuşmada ‘’Kusur bizde’’ dedi.

Erdoğan; ‘’24 Haziran seçimlerinde Diyarbakır’da arzu ettiğimiz sonuca ulaşamadık. Halbuki bu şehre yaptığımız yatırımların, gösterdiğimiz emeklerin karşılığı daha fazla olmalıydı. Yeteri kadar çalışamadığımızı gösteriyor.’’ İfadelerini kullandı.

Sayın Cumhurbaşkanı, böylesi sitemkâr şekilde il ve ilçe teşkilatlarını eleştirirken, konuşmaları aslında eleştiriden daha çok uyarı mahiyetindeydi.

Teşkilat olarak seçilen milletvekillerinin ve belediyelere kayyum olarak atanan kişilerin hizmetleri, elle tutulup gözle görülen hizmetler değildir.

Erdoğan’ın konuşmasında kelimeler ve cümleler kısa ise de mana itibarı ile öz ve kapsamlıydı. Erdoğan, halka başka gözle bakanlara ağır eleştirilerini de geride bırakmadı dile getirdi.

Gerçekten, Diyarbakır’ın kaderi bu partinin ilk iktidara geldiğinden bu güne kadar adeta derin meçhul ve bir muamma olarak 3’lü ve güçlü bir troyka tarafından tüm siyasi entrikalar yapıla gelmiştir.

Menfaat, çıkar, adam kayırma, o senin bu benim anlayışı ile partiye gönül veren dava gönüldaşlarını tamamıyla geri plana bıraktırıp, pasifize ederek HDP dolayısıyla PKK kimlikleri ile tanınmış, bilinen kişilerle, iş birliği yaparak, ihalelerden ve Tarım Bakanlığında yapılan vurgunların haddi ve hesabı yok.

İçişleri bakanlığı tarafından HDP’li Büyükşehir belediye başkanlarını alıp yerlerine kayyumların atanması elbette ki çok güzel bir girişim.

Ama ne yazık ki; bu üçlü ve güçlü troykalar ile yine büyükşehir belediye başkanları yerine HDP’li Elazığlı başkan Gültan Kışanak yerine yine Elazığlı Cumali Atilla’nın atanmış olduğu belirtiliyor.

HDP’ye yakın bu kişileri yine İçişleri bakanlığına aynı troykalar tarafından önerilmiştir diye duyumlar aldık.

Yıllardan beri Diyarbakır Büyükşehir belediyesine sözde hizmet veren bu kayyum adeta o troykanın himmetinde ve hizmetinde çalışmaktadır.

O troykaya bağlı bazı Hdp iş çevrelerinin zaman zaman sofralarının süsü olmaktan da geri kalmayan bu başkan yani zengin sofralarının süsü olmaktan geri kalmayan bu büyükşehir belediyesi kayyumu birçok uygulamalarında ne yaptığının farkında olmayan birisidir.

Bakınız, bu köşede, bu başkanın yanlışlarını yazarsak köşemize sığdıramayacak kadar çok büyüktür. Kirlenme ve şaibeler var.

En çarpıcısı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gelmesiyle kentin çeşitli yerlerinde Diyarbakır’ı tanıtma amaçlı olarak asılan billboardlarda kendini gösteriyor.

Bu billboardlarda ne yazık ki, 5. Harem-i Şerif olan cami-i Kebir yani Ulu Caminin görüntüleri yansıtılmış ama, billboardların altında caminin ismi Ulu cami olarak değil, ‘’DİYARBAKIR SURP GİRAGOS KİLİSESİ’’ olarak gösterilmesi apayrı bir garipliktir.

Çok düşündürücüdür.

Acaba, Ulu caminin Diyarbakır’ı fetheden İslam orduları tarafından, eski Bizans, yani Doğu Roma imparatorluğu döneminde kilise olarak alınıp İslam orduları tarafından tıpkı Ayasofya gibi, İslam orduları tarafından

camiye çevrilmesi birilerinin zorlarına mı gidiyor?

Yoksa birileri acaba Ermeni asıllı olup ta sonradan kendini gösteren bir intikam peşinde mi?

Yapılan bu eylemler kasıtlı bir eylemi midir diye sormadan edemiyoruz.

Dün, Diyarbakır Söz Gazetesinde ‘’E BE YUH YANİ’’ başlıklı yayımlanan bir haber üzerine verilen

cevaplarda, bunu biz yapmadık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır diye cevaplar aldık ilgili taraflardan.

Bu kişiler kendilerini böyle savunmuşlar ise de hiçte inandırıcı gelmiyorlar.

Zira, billboard ihaleleri Büyükşehir belediyesi tarafından yaptırılıyor. Bu ihalelerin geliri de, rantı da Büyükşehir belediyesinin kasasına giriyor.

Varsayımla böyle kabul edersek; bunu belediye o billboardlara nasıl yerleştirmiştir?

Gazetenin yazdığı haber afişe edildikten sonra bu billboardlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kaldırılmamış olup yine Büyükşehir belediyesi tarafından kaldırılmış olması ise apayrı bir garipliktir.

Tabi ki Turizm Daire Başkanlığında yıllardan beri Diyarbakır’ın siyasi kaderini elinde tutan bir siyasinin öz yeğeninin olduğu da aşikardır.

Evet, kamuoyu Büyükşehir belediyesi kayyumuna sormaz mı;

Ey, Cumali Atilla bey sen kime hizmet ediyorsun?

Nereden koşuyorsun?

Kendini kime pazarlıyorsun? Acaba diye…

Sayın Atilla, bu sorulara ne gibi yanıt vereceksin?

Bekliyoruz.

Yazımıza bir cevap verirseniz ve bu cevap gerçeklere dayalı ise; bunu aynı sütunlarda yayınlamaya söz veriyoruz.

Ama vereceğiniz cevap; uyduruk, süslü püslü kelimelerle, makamını kullanarak dolaylı, dolambaçlı yanıtlar olursa ve tekzip etsen de dayanaklı olmadığı için yayınlamayız.

Resim ortadadır.

Billboardlar ortadadır.

Gösterilen yer Ulu Caminin ta kendisidir.

Bu Ulu Cami ise ‘’DİYARBAKIR SURP GİRAGOS KİLİSESİ’’ olarak adlandırılmıştır.

Hem de büyükşehir belediyesi tarafından.

Zira dediğimiz gibi billboardların ihalelerini belediye yapıyor.

O ihaleler kimlere verilmişse bilemiyoruz.

Ama gerçekler ortadadır.

Buradan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Bey’e Diyarbakır kamuoyu adına acizane tavsiyede bulunuyoruz ve diyoruz ki;

‘’Lütfen Sayın bakan, Allah aşkına böylesi yıpranmış, yorgun ve tarihi bilmeyen insanları o kutsal belediye makamına oturtmayınız.’’

Zira, tarihi yanlışlık yapıldı, siyasi yanlışlık yapıldı.  Yıllardan beri Diyarbakır Belediyeleri Hdp’lilere emanet edildi. Ama çok yazık oldu.

Hiç olmazsa Ak parti o yanlışın devamını yaşatmasın.

Bu kocaman, 5. haremi şerif olarak bilinen Ulu Caminin kilise olarak billboardlarda gösteren bu Büyükşehir belediyesi artık sorgulanmalıdır.

Ayrıca yargı tarafından hukuki işlem de derhal yapılmalıdır.

Bizim bu yazımızın ayrıca savcılıklar tarafından suç duyurusu olarak kabul edilmesi temennisi ile yazıyoruz.

Zira Türkiye bir hukuk devletidir.

Hukukun muhafaza edilmesi yargının elindedir.

Yani rast gele tarihi kutsal mekanlarımızı kasıtlı ve garezli olarak kilise adı ile adlandırılması yanlıştır. Ve suçtur

En Derin Saygılarmızla….


Bu Makale 4485 kere okunmuştur.