BU BÜYÜK BİR SÖZLEŞMEDİR!

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Mart 2021 gününde tarihi bir sözleşmeye imza attı.

Halka karşı vermiş olduğu bu taahhütname, bu sözleşme gerçekten tarihi bir milattır.

Toplumun her kesimine uzanan bu taahhütname, büyük bir sevinç yaratmıştır..

Yarınlar açısından, ümit yaratmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dopdolu bir refahı ve mutluluğu müjdeleyen dünkü konuşması sıradan değildi..

Sıra dışıydı..

Öyle rastgele siyasi propagandaya yönelik, bir konuşma değildi Erdoğan’ın halka yönelik taahhüdü!.

Demem o ki; yeni bir tarih yazılıyor..

Demem o ki; Türkiye yeni bir miladı gerçekleştiriyor...

Yani, yepyeni bir Türkiye inşa edilecek...

Özellikle 2023’e kadar geçmiş yüzyıl içerisindeki yaşanan ve yaşatılanların üzerine serilen kara şallar kaldırılacak...

Her şey şeffaflaşacak...

Gizli kalmış ve üzeri kapatılan siyasi oyunlar açığa çıkarılacak..

Politik oyunların, tarihi kirlenmelerin, sahte kurtarmaların ve 28 Şubat gibi millete karşı yapılan ihanetlerin, kötülüklerin üzerine çekilen kirli şallar bir bir paçavraya dönüştürülerek, çöpe atılacaktır...

Daha doğrusu, ter-ü taze bir dönem kendini idame edecek...

Gizli saklı hiçbir şey kalmayacak.

Yıllar yılıdır inşa edilen tabulara artık dur denilerek, hepsi “yerle yeksan” edilecek..

Böylece, toplumun beklentileri yavaş yavaş karşılık bulacak?..

Bu adım, elbette ki geç kalınmış bir adımdır..

Ama ne diyor; “zararın neresinden dönülürse kârdır?”..

Türkiye, “devletiyle, milletiyle” kendisini kutsayan bir aklın rotasında artık yürüyor...

Çünkü yıllar yılıdır insan temel hak ve özgürlüklerinden, hukukun üstünlüğünden dem vuruluyor..

Ama gel gör ki zerre miskal şifa verici bir adım atılmış değil..

Tam tersine rota çizilmiştir...

Bu ülkeye ve millete, hep birilerinin nam-ı hesabına içteki piyonlar kötülüklerde bulunmuş...

İhanet etmiş..

Sırttan hıyanet hançeri vurmuştur...

Ne yazık ki tüm bu kalleşliklere bir de “kurtarıcılık” libası giydirilmiştir..

Bu milletin 7’den 70’ine “diş bilenmiştir?”

Dinine..

İnancına..

Diline..

Örfüne..

Gelenek ve göreneklerine..

Kısacası, binlerce yıllık mazisi bulunan “medeniyetine” pranga atılmıştır...

Laiklik adına..

Atatürkçülük adına..

Kemalizm adına..

Batı..

Ve batılın fikriyatıyla, hep bu millete karşı savaşılmıştır...

Netice itibariyle...

Hıyanet ve ihanetlerin üzerine çekilen kara şallar artık kaldırılacak ve kaldırılmalıdır da?

Milli bir ruh, milli bir diriliş, milli bir direnişle, bunlar gerçekleştirilmelidir...

Harekâtın, ilk adımın temsilcisi olan Cumhurbaşkanımızı kutluyoruz, tebrik ediyoruz..

“Allah uzun ve sağlıklı ömür nasip etsin” diye de dua ediyoruz.

Ömrünün sonuna kadar dipdiri, sağlıklı, afiyetli bir hayatın verilmesini Cenab-ı Allah’tan diliyoruz.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten yüz elli yıldan beri özellikle cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze dek Türkiye’de oynanan kirli oyunların, haddi hesabı yoktur..

 “Cumhuriyeti anma” gecelerinde söndürülen lambaların, devrilen şarap şişelerinin, tokuşturulan viski kadehlerinin, yarattığı tahribatı da görmeyen yoktur...

28 Şubat’ta milletin inandığı ve bağlı bulunduğu yüce İslam dinine karşı kurulan ihanet tuzaklarını bilmeyen yoktur...

Haçlı emperyalistlerin “istek ve arzuları” paralelinde halkı dininden uzaklaştırma planlarıyla hazırlanan kirli senaryoların, nasıl sahada uygulandığını da kimse inkâr edemez.

Bu bölgede “Batı Çalışma Grubu” adını taşıyan post modern hıyanet hiçbir zaman Türk milleti adına faaliyet göstermemiştir...

Tam tersine batı dünyasının emir ve komutası doğrultusunda, milletin birliğine, inancına, dinine, imanına karşı , alçakça planlar tertiplendi?..

Devlete ve millete karşı oluşan terör ayaklanmalarının akıl hocaları da hep bunlar olmuştur...

Terörü besleyen, ihdas eden, sahiplenen ve bu bölgede palazlanmalarını sağlayan da yine bunlardı?

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaygın şekilde faaliyet gösteren,  PKK terör örgütünün Ermenilerle işbirliği yaptığı göz ardı edilemez...

Hele ki haçlıların finansı..

Kısacası, bu ülke ve millet hep içteki hain şebekeler tarafından vurulmuştur..

Yani, ağacın içerisindeki kurtçuklar...

Dedik ya, bunlar ve bunların akıl babaları artık Türkiye’nin geçmiş tarihine gömülerek, yok edilmeli..

Kirli oyunlar son bulmalıdır...

Karanlıktan, yasadışı yapılardan, akan insan kanından nemalanan “vampirlere”, ab-ı hayat artık tanınmamalıdır...

Çünkü bu millet ve bu devlet bunlardan yoruldu...

Huzuru, istikrarı, güveni istiyor..

Yeniden bin yıllık kültürüyle, kardeşlik duygusuyla bütünleşmek istiyor...

Cumhurbaşkanımızın dünkü vermiş olduğu taahhütname, işte bu noktada önemlidir ve sahiplenilmesi gerekir...

Öyle inanıyoruz ki, büyük destek görecek ve yaşananlara inşallah son verdirecektir?

***

Sevgili okurlar...

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı pür dikkat izlerken..

Özellikle, İnsan Haklarıyla ilgili konuşması, beni yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Tarık” suresinin 9 ve 10. Ayetinin mealine götürdü?..

Birlikte bakalım, ayetlerin meali bize neyi anlatıyor..

 “Yevme tublâ-sserâ-ir(u)

Bütün sırların ortaya döküleceği o kıyamet günü,

Artık insan için ne bir kuvvet vardır ne de bir yardımcı.”

Bu ayet-i kerime gerçekten mahkeme-i kûbrada huzur-i ilahide tüm gizlenen sırların ortaya çıkacağına dair haber veriyor.

Tabi “Yevme tublâ-sserâ-ir(u)” cümlesi ve ondan sonraki gelen “Femâ lehu min kuvvetin velâ nâsir(in)” ayeti, milletimize, vatanımıza, coğrafyamıza karşı yapılan gizli tuzak ve oyunların artık gizli kalmayacağını müjdeliyor...

Çok yakında tüm çıplaklığıyla, tüm gerçekler ortaya çıkacaktır...

Haçlı emperyalizm ve Siyonizm teşkilatı tarafından kurulan tüm gizli locaların artık deyim yerindeyse “maskeleri” düşecek...

Gizli kalmış kirli çamaşırlar ortaya serilecek...

Karanlıklar aydınlanacak...

Ümit ediyoruz ki bu millet artık ne 28 Şubat’ları, ne 27 Mayıs’ları, ne 12 Eylül’leri ve ne de 15 Temmuz’ları yaşamayacaktır...

Ki yaşanılmasına da meydan verilmeyecektir?

İmkân tanınmayacaktır.

Ve ümit var olacağız ki behemehâl olarak istikbal (gelecek) Müslüman Türkiye’nin olacaktır, böylece tüm İslam dünyasının güneşi doğacaktır.

Her ne kadar hileli, mekirli, oyunlu kurulan gizli tuzaklar yüzünden dağlar bile sarsılabilecek durumda olsa bile...

Anılan ayetin buyurduğu gibi kıyamet gününü beklemeden ve aynı zamanda 2023’ü de geçmeden o sırlar tüm çıplaklığıyla ortaya dökülecektir.

Toplum, büyük bir refahı ve mutluluğu yaşayacaktır.

En derin saygı ve sevgilerimle.