BU BİR SİYASİ MÜNAFIKLIĞIN DİK ALASIDIR..!!!

Evet sevgili okurlar!..

 

Bu köşede sizinle mutad olarak yaptığımız sohbetlerin temel hedefinde; memleket meseleleri ile ilgili çözüm arayışında bulunmak ve hakikatları, sizlere aktarmaktır…

Siyasettir, ekonomidir ve toplumsal ahlaki mevzulardır…

Bizim ana çemberimiz ve kırmızı çizgimiz "gerçeklerin" gün yüzüne çıkarılmasıdır ve bilinmesidir…

Ve bu minvalde; meselelerimizi irdelemekteyiz…

En önemlisi de ülkedeki siyaset alanında dolaşıp duran önemli bazı kişilerin; "kimliksiz" hallerini, deşfte etmektir…

Buna dair fikri beyanda bulunarak, sizleri haberdar etmektir..

 

Çünkü böylesine kimsizlik, bukalemun, güne özgü siyaset üreten siyasetçilerin varlığı memleket için en büyük fitne unsurudur..

Tehdit ve tehlikelidir..

Milletin kendini bunlardan daima korumalı ve kollamalıdır…

Zira netlikleri yok…

Şeffaflıkları deseniz, hiç yok…

Hep üstü kapalı içi dolu zehir küpüdürler.

Baksanıza muhalefetin önemli bazı siyasi liderlerinin kimliksizliğine; hep ön planda gidiyorlar.

Bukalemun gibiler!…

Çok değişik yüzlü siyaset madrabazlığı yapan bu tür insanlar toplumu ne kadar yanıltırlarsa yanıltsınlar illa ki suçüstü yakalanıyorlar…

Hem de kendi elleriyle kendilerini millete yakalatıyorlar..

Bu tür münafıklar hiç bir şekilde bu millete dost olamazlar… Çünkü kişisel rant, menfaatten başka yaptıkları ve düşündükleri hiçbir şey yoktur…

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi…

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim Hz. Peygamber’e (S.A.V.) sesleniyor..

Ve diyor ki:

““Ey Peygamber! İnkarcılarla ve münafıklarla mücadele et, onlara karşı sert davran, onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir..”

İşte bakınız sevgili okurlar!

Biz de bu paralelde kamuoyuna seslenerek diyoruz ki;

 

Ey millet!

Kendine gel bu tür siyasi münafıklara oy verme…

Çünkü bunlar bukalemun gibi ikide bir renk değiştiriyorlar, beklentileri millete hizmet değil, bilakis hezimet yaşatmaktır.…

Zira münafıktırlar...

Ki münafıkın zararı gavurdan daha şiddetlidir.

 

Evet sevgili dostlar!

3 – 4 gün önce Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bey, eski dostu olduğu gibi milletimizin yüzde doksanının da dostu olan değerli araştırmacı yazar hukukçu ilim adamı muhterem Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret ediyor…

Vay senmisin; ziyaret eden denilerek adeta Erbaş'ın boynuna idam fermanını astılar..

Hem de kimler tarafından?..

Özellikle sağ vurup sol yapan, sol vurup sağ yapan bukalemun gibi baykuş görüntülü muhalefetin siyasi liderleri...

Acımasızca iftira ederek peşin hükümle Mısıroğlu’nu Mustafa Kemal'in düşmanı ilan ettiler...

Ve onu ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanını sanki büyük bir suç işlemiş gibi görüntü vermeleri, Türkiye için hükmen bir felakettir, musibettir, hüzündür, kindir ve nefrettir.

 

İyi Parti lideri Meral Akşener…

Siyaset arenasında halka karşı kendini muhafazakar ve milliyetçi kimliğiyle lanse etmiş bir siyasi hanım…

Birkaç yıl önce, yani Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Gül ailesiyle Hac farizasını eda etmek üzere Hac’a gitmiş bir şahsiyet...

Başı kapalı, örtülü, ağırbaşlı muhafazakar bir hanım kimliğiyle, inancı gereği hac farizasını eda ettiği için inanan herkesin gözüne girmişti.

Ne var ki, iki gün önce partisinin grup toplantısında açık ve net olarak Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş beyefendiyi hedef alarak tüm kamuoyu önünde Kadir Mısırıoğlu’nu ziyaret etmesine tepki gösterip, dolayı suçlayarak istifaya davet etmesi doğrusu; hayal kırıklığı yarattı..

Ki gözlerimize ve kulaklarımıza inanmadık…

Ama ne yazık ki...

Dudak uçuklatan bir şekilde büyük bir iftirayla bir yandan Kadir Mısıroğlu’nu Atatürk düşmanı olarak ilan ediyor, öbür yandan Erbaş’ı da "suç işlemiş" gibi gösterip, istifaya davet ediyor.

Doğrusu bir yandan çok düşündürücü, bir yandan da Türk siyasetinin kepazeliğini, yalancılığını, maskeliliğini ele vermesi nedeniyle sevindirici!.

Hele hele 25 yıldan beri MHP’de liderlik koltuğunu işgal eden ve bir arpa boyu kadar yol ilerlemeyen Devlet Bahçeli'nin getirdiği suçlamalar…

Kadir Mısıroğlu’na iftira ederek "hem Atatürk düşmanı" gösteriyor, hem de “Fesli provokatör” diyerek hakaret ediyor.

Ama aynaya bakmıyor..

Miting alanlarında, halkın karşısına çıktığı zaman kendini en yüksek mertebede gören, halka el öptüren ve muhafazakarlığı da milliyetçiliği de kimseye kaptırmayan Bahçeli'in bu tezviratı, düşündürüyor..

 

Bay Kemal'a gelince…

Zaten kimliği, tineti belli. 

Birileri birilerinin yüzüne tükürdüğünde “Oh be, yağmur yağdı” kabilinden olan insanlardan biri gibi!?..

 

 

Bu her üç siyasi liderin bu saat itibariyle aziz milletimizin karşısına çıkıp oy istemeleri bize göre utanç vericidir…

Skandaldır…

Tabi ki, onlara oy verenlerin de, dininden, imanından şüphe duymamak elde edğil..

 

 

Zira Atatürk bir insan olmaktan başka herhangi bir ilahlık vasfına sahip değil…

Ama kendisini istismar malzemesi yapan, Atatürk’ün gölgesinde Atatürkçülük yaparak siyasi malzeme elde etmek için yola çıkanların, Atatürk'ün en büyük düşmanı ve hasmı olduğunu iyi bilmemiz lazım…

Çünkü bunlar samimi değiller..

Özüne, izine inerseniz hiçbiri Atatürkçü değil..

Samimiyetsizliğin gölgesinde kendilerini Atatürkçü gösteriyorlar..

Ve bu yolda Atatürkü istismar ederek, sevenlerinin oyunu alıyorlar..

Ne yazık ki, Atatürk'ü sevenler de bunlara kanıyor…

Gerçekten bunların bu tutarsızlığı ve Kadir Mısıroğlu hakkında açmış oldukları iftira kampanyası çok düşündürücüdür.

Düşündürücü olduğu kadar çok da tehlikelidir.

Bu istismarcı güruh nerdeyse halkıyla Atatürk’ü bile karşı karşıya getirerek halkın bir kesimini düşman göstermektedirler..

Nitekim, bir çok insan bu yönde "Atatürk düşmanı" gösterilerek, hakeret etti denilip, savcılığa sevk ediliyor..

Sonra tutuklatıyor..

Bu çağda böylesine taassup, böylesine ırkçılık görülmemiştir.

Bakıyoruz ki bu tür yafta, iftira şekli ne yazık ki Türkiye’de tehlikeli bir şekilde cirit atıyor..

 

Bakınız sevgili dostlar dünkü Akit Gazetesi’nin manşet haberine…

Gerçekten ciddi bir manşet atmışlar..

Tebrik ediyoruz.

Gazetenin manşeti aynen şöyle :

“Yargıtay: Atatürk ilah değildir

Edirne’de Emine Şahin isimli üniversite öğrencisinin ‘Atatürk ilah değildir’ dediği için tutuklanmasının yankıları sürerken, Yargıtay’ın 2002’de aynı ifadelerin yer aldığı bir pankart davasında ‘Atatürk ilah değildir sözü Mustafa Kemal’e hakaret içermemektedir’ diyerek emsal bir karara imza attığı ortaya çıktı...”

 

Bakınız sevgili okurlar!

Yargıtay, hukuk, yani Türk adaleti hukuksal olarak insan temel hak ve özgürlüğüne bağlı olan bir Türk yargısı her şeyi hukuk çerçevesinde mütalaa ediyor ve ona göre karar çıkarıyor..

Yargının bu tür kararlarına rağmen itiraz edenler yani beğenmeyenler, Atatürk’ün taşıyamadığı vasıfları Atatürk’e isnat Atatürk’e hakarettir.

Buna rağmen ülke gerçeklerini ters yüz ederek siyasi geleceğini temin etmek için makam, mevki, koltuk elden gitmemesi için böylesine siyasi münafıkların ne kadar tehlikeli olduğunu, ne kadar fitne unsurları ürettiklerini artık bu millet bilmelidir ve ona göre adım atmalıdır.

Aksi taktirde bu memleket nereye gidiyor diye endişeye kapılmamak elde değil..

Böylesine bukalemun gibi şekil değiştiren, yön değiştiren siyasi münafıkların bu memlekette daha ne zamana kadar; itibar görecek, prim verilecek?..

Yeter artık...

En derin sevgi ve saygılarımla...