ÇANAKKALE ZAFERİNİN 104. YILINDAYIZ! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde de belirttiğimiz gibi "memleket sorunları" yumağının başını çeken en önemli hadise; beka sorunudur.

"Beka" demek, "ilelebet kesintisiz yaşam" demektir.

Bu da tabiri caizse "temeli sağlam, hertürlü zelzeye" dayanıklı bina demektir…

Eğer ki, temel sağlam bir zemine oturtturulmuşsa, harçı, çimentosu, demiri, kiremiti kaliteli kullanılmışsa, ehil ve liyakatlı ustaların elleriyle, bina inşa edilmişse  şüphesiz ki o bina çökmez..

Yıkılmaz..

Her türlü darbeye, sarsıntıya, zelzeleye karşı dayanıklı kalır…

Hal böyle olunca, ne korku, ne kaygı ne de "beka" dediğimiz bir dedirginlik, kalmaz!...

Herşey "teminat" altındadır..

Yani, Beka sorunu yoktur!…

Ama bina sağlam bir temele dayandırılmamışsa…

Ehliyetli ustaların elleriyle inşaat malzemeleri tanzim edilmemişse…

Fen ve tekniğe uygun malzeme kullanılmamışsa…

Kesinlikle o bina uzun ömürlü olamaz…

En küçük bir sarsıntı, en küçük bir zelzeleyle yerle bir olur.. Ki, zaman içerisinde zaten çökmeye mahkumdur; o bina!…

Çünkü çürüktür!…

Tabi burada aktardıklarımız, anlatımlarımız mecaz biliminden ibarettir.

Yani meramımız, bir binanın inşaatı değil, devletin kurumsallığıdır!…

Devletin sağlam temellere oturtulma şeklidir.

Milli iradeye, inança, tarihe, kültüre dayalı bir yönetim şeklinin varlığı söz konusudur..

Ki bu saydıklarımız devlet binasının temel malzemeleridir..

***

Milletin inancına bağlı kalmak…

Bilimsel, teknoloji ve tarihi kültürel değerlere bağlı kalmak…

Yani tarihine, kültürel inancına, aba ecdatlarının yaşadıkları ve bağlı bulundukları yüce Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine bağlı kalmakla ancak "beka" söz konusu olabilir...

Aba ecdatlarımız, atalarımız, büyüklerimiz geçmişte kahramanca, düşmana karşı nasıl hareket etmişlerse ve neyle mücadele etmişlerse, onların yolunda gidilmelidir…

Siyasi temel hareketlerine dayalı bir düşünceyle, misyonla hareket edilirse, devlet binası işte o zaman sağlam zemine oturtulmuş demektir.

Eğer tarihini, aba ecdatlarını, kültürünü, iman nokta-i nazarında dayandığı yüce İslam kültürünü ortadan kaldırılıp tozlu raflara kaldırırsa, devlet siyasetini ırkçılık nokta-i nazarına dayandırırsa, işte o zaman da"bekanın" varlığı söz konusu olamaz.

İşte hal-i âlem meydanda…

Yakın tarihimiz bize her şeyi gösteriyor.

İnkâr etmemek gerekir.

Cumhurbaşkanımız, o büyük devlet adamı, zaten söylediklerimizi vurgulayarak büyük halk potansiyeline karşı daima izah ediyor, anlatıyor ve anlatmaya da devam ediyor.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanının iki gün önceki beyanatlarından birkaç bölümünü sizinle paylaşmak üzere buraya taşıyoruz.

“Daha yazacak çok tarih var” diyor Cumhurbaşkanımız.

“Her yer Çanakkale.

253 bin şehidin anısına.”

Çanakkale zaferinin 104. yıl dönümünde önemli mesajlar veriyor Erdoğan..

Çanakkale’de tarihi kanla yazdığımızı söyleyen Erdoğan;

“Bugün yine yazacağız. Gabar’da yazdık, Kandil’de yazdık, burada da yazarız.

Biz tarihi 15 Temmuz’daki gibi darbecileri çıplak ellerimizle püskürterek yazdık.

Şanla, şerefle, onurla yazdık.

Daha da yazacak çok tarihimiz var.”

Cumhurbaşkanımızın diline sağlık diyoruz.

Çok güzel tespitler.

Ancak bunu da yazmadan geçmek istemiyoruz.

Diyoruz ki eğer geçmişteki yazılan tarihimizin, kültürümüzün varlığı söz konusuysa, hiç unutmayalım ki o yazılan tarih Kur’ana sımsıkı sarılan ecdatlarımızın varlığıyla olmuştur…

Onların o misyonunu aksiyona çevirme harekâtıyla ancak, mümkün olabilir..

Kur’ansız ve tarihsiz bir bekanın varlığı, bize göre hayaldir.

Yani Kur’andan ders almadan, tarihi kültürümüzü simgeleyen ecdatlarımızın iman dolu kahramanlıklarından ders almadan ve onlar gibi yaşamadan sadece seçimden, seçime propagandalarında bulunmak ve seçim arenalarında bekadan bahsetmek, çözüm getirmez!…

İnanın, sevgili dostlar.

Var olan bir beka söz konusuysa da, bize göre kısa ömürlüdür…

Zira tarih buna şahittir…

Ki bu ümmet tarihini, varlığını ve kutsiyetini İslam’la idame etmiştir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Burada Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’in bir Hadis-i Şerifinin yüce mealini size sunmak üzere yazımıza son veriyoruz.

O yüce İslam Peygamberi diyor ki;

“Benim ümmetim istikametini muhafaza ederse, İslam ve Kur’an hükümlerinde dürüstlüğüne devam ederse, bin yıl yaşayacaktır.

Eğer istikametini korumayıp, İslam dışı kupkuru ırkçılığı ve İslam’sız vatan toprağının varlığı söz konusuysa, bin yıl değil, beş yüz yıl yaşayacak.”

Çünkü dürüstlüğünü muhafaza etmemiş ondan.

Dürüstlüğün muhafazası ise Kur’anın hâkimiyetiyle söz konusu olabilir.

Yoksa ırkçılığa dayalı bir siyaset kulvarında devam ederse, o uzun ömür yerine kısa bir ömüre sahip olacak.

Yani tam bir ömürle bekayı sağlayamaz.

Hadisin mana değeri bu...

En derin saygı ve sevgilerimle…