DÜN, 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIYDI!?

Evet, sevgili okurlar.

Dün, kurulan ilk Meclis-i Mebûsan’ın yüzüncü yıl dönümü idi.

Takvim yaprağı; 23 Nisan 1920'yi gösteriyordu!...

Milli mücadele zaferle sonuçlanmıştı… Anadolunun kahraman mücahitlerince, işgalci güçler ülke sathından çıkarılmış, İstanbul'daki Parlamento Ankara’ya taşınarak, yeni kurulan Meclis-i Mebusan, büyük bir coşkuyla ilan edilmişti…

Meclis, Ankara’nın bir sembolü durumunda olan Hacı Bayram Veli Camiinde Aşr-ı Şerif ve Buhari-i Şerif’in okutulmasıyla açılmıştı.

Bu kutsal meclisin bina girişinin solunda ay yıldızlı bayrak, sağında ise kelime-i tevhid yazılı sancak yer alıyordu…

Meclisin genel kurul duvarında ise; “Ve emruhum şura beynehûm” ayet-i celile yazılıydı…

İşte, O Meclis-i Mebusanın 100. Yıl dönümüydü dün.

Her ne kadar mutat olarak her yıl 23 Nisan’da “Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı” olarak kutlanıyorsa da aslında bize göre bu kutlama, işgalci güçlerden Türkiye’yi kurtaran o dönemin mücahit kahraman milletinin, oluşturduğu Meclis-i Mebusan’ın kuruluşudur ve bayramıdır.

Dün günün önemine binaen Meclis'te yapılan özel oturumda Meclis Başkanı Mustafa Şentop Beyefendi tarihi bir konuşma yaptı…

Gerçekten şayan-ı dikkatte değerdi… Onu izleyen, dinleyen herkesi duygulandı.. Ki bende; izlerken hayli duygulandım…

Çünkü, tarihi gerçekleri dile getirdi.

Özellikle o dönemin Meclis Başkanı Sinop Mebusu Şerif Bey tarafından yapılan açılış konuşmasının ses kaydını dinletilmesi, ayrı bir anlam ve önem içeriyordu…

Mecliste, büyük alkış aldı.

Gerek özel oturumda olsun ve gerekse Türkiye çapında televizyon ekranlarından izleyenler olsun; herkes alkışladı…

Ülkeye ve milletimize uğur gelsin diye Aşr-ı Şerif ile Buhari-i Şerif’in okunmasıyla Cuma günü Hacı Bayram Veli Camiinde Cuma namazının kılınışından sonra açılan meclis, gerçekten büyük anlam taşıyordu…

İşte o günkü meclisin o günkü açılışına dair irade ve anlayış, apayrı bir anlam içermekteydi!.

Yalancı bir politikaya dayalı, seküler Kemalist bir anlayış paralelinde değildi.. Düşmanı vatan sathından kovduran mutlak bir cihadın ruhuyla açılmış bir meclisti o gün!?..

O meclis ekseriyeti İstanbul Meclis-i Mebusanın birçok üyesi ile doluydu…

O gün, kurulan yeni meclisin ve devlet-i aliyenin, milletinin bin yıllık tarihine, kültürüne, imanına ve Kur’anına bağlılığının bir ilanıydı, bir sembolüydü, yeni bir yapılanmasıydı…

Nitekim o gün devletin elinde henüz Hilafet-i İslamiye vardı.

Yani, Hilafet ilga edilmemişti.

Henüz Lozan hezimetine Lozan Zaferi adı altında imza atılmamıştı…

Ama ne çare ki 1923’te kurulan yeni Cumhuriyet ile her şey değişti…  Tüm o anlamlı Meclis-i Mebusan ruhu, tar-ü mar edildi, zedelendi, tabiri caizse dibine bomba konularak, yok edildi!..

Çünkü, Hilafet-i İslamiye ilga edildi.

İngiliz baş mürahhası, bugünkü deyimle Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un maddeler halinde yazdığı direktifleri, o dönemin yetkili ve etkili zevatı tarafından imza altına alınarak, bir bir uygulamaya konuldu.

O imzalar, hayata geçirilen uygulamalarla devlet ayrı bir yörüngeye girdi, millet apayrı bir yörünge girdi..

Yani; millete rağmen, millete dikta edilen bir yönetim anlayışı hakimiyet aldı!…

Tüm bu olup bitenlerin başını çeken badire de, hiç tartışmasız ki CHP’nin kuruluşu oldu.

Ondan sonra şeflik ve dipçik dönemi başladı.

Ve böylece, kavgalar, yıkımlar, hizipleşmeler peşi sıra kendini göstermeye başladı.

Devlet terörü payda oldu…

Anadolu insanlarına ve İstiklal Savaşında mücadele veren kahraman mücahitlere, din adamlarına suçlar istina edilerek, komplo kurularak, saf dışı bırakıldı…

Yaşanan ceberruti yönetim anlayışını kabullenmeyen birçok din ulemaları ve aşiretlere "isyan" suçlaması getirildi…

Ve; İdamlar başladı.

Başta İstiklal Marşının banisi Mehmet Akif Ersoy ve son devrin şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi dâhil olmak üzere 150 kişi sakıncalı göründü..

Yakalananlar idam sehpasına çıkarıldı, kendini kurtaran ise Mısır’a kaçtı.

Aslına bakılırsa dünkü bayram Birinci Meclis-i Mebusanın kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü olmasıdır.

Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929'da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır.

* * *

Tüm bu olup bitenlere rağmen insanın aklına bazı şeylerin gelmemesi mümkün değildir.

Ankara’da açılan 1. Meclisin kuruluşuyla beraber Ankara’ya taşınan hükümet için özellikle Anadolu Ajansının kurulmasını teklif edenler arasında Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadir bulunuyordu..

Adıvar ve Yunus Nadi’nin Mustafa Kemal Atatürk’e verdikleri teklif doğrultusunda Anadolu Ajansının kurulmuş olması ve onların da ajansın başına geçmesi, insanların aklına başka şeyleri getiriyor.

Neden bu iki insan?

Anadolu Ajansının kurulması fikri neden bu iki insandan geliyor?

İkisi de Yahudi asıllıdır, isim değişikliği vardır.

Halide Edip Adıvar, her ne kadar Türk maarifinde Edebiyatçı olarak geçiniyorsa da kesinlikle Selanik Yahudilerinden olup, devletin kilit noktalarında görev yapmıştır.

Sormazlar mı bu kadının orada ne işi vardı?

Hele hele Yunus Nadi ise Cumhuriyet Gazetesinin sahiplerinden olup, o da Selanik Yahudi dönmelerinden birisiydi.

Tüm bu olup bitenlerin "tesadüfi" olmadığını düşünmemek mümkün değil.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Yeni Akit Gazetesinin deneyimli kalem sahibi olan yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü sohbetimizin paralelinde bir yazı kaleme almış… “BUGÜN 23 NİSAN” başlığını içeren yazısından bazı paragrafları sizinle, paylaşmak istiyorum…

“21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı bir bildiri ile Meclisin 23 Nisan 1920 tarihinde toplanacağı duyuruldu.

23 Nisan Cuma günü Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma namazının ardından dualar ile Meclis açıldı. Meclis binası daha önce İttihat Terakki binası olarak kullanılıyordu.

İstiklal Harbini yapan 1. Meclis’te hacı-hoca takımı çoğunluktaydı ve çoğu İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’dan gelmişti.

Meclisin girişinin sol tarafında ay yıldızlı bayrak, sağ tarafında ise üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı sancak asılı idi.

Genel kurul salonunda sahnede ise “Ve emruhum şura beynehüm” yazılı ayet asılı idi. Milletvekili yemini ise “makâm-ı hilâfet ve saltanât’ın, vatan ve milletin istihlâsı ve istiklâlinden başka bir gaye takip etmeyeceğim vallahi...” şeklindeydi.

AA, 6 Nisan 1920’de Ankara’da kuruldu.

Bir ajans kurma fikrini, Mustafa Kemal’e Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi götürdü. Bu fikir, İstanbul’dan Ankara’ya giderken Geyve’de buluşan Adıvar ve Nadi’nin fikri idi.

Mustafa Kemal de kabul edince ajans, 6 Nisan 1920’de Ankara’da çalışmalarına başladı. İlk olarak Anadolu’dan gelen haberler Ankara’da toplanıyor ve buradan tekrar bülten şeklinde bütün ülkeye yayılıyordu.

Bu şekilde AA ülkenin gözü kulağı olurken, ülke genelindeki bütün hareketlerin koordine edildiği bir merkeze dönüşmüş oluyordu. Ankara hükümetinin ülke genelinde genel kabul görmesinin en önemli sebeplerinin başında bu Anadolu Ajansı gelmektedir.

Ankara bir yandan İstanbul’daki Meclisi yanına alırken, öte yandan çekirdeğini “Heyet-i Temsiliye”nin oluşturduğu bir Anadolu grubu bu sacayağını oluşturuyordu.”

***

Yazımızı burada sonlandırırken, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’u dünkü Özel Oturumdaki konuşmasından dolayı tebrik ediyorum, kutluyorum, saygılarımı sunuyorum….

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar…