Görüş Bildir

DÜŞMANDAN ACIMA HİSSİ BEKLEMEK GAFLETTİR!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

Küstah 10 büyükelçi tarafından atılan geri adım Türkiye için bir gururdur.

İşte tarih boyunca İslam şerefiyle şerefyap olan ecdatlarımız, yani Selçuklu ve Osmanlılar, “düşmana karşı dik duruşları” İslam’la olmuştur.

Adriyatik denizinden Çin Seddine kadar uzanan Osmanlının gür sesi hep İslam’ın gür sesi olmuştur..

Vatan diye görülen topraktan oluşan parça, İslamsız olamaz?

Hele ki İslamsız bir vatan parçası düşünülemez?

Pek tabi ki kuru bir ırkçılık diye Turancılık anlayışına da dayalı olamaz, yönetilemez, millet edilerek, o coğrafya vatan edilemez?

Olamaz da!..

Payidarlığı, İslam’la müşerref oluşudur..

Tek kelimeyle, yeryüzünü kaplayan “İslam” dünyasının varlığı, Osmanlı İslam Devletinin gür sedasıyla olmuştur.

***

Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu küstah hıyanete karşı ortaya koyduğu davranış, gerçekten bin senelik bir Osmanlı İslam tarihinin “küllerinden” uyanışıdır...

Ve bize, tarihimizi hatırlatmaktadır..

Cumhurbaşkanının “TÜRK YARGISI KİMSEDEN TALİMAT ALMAZ” sözleri de, apayrı bir dik duruştur...

Küfrün, ehl-i salibin, emperyalizmin, Siyonizm’in hile ve tezgâhlarına karşı dimdik ayakta duran Cumhurbaşkanını, yürekten tebrik ediyoruz...

Allah razı olsun” diye de dua ediyoruz...

Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 saat 45 dakika süren kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada “Türkiye’nin bağımsızlığına saygı duymayan, bu ülkede barınamaz” dedi.

Erdoğan, sömürgecilere rağmen Afrika ile ilişkilerin geliştirileceğini de söyledi.

Elbette ki Erdoğan’ın bu davranışları Türkiye’ye olduğu gibi, tüm İslam dünyasına da gurur vermiştir ve ümit dağıtmıştır.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Gerçekler nasıl yakalanır?

Hani bir misal var.

Merd-i Kıpti gibi hırsızlık yaparken şecaatini arz ediyorcasına bu küstah 10 büyükelçinin  Osman Kavala için Türkiye’yi, Türk hukukunu, Türk adaletini baskı altına alıp, egemenliğimize halel getirmek istemişler ve aslında “suçüstü” olmuşlardır...

Onun için de sormak lazım...

Hop, hop, hayrola!

Siz nerede, Osman Kavala nerede?

Siz kim, bu Kavala soytarısı kimdir?

Bu ajan mıdır, maşa mıdır, casus mudur?

Bu adam neyin nesidir?..

Ki başta Avrupa Birliği ve ABD dahil olmak üzere Kavala’nın serbest bırakılması için koro halinde avaz avaz bağırarak Ankara’yı tehdit altına almak istemişlerdir bunlar!?.

Bu itibarla bu millet, hiçbir zaman iradesini “Batıya ve Batıla” kullandırmamış, izin de vermemiştir...

Dün olduğu gibi bugün de!?..

Verenleri de affetmemiştir..

Kavala, ajanlığını tescil etmiş, gayrimeşru girişimleri deşifre olmuş, darbeci vesayetçilerle işbirliği yaparak, batı dünyasına bağlılığını da bu şekilde ortaya koymuştur...

Şu halde mademki düşman bunu seviyor, bağrına basıyor ise o zaman “düşmanın dostu dost kaldığı müddetçe düşmandır” şiarıyla hareket edilmesi gerekmez mi?

Mademki bu Osman Kavala bu keferetül fecerelerin dostu ise ve dostluğu devam ediyorsa o zaman Türkiye’nin düşmanı değil midir?

Türk adaletini baskı altına almak isteyen bu çete sıradan bir çete değildir.

Rastgele bir olay da değildir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Dün, Irak ve Suriye tezkeresi TBMM’de kabul edildi.

Gerçekten her şey, ister batıl olsun, ister hakikat olsun illaki kendini deşifre eder...

Yapılan iyi bir şeyse memnuniyet verir..

Herkes kazançlıdır...

Eğer kötü bir şeyse, batıl ise “huzursuzluk, güvensizlik, istikrarsızlık” verir...

Sorumsuzluk da kendini ele verir...

Yapılan her ne ise, kişi için “yüzüne gözüne” bulaşır.

Tezkerenin Meclisteki oylamasında, CHP ve HDP gerçek manada gerçek kimliklerini ortaya koydular.

Demek ki Türkiye’nin dış mihraklara karşı başarılı olmasını istemiyorlar.

Türkiye’nin muzaffer bir Türkiye olmasına karşıdırlar.

Meclisteki sağ cenahın bir araya gelip tezkereye “evet oyu”  vermelerinden dolayı, tebrik ediyorum.

Başta Meral Akşener Hanım, Ali Babacan ve Temel Karamollaoğlu’nun lehte kullandıkları oyla birlikte Suriye ve Irak’a asker gönderme tezkeresi kabul edildi.

Gerçekten hoş bir olay…

Keşke siyasetin sağ cenahı, yani muhafazakâr geçinen siyasi partiler her platformda menfaat ve koltuk düşünmeden “milli yararı” her şeyin üstünde tutarak, birlikte hareket etmiş olsalardı?

O zaman, CHP’nin kirli anlayışına yer kalmazdı.

Ama ne yazık ki sağ cenah, yani muhafazakâr geçinen siyaset, bölük pörçük olmuş?

İnsanlar, bir türlü bir araya gelmiyor.

***

Sevgili dostlar...

AK Partinin 20 yıldan beri iktidarda olma şekli güzel, güzel olduğu kadar bize göre nahoş olan bazı olayların zaman zaman güzel şeylere galebe çalması üzücüdür.

Erdoğan’ın iyi niyetlerine rağmen, yanlış insanların AK Partinin bünyesine sızdırılmaları ve siyasette büyük rol oynamaları, hiç de sevindirici değildir.

Üzücüdür..

Vaziyet, partinin her an için bunlar yüzünden siyaset alanında yenik düşebileceği endişesini ortaya koymaktadır...

Özellikle bu coğrafyamızda, büyük sızmalar var...

Feodal yapının daha düne kadar HDP ile iç içe çalıştıkları halde, onların saflarında yer aldıkları biliniyorken...

Hatta zaman zaman PKK’ya eleman gönderenler olarak karşımıza çıkmaktadırlar...

PKK’nın mağlubiyetinden ve HDP Belediyelerinin ortadan kaldırılmasıyla birlikte bir bakıyorsunuz bunlar, tam manasıyla AK Parti saflarında cirit atıyorlar...

Ve AK Parti tarafından görevlendirilen bazı kayyımlarla işbirliği içinde günlerini gün ediyorlar...

Gerçekten çok üzücü ve düşündürücüdür.

***

Bakınız, sevgili dostlar.

TOKİ zaman zaman hazine arazisi olan arsaları ihale yoluyla satışa çıkarıyor...

Ama gel gör ki “çeteler” kol geziyor...

Çünkü namusuyla, alın teriyle ekmeğini kazanan işadamları ihaleyi kazandıkları halde, bir bakıyorsunuz ki o çeteler biti veriyorlar...

Parti gölgesinde “terör estiriyorlar?”...

Kişilik yoksunu, korkak, yüreksiz, şeref yoksunu bu çeteler ne yazık ki, vatandaşları tehdit altına alıyorlar, hatta saldırıyorlar, ölümle karşı karşıya bırakıyorlar.

Gaye haraç almak..

Tehdit ya da aracı kisvesi altında “aba altından” sopa gösteren fikriyatla, ihaleyi alan insanlardan illaki ve mutlaka büyük çapta, rant devşiriyorlar...

Bir iki milyon kayıt dışı para koparıyorlar...

Tüm bunlar Diyarbakır ahalisinin ağzında, konuşuluyor, tartışılıyor..

Ama kimse dokunmuyor..

Ya da deşifre etme, şikâyette bulunma gibi bir hal-i durumun içerisine girmiyor...

Bunları çok yakından da biliyoruz.

Elimizde çok önemli bilgi ve belgeler de vardır.

Ama denir ya, bunu kime anlatırsın?

Başsavcılıklara mı?

Kayyımlara mı?

Valiliklere mi?

Yerel siyaset adamlarına mı?

Veyahut partinin kilit noktalarına mı?

Kime anlatırsan anlat, kendini dinletemezsin.

Kimseyi de inandıramazsın.

Oysaki nerdeyse TOKİ’nin her ihalesinde rant karşılığında ihaleye fesat karıştırma hareketi, tartışmasız bir gerçektir..

Ki kimse de inkâr edemez.

En derin saygı ve sevgilerimle.

 


Bu Makale 4145 kere okunmuştur.