Görüş Bildir

ERDOĞAN’DAN SERT MESAJLAR!

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi Başkan Erdoğan, yeni adli yılı açılış töreninde konuştu.

Tüm detayıyla kamuoyunu aydınlatmak için gerçekleri Türkiye’ye olduğu gibi tüm dünyaya anlattı.

Bu sesleniş, sıradan bir sesleniş değildir.

Bu sesleniş, kalbin, ruhun, beynin ve imanın derinliğinden gelen bir sesleniştir.

Bakınız, Erdoğan ne diyor?

“DEVLET ADALETLE YAŞAR”

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "2020-2021 Adli Yıl Açılış Töreni"ndeki konuşmasına, yeni adli yılın, yargı mensupları başta olmak üzere, ülke ve millet için hayırlara vesile olmasını dileyerek başladı. Yeni adli yılda hâkimlere, savcılara, avukatlara ve adalet sisteminin tüm taraflarına başarı temennisinde bulunan Erdoğan, vazifeleri başında hayatlarını kaybeden hâkim ve savcılara da Allah'tan rahmet diledi.

Erdoğan, bin yıldır, vatanın bekası için gözlerini kırpmadan canlarını veren tüm şehitleri de rahmetle yad ederek, “Ülkemizin ve milletimizin istiklali ve istikbali, güvenliği, huzuru, gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi için vazife icra eden tüm kamu personeline teşekkür ediyorum. Rabbimden ülkemizi her türlü beladan, musibetten, afetten korumasını, yürüttüğümüz mücadeleleri zaferle neticelendirmesini diliyorum." ifadesini kullandı.

Mahkeme salonlarının duvarlarında yazan "Adalet mülkün temelidir." sözünü hatırlatan Erdoğan, “Hazreti Ömer'e atfedilen bu söz, devletin orduyla değil, parayla değil, petrolle-doğal gazla değil, sanayiyle-ticaretle değil, adaletle yaşadığını belirtiyor. Çünkü adaleti tam manasıyla tesis ettiğinizde, diğer her şey zaten kendiliğinden gelişecek, yaşayacak, ülkeyi ve toplumu kuşatacaktır. Tarihin her döneminde adaletin üzerinde en çok durulan ve tartışılan kavram olmasının sebebi de budur." diye konuştu.

Erdoğan, Kur'an-ı Kerim'de ve kutsal kitaptan ilhamla vaaz edilen tüm görüşlerde adaletle davranmanın, hükmetmenin, adaleti gözetmenin önemine vurgu yapıldığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:

"Mesela, A’raf suresinde Allah'ın adaletle davranmayı emrettiği, Maide suresinde Rabbimizin adaletle hüküm yürütenleri sevdiği belirtilmektedir. Her Cuma günü hutbede okunan, Nahl suresinin 90'ıncı ayetinde, 'Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder, hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar.' buyrulmaktadır. Geçmişten bugüne isimleri tarihe altın harflerle kazınan devlet yöneticilerine, mücadele insanlarına baktığımızda, hepsinin de en başta gelen vasfının adalet konusundaki hassasiyeti olduğunu görüyoruz. İnsanlığa ışık tutan filozofların önemli bir kısmı da adaleti 'erdemlerin en şereflisi, milletlerin gıdası' olarak tarif etmektedirler. Sizler, işte böylesine ulvi bir vazife icra ediyorsunuz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hakimler, savcılar, avukatlar ve adalet teşkilatımızda görev yapan her bir kişinin bu şuurla vazifesini yürüttüğüne olan inancını dile getirerek, "Elbette böylesine hayati bir vazife, aynı zamanda çok büyük sorumluluk, çok büyük vebal üstlenmek anlamına geliyor. Her kamu görevi kendine göre önemlidir ama adaletin tesisi için çalışmak bambaşka bir mana taşıyor.”

Evet, sevgili okurlar.

Erdoğan’ın resmi dille, resmi sıfatla yapmış olduğu bu tespitleri “Türkiye hatta dünya adalet terazisiyle yaşayabilir” demesi, bilmesi ve tüm kamuoyuna anlatması sıradan bir anlatım değildir.

Bize göre adalet literatürünün gerçeğini dile getirmiştir.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar gelen giden hangi Cumhurbaşkanı, hangi Başbakan, hangi devlet büyüğü Kur’an ayetleriyle topluma hitap etmiştir, edebilmiştir?

“Adalet mülkün temelidir” sözünün Hz. Ömer’e ait olduğunu, okuyan herkes bilir.

Ama ne yazık ki Türkiye’de çarpıtılarak Hz. Ömer’e değil de başka birilerine mal edilmesi de yakın tarihimizdeki yalan tarih anlatmanın bir örneğidir.

Keşke Erdoğan gibi her devlet adamı bilimsel, kültürel tarihi gerçeklerimizi dile getirmiş olsaydı, bugün Türkiye bambaşka bir Türkiye olmuştu.

Ancak bu da bir gerçektir ki Sayın Erdoğan’ın bu tespitlerine katılmamak, ya aklını yitirmiş, fikirsiz, megalomanyak tipi yaratıklardır ya gerçekten Hz. Musa (A.S)’ın cemaatinden imanını saklayıp, zamanı gelince imanını gösterenlerdir veyahut da korkaklık ve cehaletle gününü gün eden yalaka insanlar olmalıdır.

Ki şimdiye kadar bir devlet büyüğü çıkıp da adalet mekanizmasının ne kadar önemli, ne kadar ehemmiyetli, ne kadar ağır bir terazi olduğunu anlatmamış veya anlatamamışlardır.

Ama Erdoğan bunları anlatırken çok rahat anlatıyor.

Huzur-i kalple, inanarak anlatıyor.

Hem de yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in vahyiyle insanlığa gelmiş gerçekleri anlatıyor ve adaletin Kur’anla tespit edilmiş, sabit kılınmış olmazsa olmaz bir gerçek olduğunu anlatıyor.

Peki, tüm bunlara rağmen Türkiye’nin yani ülkemizin adalet mekanizması, bugün özellikle iş mahkemelerindeki iş ve işçi kanunu…

Hala da CHP ve Ecevit dönemindeki ideolojik, sosyalist, devrimci sendikaların gölgesinde kurulan kanunların varlığı, iş çevrelerini yakıyor, yıkıyor, tabiri caizse virane ediyor.

Adaletin keskin kılıcı ve şaşmaz terazisi doğrultusunda yürümesi gereken bir hukuk gerçeği ortaya konması gerekirken, ne yazık ki tam tersine bir kanun devleti olma şekli, açık ve net olarak taraf tutan yanlı yargılamaların yapılmasıyla, istihdam yaratan iş çevreleri aşırı derecede mağdur ediliyor. 

Hele hele savunma erkini temsil eden bazı baro mensuplarının avukatları, adeta savunmayı bir para kazanma sektörü haline getirerek, kişisel rant kazanma uğruna, adalet nam-ı hesabına değil, para kazanma hesabına yola çıkarak, adaletin ve hukukun cübbesini kirletenler vardır.

Örneğin; Cezaevinde açlık grevi yaparak ölen terörist bir avukatın resmini İstanbul Barosuna asmışlardı.

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu olaya da sesini yükselterek dobra dobra “gerekirse böylesine çalışan avukatların ihraç edileceğini” söylemesi de büyük bir memnuniyet vermiştir.

Allah, böylesine devlet adamlarının sayısını artırsın.

Erdoğan’a ruh ve kalp rahatlığıyla uzun ömür nasip eylesin ve huzur-i ilahide de küfre ve istibdada karşı mücadele veren bir devlet adamı olarak tanımlasın.

Demek anlaşılan budur ki Sayın Erdoğan, Türkiye’de tüm olup bitenleri anlıyor ve gerektiği zaman, gerektiği an, gerektiği yerde hak ettikleri manevi şamarı da atıyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 1658 kere okunmuştur.

Yorumlar