ERDOĞAN VE ÖZBEKİSTAN GEZİSİ!

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Mayıs 2018 tarihinde özel bir ziyaret maksadıyla Özbekistan’a gitti.

Özbekistan…

İslam’ın Arap Yarımadasına yayılmasından sonra yeryüzünde İslam’a en fazla hizmet eden…

İslam emirlerinin tebliğini ön plana alan ve çok büyük önemli ulema ve meşaikleri yetiştiren Türkistan’da bulunan "kadim" bir ülke…

Coğrafik olarak zenginliği, bereketi ve güzelliği dünyaya nam vermiştir.

İmam-ı Buhari’yi bağrından çıkaran bir coğrafyanın adı bugün her ne kadar Özbekistan deniliyorsa da, aslında Semerkand ile Buhara’dır.

Hadis imamlarının en büyüğü olan İmam-ı Buhari’yi yetiştiren bir ülkedir.

Dahası ise Nakşıbendi tarikatının piri ve büyük lideri durumunda olan Muhammed Bahauddin Şeyh Nakşibendi Hazretleri, o coğrafyada bulunduğundan dolayı; "mübarek" bir topraktır..

Güzide bir coğrafyadır…

Şeyh Nakşibendi İslam alemi için çok önemli hizmetler vermiştir.

Nakşibendi tarikatının başında olan bu zat çok büyük tasavvuf imamlarını yetiştirmiştir…

İnsanlara, hatta bu günkü coğrafyamıza kadar gelmiş, yayılmış, İslam’ı tebliğ etmiş bir tasavvuf imamıdır şa-i Nakşibendi!…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aniden Buhara’yı ziyaret etme kararını alıp o mübarek ülkeye gitmesi, elbette ki manidardır.

Hem de, derinden derine düşünülmesi gereken bir mana değeri vardır…

Hiç kuşkusuz ki, seçim sath-ı mailinde o büyük zatın füyuzatından faydalanarak feyz alma aşkıyla oraya gitmiştir…

O büyük insanların duasını almak üzere manevi desteklerini beklemiştir.

Ve Allah’tan öyle ümit ediyoruz ki bu ziyaret rasgele bir ziyaret değildir.

Mana âlemine uzatılan bir ziyaret olduğu kabul edilir.

***

Bize göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 21. yüzyılın ilk çeyrek asrında siyaset alanında başarı gösteren Recep Tayyip Erdoğan, hayatı boyunca maneviyatından elini gevşetmemiş bir devlet adamı durumuna gelmiştir.

Nerdeyse yüzyıl boyunca mutlak bir batıl üzerine inşa edilmiş bir sistemle millet idare edilmeye çalışılmış ise de her ne kadar 1950’den sonra milli irade görüntüsü verilmiş ise de rejim aynı rejim, sistem aynı sistemdir...

Tek parti şeflik ve dipçik devrinin zihniyetiyle ülkeye el konulmuş, milleti iradesiz hale getirmiş, iradesini milli olmayan kanun ve yasalarla ele geçirmiş, millet her gün biraz daha dininden, inancından, Kur’anından, kıblesinden, camisinden, medreselerinden uzaklaştırılmak istenilmiştir.

Tek kelimeyle, yozlaştırılmış bir İslam anlaşı oluşturuldu!..

Ama günü gelmiş.

Tüm bu batıla dayanan olumsuzluklar birikimini millet içine sindirmemiş olmakla beraber, ruhi derinliklerinde saklı tutmuştur.

Saklı tutulan, batılla yapılması gereken mücadele saklı kalmış, milletin ruhi derinliklerinde birikim haline gelmiştir.

Ama günü gelmiş, millet bunu tamamıyla dışarıya atmıştır.

Nitekim 2002 yılında kolunu kanadını tamamıyla sıvayarak, demokratik yöntemler çerçevesinde Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidara getirmiştir..

Ki 16 sene boyunca devletin başında olmasını sağlamıştır…

Bu irade ve kararlılık milletin olmuş ise de Erdoğan da buna layık kılınmıştır.

Ki layık olmamış olsaydı, millet kısa bir süre bile tanımayacaktı ona.

Zira gençliğinden beri İslam’a yönelik küfür sistemlerine karşı mücadelesini veren Recep Tayyip Erdoğan, bugün artık devlet başkanı olmuş durumda.

Ve bu mücadelesini daha da güçlendirerek yola çıkmıştır…

Dik duruyor.

Bütün küfür sistemlerine karşı meydan okuyor.

Ve dimdik ayaktadır.

Yüce Allah da ona “Yürü ya kulum…Ben senin arkandayım...” diyor.

Kur’an anlayışından zerre kadar elini gevşetmeyen ve davasından taviz vermeyen Recep Tayyip Erdoğan, eğer bugün Türkiye Cumhuriyetinin başındaysa, yine bu milletin samimiyeti, izanı ve dualarıyla orada bulunmaktadır.

* * *

Erdoğan, hiç unutmayalım ki; "Özbekistan'a" boşu boşuna gitmemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir Başkanı olarak gitmiştir.

Bugün, Buhara’ya gidip Muhammed Bahauddin Şeyh Nakşibendi Hazretleri'nin türbesini ziyaret ediyor ise demek ki iman cevheri cihetinden çok büyük bir insandır.

Yani rasgele gitmemiştir oraya.

O büyük insanların mana aleminde duasını almış ve Türkiye’ye dönmek üzere yola çıkmıştır...

Ümit ediyoruz ki Allah’ın şimdiye kadar kimseye vermemiş olduğu fırsat ve gelişme ona verilmiştir.

Türkiye için bu büyük bir aşamadır.

Zira mutlak bir küfür ve batıl zihniyetiyle yönetilen eski Türkiye artık yoktur.

Ve Recep Tayyip Erdoğan, Başkan’dır.

Hem de Sultan Abdülhamid Han’ın tüzük ve programı çerçevesinde Başkanlığına devam edecektir.

Bize de “Allah yardımcısı olsun” diye dua etmek düşer.

Şunu da ifade etmeden, yazıya nokta koymak istemiyoruz…

Öyle ümit ediyoruz ki Erdoğan, bu seçimde de yine salt çoğunlukla oyları alıp Başkan olacaktır.

En derin saygı ve sevgilerimle...

Hayırlı Cumalar...