FİLİSTİN’E 50 MİLYON DOLAR BAĞIŞ!?

Evet, sevgili okurlar...

Görsel, yazılı ve sosyal medyaya yansıyan habere göre;

Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamad Es-Sani, mustazaf ve mağdur Filistinliler için Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’na 50 milyon dolar bağışta bulunmuş...

Öbür tarafa bakıldığında, Suudi Arabistan Krallığı ise ABD’yle 400 Milyar dolarlık anlaşma yapıyor..

Milyar dolarları, buraya akıtıyor…

Ve bir o kadarı da İhvan-ı Müslim’ini deviren, ezen, katl-i umumiye tabi tutan Mısır’ın darbeci generali Sisi’ye yardım ediyor.

Nifaka yardım ediyor, haçlılara yardım ediyor...

Ama kulağının dibindeki, yanı başındaki İslamiyet’i temsil eden, “Allah” diyen, Müslüman din kardeşleri olarak bilinen Filistin halkını da İsrail’e karşı suçluyor?

“Filistin toprakları İsrail’indir” diyebilecek kadar aşağılaşıyor, utanmazlığa gidiyor.

İşte bu noktada diyorum ki…

Hak ile batılı birbirinden ayırt edebilmek için çok kısa bir süreç içinde yaşanan, İslam’ın ve Ortadoğu mağdur insanlarının kaderini çizen bu her iki olay; bize yeter de artar.

Eğer ki, ders-i ibret almak isteniyorsa, bu olayı ve yaşanılan aşağılık hali gözümüzün önüne getirerek İslam dünyasının hal-i perişanlığını, böyle okumalıyız…

Özellikle, İsrail’in uşaklığını yapan bazı İslam ülkelerinin başındaki liderlerin cesaretini göz önüne alırsak bize ders-i ibret olarak yeter.

Ama ne yazık ki o gerçeği görebilecek izanda değiliz ve basiret sahibi de olamadık..

Çünkü "deve kuşu misali, kafaları kuma gömmüş" durumdayız...

İslam dünyası bu hale müptela oldu.

Bu endişe veren olaylara ne yazık ki, Müslümanlar maruz bırakılmaktadır…

Öbür yandan.

Sevindirici olup, inanan Müslümanlara mutluluk veren Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamad Es-Sani’nin yaptığı mertlik, uzattığı yardımlaşma eli, tümüyle Kur’andan almış olduğu emir ve direktifler doğrultusunda, olduğunu de görmeliyiz…

Ama, diğer İslam ülkelerine ne oluyor?

Özellikle Türkiye’mize ne oluyor?

Erdoğan’ı devirmek için yarışa giren bir muhalefet var…

Hatta AK Partinin içine yerleştirilmiş terör odaklarına yakın gizli münafıklar var…

İşte, 24 Haziran seçimlerine doğru giden milletvekili listelerinin hali pür melali ortada.

Özellikle Diyarbakır’ımızda…

AK Partiye yönelik adeta gizli suikast hazırlanmış gibi düzenlenen bir liste söz konusu..

Ki, Türkiye genelindeki verilen görüntü hiç de iç açıcı değildir.

Oldukça liberalleşmeye yüz tutan AK Parti ne yazık ki, uçurumun kenarına doğru itiliyor.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki liste, özellikle Diyarbakır’daki listeye karşı el altından yapılan istihbarı bilgilerden öte net ve açık olarak halk çok büyük bir infial içinde olup, menfi tepki göstermektedir…

Lütfen ve gerçekten eğer listenin değişimi söz konusuysa, bu listenin baştan sona değişime tabi tutulması şart ve elzemdir.

Bizden dostça tavsiye…

Eğer bunlar yapılamıyorsa, ipin ucu kaçmışsa, “bundan sonra yapılacak bir şey yoksa yoktur” demektir..

Ki bu görüntü ve düşüncesiyle yola çıkılırsa, kesinlikle Diyarbakır ve Güneydoğu Anadolu, AK Parti genel merkezinin beklentilerinden çok çok aşağıda, hatta yok diyebilecek duruma düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir…

***

Hatırladığımız kadarıyla…

Geçmişe yönelik bugünkü Türkiye’de vuku bulan, inanan kitleler arasındaki anlaşmazlık ve tefrikanın bir misli 1990’lı yıllarda Afganistan’da da yaşandı.

İnanan bir toplum olarak el ele veren, yekvücutlaşan Afganistan halkı, müstevli Rusya’yı oradan kovdu.

Kovdu da ne oldu?

Bu kez kendi aralarında anlaşmazlık söz konusu oldu.

Bu anlaşmazlığın ana unsuru da ABD’nin CIA’sının Pakistanla işbirliği yaparak, gizli ajanların Afganistan yönetimi olan Burhaneddin Rabbani ile Gülbeddin Hikmetyar arasına sokulan fitne oldu…

Kabilde Gülbeddin Hikmetyar’ın yönetiminde terörle mücadele adı altında Kabil meydanında her gün binlerce kişi öldürüldü…

1994 yılında başkentin Hizb-i İslami tarafından bombalanması sonucu binlerce kişi hayatını kaybederken Hikmetyar "Kabil kasabı" lakabını aldı.

1994’te kendisi gibi Peştun kökenli Taliban ile siyaseten karşı karşıya geldi.

Sonunda onlarla da uzlaştı.

Neticede Taliban da radikal İslamcı ve Peştun kökenli idi ve arkalarında Pakistan (ABD) vardı.

11 Eylül saldırıları sonrası işler değişti.

ABD işgaline karşı çıkan Hikmetyar, ABD ve Pakistan’a tavır aldı.

ABD ile arası açıldı.

O Amerikan askerlerini, CIA da onu vurmaya çalıştı.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bakınız, nereden nereye?

Türkiye 15 yıldan beri muhterem devlet büyüğü Recep Tayyip Erdoğan Beyefendinin liderliği altında çok büyük mücadele vermiştir.

Devlet, bir yandan değişik isimler altında vücut bulan terör odaklarına karşı mücadele verirken, öbür yandan meclisteki muhalefetle büyük çapta verdiği mücadele sonucunda Türkiye buraya kadar geldi.

Son 15 Temmuz kirli darbe girişiminden sonra oluşan Türkiye’de olup bitenler, gerçekten hiç de iç açıcı değil.

Hükümet, yani iktidar partisi, bir noktada başarılı ise de gerek ekonomiksel, gerek ahlaki ve gerek siyasi açıdan her gün sarsıntılar geçirmektedir…

Hiç kuşkusuz ki, yaşanan tehlikeye karşı, zorunlu olarak tez elden erken seçime gitme kararı aldı.

Hem de kurtarıcı olma hasebiyle adım atıldı…

Ama velakin, milletvekili adaylarının listeleri, özellikle AK Partinin listeleri hiç de iç açıcı değildir.

AK Partiye gönül veren seçmenlerin yüzde 70’i büyük bir infial göstermektedir.

Artık bu işgüzarlığı yapan komisyonlar kimlerse ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı nasıl ikna etmişlerse, orasını bilemiyoruz tabii.

Ama her halükarda yukarıda ifade ettiğim gibi özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve özellikle Diyarbakır’ın listelerinin baştan sona değiştirilmesi gerekir.

Aksi takdirde biz siyasetten uzak noktada olmakla beraber, bir medya grubu görüşü olarak kamuoyuna bunu rahatlıkla ifade edebiliriz, açıklayabiliriz.

Çünkü, AK Partinin seçim atmosferindeki gelişmeleri hiç de iyi değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle…