IRKÇILIK VE MEZHEPÇİLİK…!(II)

Evet sevgili okurlar!

Dünkü yazımızın son bölümünde şöyle bir ifade kullanmıştık:

“Ne var ki MHP lideri Bahçeli kükremişçesine bağırıp çağırıyor” sözde Cumhurbaşkanına cevap veriyor...

Ve diyor ki; “Ben Türkçüyüm, Türk olmaktan daha fazla ben Türkçüyüm...”

Sormazlar mı; “Sayın Bahçeli, sen bu Selanik Yahudilerinin neyine hizmet ediyorsun?..”

Gerçekten bazı siyasi liderler, özellikle muhalefetteki siyasi liderlerin yapmış olduğu siyasi konuşmaların çoğu göstermeliktir...

 “Desinler”den ibarettir...

Tarihe, kültüre, bilime dayalı herhangi bir konuşmaları yoktur...

Tıpkı anamuhalefet  partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi...

MHP lideri Devlet Bahçeli de nerdeyse menfi milliyetçilik, kavmiyetçilik göstermelikleri ile kendilerini ön planda gösteriyorlar ise de hiçbir zaman da inandırıcı olmamıştır..

Sanmıyorum ki, bundan sonra da inandırıcı olabilsin...

Zaten millet uyanmıştır. Ümmetçilik ruhu bu milletin kalbi derinliklerine yerleşmiştir...

Her hâlükârda, her platformda siyasi liderlerden şeffaflık ister...

İslam’la dost olmalarını ister...

İslam’ı ön plana çıkarıp, yaşatmalarını ister...

Aksi taktirde hani diyorlar ya; yaptıkları ve yapacakları “lafı güzaf” olur...

Zerre-i miskal kıymeti harbîyesi olmaz..

Sahte kahramanlık hiçbir zaman kişiyi lider yapmaz...

İdarecisi olduğu milleti de, bir yere götüremez..

Bilakis, yerinde saydırır...

Nitekim, tarih orta yerdedir...

Objektif, tarafsız yazılmış tarihi gerçeklere baktığımızda, “ırkçılığa ve kavmiyetçiliğe” dayalı zihniyet ile yönetimler hep hüsrana uğramıştır..

Kendilerini, şiddetten, ihanetlerden, fitneden ve kan-gözyaşından arındıramamışlardır..

***

Ne yazık ki!..

Unsuriyet ve kavmiyetçilik düşüncesi bu topraklarda, 500 sene önce hortlatıldı...

Baş müsebbipler de, İspanya’dan kovularak Türkiye’ye yerleşen ve Osmanlının himayesine alıp, sahip çıktığı Yahudi dönmeleri olmuştur..

Ki bunların birçokları Yunanistan’ın Selanik iline yerleşmişlerdi...

Tabi o zaman Selanik Osmanlı coğrafyasına aitti.

Onlar orada şeklen Müslüman olarak kendilerini lanse ettiler...

Ama Yahudilik devşirmeliklerinden kendilerini arındıramadılar.

Bilindiği üzre Yahudilerde “ırkçılık” yani “menfi milliyetçilik” temel esastır.

Onlarda “Bir Yahudi dünyaya bedel zihniyeti” vardır.

Böylece Allahın takdiri olarak yeryüzüne dağılıp paramparça olan Yahudi milleti, her nedense Osmanlının himayesine girdikten sonra, gerek ticari, gerek sanayi ve gerek siyasi alanda kendini yetiştirebildi.

Selanik dönmeleri olan bu mukallit Yahudiler İslami görüntü altında kendilerine yön biçtiler. Ve kısa sürede Osmanlı devleti bünyesinde söz sahibi olmaya başladılar...

Hep “Türkçülük milliyetçiliğini” ön plana aldılar ve her hususta söz sahibi oldular.

Bunların başını çeken de Moiz Kohen’ler ve Halide Edip Adıvar gibi isimler oldu...

Kendilerini “Türkleştirmeye” çalıştılarsa da Osmanlıyı yıkmak için bunu yaptılar...

Nitekim,  Sultan Abdülhamid döneminde enva-i türlü entrikalı oyunlarla devletin en derin odak noktalarına yerleştiler...

Türkleştirilmiş ve Türkçülüğün savunucusu olarak kendilerini yetiştirip,  birer aktif unsur olarak, hareket ettiler..

Böylece Osmanlı bünyesinde çalışan genç Türkleri kandırabildiler...

İlla ki “Türk” var, başka da millet yoktur...

Din, iman hiç yok...

Kur’an ve İslam ‘ı ortadan kaldırabilmek için, akla ziyan uygulamalar icat ettiler...

Kalıplaşmış bir kitle türedi... Ve giderekten güçlendikçe güçlendiler. …

Her ne kadar Ergenekon, Turancılık, Türkçülük adına yola çıkan bazı isimler hala da bunu savunuyorlarsa da beyhudedir, boşunadır.

Bu millet Müslüman bir millettir...

İnancına, imanına ve Kur’an-ı Kerimine dayanıyor..

Müslümanlar biliyor ki, “ırkçılık” olunca İslam’dan sıyrılmış olur, rastgele dinsiz bir nesil haline gelinir...

Ama tüm bunlara rağmen; İspanya’dan gelip Selanik’e yerleşen Yahudiler, tabiri caizse Moiz Kohenleri, Halide Edip Adıvarları, Doktor Hertzleri doğurdu…

Devlet-i Aliye'yi Osmaniyenin temeline yerleştirdiler..

Kısa sürede, "Irkçılık" göstergesiyle, Osmanlıyı dağıttılar…

Oysa ki yüce İslam dini İslamsız bir ırkçılığın varlığını kabul etmiyor.

Madem ki Müslümanız, müttehidiz, ehli tevhidiz.

İttifakımız ırkçılık paralelinde değil, İslam olma şerefiyle olabilir.

Ki tarih boyunca bu anlayış ağır basmıştır...

***

Onun içindi ki, Osmanlı 624 sene yeryüzünde hükümran oldu..

Büyük bir cihan devleti oldu..

Bünyesinde 23 etnik değişik ırktan milletleri barındırdı...

Yani ne Kürtçülük, ne Türkçülük, ne Arapçılık, ne çingenecilik, ne şu ne de bu denildi?..

Tek kelimeyle yalnız Müslümanız, yüce İslam dini annemizdir, babamızdır, diye yola çıkıldı…

Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri mektubat isimli kitabının 3. mevhasında şöyle diyor:

“Fikri milliyet şu asırda çok ileri gitmiş, hususen dessas, Avrupa zalimleri bunu İslamlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar.

Ta ki ümmet parçalansın, onlar da parçalanan o ümmeti yutsunlar.

Hem fikri milliyette bir zevki insani var, gafletkarane bir lezzet var, şahametli kötü bir unsur, bir kuvvet var…

Onun için şu zamanda hayatı içtimaiye ile meşgul olanlara fikri milliyeti bırakınız denilemez.

Fakat fikri milliyet iki kısımdır..

Bir kısmı menfidir, dışlanmıştır ki yasaktır, şaametlidir, başkasını yutmakla beslenir.

Diğerlerine de adametle düşmanlık etmeye devam eder.

Müteyekkız (uyanık) davranır,

Şu ise muhasemet (düşmanlık) ve keşmekeşe sebebiyet verir..”

Bundandır ki; hadisi şerif de mevcuttur:

Aynı hadisin orijinal metnini sizinle paylaşmak istiyoruz:

“El İslamiyetu cebbetil asabiyete el cahiliye”

Yani cahiliye devrinin kavmiyetçilik unsurunu İslamiyet kökten kurutmuştur..

Nitekim Fetih suresinin 26. ayetin "menfi milliyetçiliği" yasaklamak üzere şöyle diyor:

“İccahelliye keferun fikulul hamiyyetel cahiliyet!

Yani kafir olan, nankör olan insanların paslanmış kalplerine hamiyeyi cahiliye konulmuştur.

Yani cahiliye dönemin hamiyetfroşlarının varlığı söz konusudur.

Ayetin sonunda ise;

O zaman inkarcılar kalplerine öfke ve gayretin cahiliye çağının öfke ve gayretlerini koymuşlardır…

Allah da Resulünün ve inananların üzerine huzur ve güven indirmiş ve onlara Allaha karşı sorumluluk duygusunu aşılamıştrı..

Zaten onlar da buna layık ve ehil idiler..

Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”

***

Bakınız sevgili dostlar!..

Irkçılık, İslam ülkeleri için ne kadar kötü bir düşünce olduğunu hem hadisçe, hem de ayetçe sabittir.

Unsuriyet, ırkçılık ve kavmiyetçilik yıllar yılıdır bu milleti birbirine düşürmüştür.

Adeta fitne ve fesat unsuru haline gelmiştir.

Birisi ben Kürtçüyüm, biri de ben Türkçüyüm, öbürü de ben Arapçıyım der, yani bedevi Arap çöllerinden akmış gelmiş…

Bediüzzaman diyor ki:

“Evet, acaba hangi unsur var ki, bugün tek millet 350 milyon vardır. O İslamiyet yerine o unsuriyet fikri fikir sahibine o kadar kardeşleri, hem ebedi kardeşleri kazandırsın.

Evet menfi milliyetçiliğin tarihçe pek çok zararları görülmüştür.

Örneğin; Emeviler bir parça fikri milliyeti politikalarına karıştırdıkları için hem alemi İslami küstürdüler, hem kendileri de çok felaketler yaşadılar..

Hem Avrupa milletleri de şu asırda unsuriyet kavmiyetçilik fikrini çok ileri sürdükleri için Fransız ve Alman çok şaametli ebedi adavetlerinden başka harbi umumideki hadisatı müdhişe dahi menfi milliyeti nevi beşere ne kadar zararlı olduğunu gösterdi.

Bu ise hem Türklere, hem Kürtlere hem Araplara bir dersi ibret olmalıdır…

En derin sevgi ve saygılarımla..

Hayırlı Cumalar..