Görüş Bildir

LAİKÇİ TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

Bakınız, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet yazımıza başlık olarak; “TERÖRİSTE TERÖRİST DİYORUZ, DESTEKÇİSİNE DE TERÖRİST DİYORUZ” ifadesini kullanmıştık..

Bu ifade, Sayın Süleyman Soylu’ya ait olup, TBMM Genel Kurulu 2021 Bütçe görüşmelerinde dile getirmişti.

Elbette ki bu ifadeden daha makul, daha olağan bir cümle bulunamaz.

Zira Türkiye yıllardan beri terörle ve teröristlerle mücadele etmektedir..

Bütçesiyle, canıyla, varlığıyla 7’den 70’e kadar herkes ama herkes teröristleri ve terörizmi lanetliyor.

Nereden gelirse gelsin, hangi coğrafyada bulunursa bulunsun...

Dini, mezhebi, dili, rengi ne olursa olsun.

Mademki terörizmi kucaklamıştır...

Madem ki, ülkenin bütünlüğüne halel getirmeye çalışıyor..

Madem ki,, milli birlik ve beraberlik gerçeğine inanmıyor..

Madem ki, ırkçılık ve bölücülük adına sömürgen emperyalist, haçlı ve Siyonist ülkelere köle ve piyon olarak çalışıyor..

Ki bu faaliyetleriyle, zaten kendilerini ele veriyorlar.

Hangi partiden olursa olsun, siyasi görüşü ne olursa olsun “zaten” ülke ve millet için, bir ihanetlik içerisindedir..

Ve haindir...

Ama ne çare ki insan şuna hayıflanıyor.

Devlet, demokratik cumhuriyet sistemi sayesinde böylesine düşünen hıyanet şebekelerine de büyük özgürlük veriyor, serbestiyet tanıyor, anayasanın himayesi altına alıyor.

Demokratik seçimlere sokuyor.

Halkın oyuyla TBMM’ne taşıyor.

Ve halkın alın terinden gelen vergilerle o partilere ve o milletvekillerine bütçe tahsis ediliyor.

Bu ne yaman çelişki değil mi?

Buna ağlayalım mı, gülelim mi?

Bütçe maratonunda, İçişleri Bakanının bunları dile getirmesi elbette ki memnuniyet vericidir ve gerçeği de budur.

Ama İçişleri Bakanının bu ifadelerine karşı HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, edepsizce dil uzatıyor...

Skandal cümleler sarf ediyor..

Ve bunları da TBMM Genel Kurulunda konuşabiliyor.

Her ne kadar yasalarımız, anayasamız buna demokrasi diyorsa da bize göre bu demokrasi değil, tam tersine rezaletin, namertliğin, edepsizliğin dik alasıdır.

Bakınız, adam diyor ki;

“Evet, 1876’dan bu yana Türkiye Anayasa’yla yönetiliyor. 1876’dan bu yana tüm bütçelerde Alevi toplumundan alınan vergiler camilere, Kürt halkından alınan vergiler Türkçe eğitime harcanmış. Romanlar, Domlar, Çerkezler, Araplar görmezden gelinmiş”

Bu tür ifadeler ve düşünceler, hiçbir zaman hür serbest düşünce kapsamına alınamaz...

Bu, doğrudan doğruya milletin birlikteliğine, vatanın bölünmez bütünlüğüne yönelik fiili bir suikasttır...

Hıyanettir ve ihanettir.

“Alevilerden alınan vergiyle camiler yapılmıştır.

Kürtlerden alınan vergiler de Türkçe eğitime harcanmış.”

TBMM Genel Kurulunda bunlar ifade edebiliyorsa, “yazıklar olsun” demekten başka bir şey bulamıyoruz.

Başlık olarak kullandığımız “LAİKÇİ TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?” ifadesinden başka bir şey de bulamıyoruz.

Bundan anlaşılan budur ki camiler Alevilerin değil, milli eğitim Kürtlerin milli eğitimi değil, sadece Türkçülüğe ait bir eğitim sistemiymiş gibi göstermesi, hem Kürtlere karşı yapılan terbiyesizliktir, hem de dindar, namazını kılan, orucunu tutan Alevi kardeşlerimize karşı dinsizlik yaftasıdır.

Ki bu da bölücülüktür...

Tefrika fitnesidir..

Bunlar, kabul edilemezdir.

Camiler, Türk’ün de, Kürdün de, Laz’ın da, Çerkez’in de olduğu gibi elbette ki Alevilerin de camileridir.

Keza Milli Eğitim sistemi de her ne kadar ırkçılığa dayalı bir sistem ise de Kürtler de o eğitimle okuyor, bürokrat oluyor, doktor oluyor, avukat oluyor, subay oluyor, general oluyor..

Hatta Cumhurbaşkanlığına kadar yüceldikçe yücelebiliyor.

Bu ne ayrımcılık?

Bu ne fesat?

Bu ne fitne?

Demek anlaşılan budur ki;

Bu partinin, keza CHP’nin de dayanak noktaları dış mihraklardır.

Gizli Siyonist odaklardan kumanda ediliyor.

Koskocaman TBMM’nin ortasında bu skandal konuşmaları yapabiliyorsa, “Bravo (!?)” demekten başka bir şey bulamıyoruz.

Akla gelen ilk soru, bu memlekette savcılarımız ne yapıyorlar?

Yasama erki olan TBMM, hala da fitne ve terörizmi temsil eden böylesine fitne unsurlarını ne zamana kadar bünyesinde barındıracaktır?

Kamu vicdanını temsil eden bu aziz millet.

Türk’üyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle, tevhit inancı paralelinde sesleniyor ve diyor ki;

“Artık yeter, yeter, yeter!

Bu devlet, bu millet, İslam dininin yüceliğine sarılmadığı müddetçe, böylesine havlayabilen daha çok yaratıklara rastlanır.”

Ne demek?

Alevilerden alınan vergilerle camiler yapılıyor ne demek?

Alevi Müslüman değil midir?

İnanmıyor mu?

Haşa!

Tenzih ediyoruz.

Öyle bir şey olamaz.

Ancak bazı inançsız keferetül fecereler, bir yerleri temsilen bu konuşmaları yapıyorsa, TBMM’nin de bunlara gereken dersi vermesi gerektiği inancındayız.

Ama bunu da ilave etmeden geçemiyoruz.

Burada Nasreddin Hoca’nın bir fıkrası aklıma geldi.

Bunu da sizinle paylaşarak yazımıza son verelim.

“Nasreddin Hoca bir gün bir köye gidiyor.

O köyün köpekleri ona saldırıyorlar.

Nasreddin Hoca eğilip yerden eline bir taş almaya çalışıyor.

Taşı yerden alamıyor.

Ama taşı yerinden kımıldatamamış

Diyor ki; şu köyün haline bak, taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar.”

Tıpkı günümüzdeki Türkiye’de yaşanan mevcut durum gibi…

Yani, İslam’dan başka her şey serbest...

En derin saygı ve sevgilerimle.

 


Bu Makale 1254 kere okunmuştur.