Görüş Bildir

LAİKLİK MASKESİ VE KEMALİSTLERİN OYUNLARI!!!

Evet sevgili okurlar..!

Son günlerde, gerek sosyal medya olsun, gerek yazılı ve görsel medya olsun, gerekse de, haber kanallarındaki “siyasi” programlar olsun, “ağız birliği” eden bazı yapıların “darbe” çığırtkanlığını yapıyor..

Geçmişe dair, söylemler geliştirerek, “eski tas eski hamam” misali, senaryolar üretiliyor...

Yaşananlar elbette ki, kamuoyunun dikkatinden kaçmıyor...

Büyük bir ilgi ve takip var...

“Darbe” çığırtkanlığı sinyalini veren, zat-ı muhterem elbette ki yabancı değil, tanıdık...

Meşhur ve kerametleri kendinden menkul olan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ ile Cumhuriyet Halk Parti Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu...

İkili, ağız birliği yaparak birbirinin söylemlerini teyit ediyorlar..

Tabi ki söylemleri rastgele değil, ki sıradan konuşmalar hiç değildir...

Hesaplıdır, planlıdır, arkası gelecek, fikriyat içeriyor..

Evet!

Öncelikle bu konuşmaları dikkate alması gereken siyasal iktidardır...

Özellikle de, Cumhurbaşkanı’nın büyük bir titizlikle mevzuların üzerinde durup gerekenin yapması gerekir...

Zaman kaybetmemelidir...

Zira, dünkü yazımızda da işaret ettiğimiz gibi bu tür darbe girişimleri “gelişi güzel” hazırlanmıyor...

Önceden planlanıyor...

Ki, Türkiye’deki darbelerin hepsi, bila istisna “dış orjinlidir?”...

Yani gizli masonik mahfeller tarafından ve uluslar arası özellikle ABD’deki Yahudi lobiler, içteki gizli ajanlarla işbirliği yaparak, Türkiye’de darbeler yapılmıştır...

Şu da unutulmamalıdır ki, halk artık olup-biteni öğrendi, kimin eli kimin cebinde olduğunun farkındadır...

Kim, kimin namı hesabına çalışıp ülke bütünlüğüne karşı tuzak kurmak isteyen peşkeşçi taşeronların varlığını da millet çok iyi biliyor.

Bugün değil 27 Mayıs darbesinden bu yana bu işleri tezgahlayanların aşağı yukarı kimler olduğunu kamuoyu, yakından biliyor ve tanıyor...

Onun için bu ülke insanı Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla Çerkeziyle, Doğulusuyla, Batılısıyla milli ittifak ile bunları takip etmektedir.

Kimsenin dikkatinden kaçmıyor.

Çünkü bu kirli tezgah  bugünün tezgahı değil..

Bu maskeler 200 yıl önce Tanzimat Fermanı’nı tezgahlayan masonik kafaların bir nevi uzantısıdır.

Garblılaşma maskesiyle yola çıkan o Yahudi lobisiyle gizli masonik mahfeller yani locaların mensupları bu ülkeyi İslamdan fersah fersah uzaklaştırıp insanları gaflet  uykusuna daldırmaya çalıştılar...

Ülkeyi içten vurma hareketi kesinlikle 1700’lü yıllarda Fransız ajanlarının Mısır’ı içten yıkmak istediği ve sergiledikleri oyunlar ne ise, Osmanlı’ya sirayet eden aynı masonik lobilerin uzantısıdır.

Napolyon, Mısır’ı işgal etmek üzere gelirken şöyle bir söz söylemiş:

“İslam dünyasını ayakta tutan iki unsur vardır. Bu her iki unsur bu milletin elinde kaldığı müddetçe hiçbir güç bunlarla başa çıkamaz.

1-         İslam dinine sımsıkı sarılmaları..

2-         Milli birlik ve dayanışma ittifakları.

Bu her iki unsur İslam dünyasının elinden alınmadığı müddetçe batı dünyası bunlarla başa çıkamadığı gibi her platformda Müslümanlara karşı yenik düşeceği de unutulmamalıdır..”

Bunu diyen Napolyon ilk Mısır’a girdiği zaman öncelikle yaptığı hareket Mısır insanlarını iç ajanlar vasıtasıyla dini duygulardan soğutmaktı....

Eğitim sistemiyle gençlik “dinsiz yetiştirilmeye” başlandı.

İlk hamlesi bu oldu?

İkinci hamlesi ise, Arap ırkçılığıyla yola çıkan Arap dünyasını Osmanlı’dan uzaklaştırmaktı...

 İkisini de hayata geçirdi...

Böylece Yahudi lobileriyle işbirliği yapan Fransa ve İngiltere, Osmanlı’yı her yönüyle “içten” yıktı..

Sömürgeleri altında, küçük devletçikler oluşturdular..

İslamsız bir İslam dünyası yarattılar...

Şunu da siz değerli okurlarımızla paylaşmadan geçmek istemiyorum.

Osmanlı’yı içten yıkan temel unsur, her zaman söylediğimiz gibi Yahudi Selanik dönmelerinin kurdukları gizli mason locaları olmuştur.

Önce Osmanlı ordusunun içine mason ve Yahudi hayranlığıyla bilinen kişiler sızdırıldı...

Sonra onlarla İttihat Terakki Partisi kurduruldu?

Nitekim bu partinin yüzde sekseni tamamiyle Yahudi lobileriyle işbirliği yapmış ve İngilizleri İstanbul’a davet edenler olmuştur...

Nitekim 1. Dünya Savaşı ile Osmanlı Devlet-i Aliyesi yıkıldı, dağıldı?..

Başsız bir İslam coğrafyası kaldı...

İşte o günkü “şer yapıların” uzantıları bugün yani Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek hala faaliyet göstermektedirler, o lobilere bağlantılı darbeci bazı generallerin varlığı da tartışılmaz bir gerçektir..

Ki kimse inkar edemez.

Yazar Abdurrahman Dilipak’ın dünkü yazısında yazdığı gibi ;

“BÇG’yi kim kurdu ise, FETÖ’yü de onlar kurdu”

İşte bakın sevgili dostlar!

Tarihi tespitlerdir bunlar.

28 Şubat’taki postmodern darbeci şebeke BÇG (Batı Çalışma Grubu)’nun aynısıdır.

Bu grup ne yazık ki, tahribat üretici...

Elbetteki olan-bitene çok üzülüyoruz,..

Dünyaya nam veren, tarih sayfalarına altın harflerle yazılan bir milletin ordusu bugün her nedense yüz yıldan beri bünyesine böylesine darbeci, maskeci generalleri barındırması çok düşündürücüdür.

Oysa ki bu milletin bağrından çıkan şerefli ve izzetli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mensuplarının birçokları, milletin dini inançlarına, bağlı bulunduğu yüce Kur’an gerçeğine inanıyor ve o paralelde Türk Silahlı kuvvetleri bünyesinde hizmet veriyorlar.

Yıllardan beri kahramanca terör odaklarına karşı göğsünü gere gere mücadele veriyor, şehit veriyor, gazi oluyor?.

Başta söylediğim gibi, Kemalizm, Laikçilik, Sekülarist maskeler altında gizliden gizliye masonik localarla işbirliği yaparak darbe girişimlerinde bulunanların hıyanetleri de bu toplumun dikkatinden kaçmamaktadır.

Böylesine darbeci hıyanet şebekelerinin on yılda bir türlü bahaneler yaratarak gah bazı medyanın kalemşörleriyle, gah ulusalcı vurguncuların eliyle, sosyal medya üzerinde yola çıkarak dolaylı yollarla darbecilik propagandası yapıp darbelere zemin hazırlayanlarını biliyoruz...

Milletçe bilinmektedir.

Bunlara karşı her an için bu millet teyakkuzdadır…

Ne yazık ki yukarıda belirttiğim gibi Türk Silahlı Kuvvetlerimizin şerefli üniformasını omuzlarında taşıyıp Genelkurmay Başkanlığı gibi değerli bir makam ve mevhumuna gelmek için öncelikle Yahudi lobilerden icazet almak üzere İsrail’e gidip Ağlama Duvarı’nın önünde Haham’ların başıyla fotoğraf çekip ayin yapan Başbuğ’lar gibi, Yaşar Büyükanıt’lar gibi ve Kıvrıkoğulları gibi, Çetin Doğanlar gibi, Çevik Birler gibi.....

Daha kimler kimler?

Bu milletin bin yıllık kültürüne, tarihine ve inancına karşı kin besleyerek bazı yanlış isimleri maske olarak kullanarak çeşitli bahaneler yaratarak İttihat Terakki Cemiyeti’nin bir devamı görüntüsüyle yola çıkanlar inanıyoruz ki bir gün gelecek ne Kemalizm, ne sekülarizm, ne darbecilik ve ne de kurtarıcılık, ne de FETÖ maskesi onları kurtaramayacaktır.

Bu milletin satveti, yumruğu ağırdır.

Şan, şerefini, inancını korumak için saniyesi saniyesine ayaktadır bu millet.

Velev ki bazı siyasilerin gevşek ve vurdumduymazlık hareketine rağmen…

Olsa bile millet kimseye ama hiç kimseye papuç bırakmaz.

En derin sevgi ve saygılarımla…


Bu Makale 1264 kere okunmuştur.