Görüş Bildir

LOZAN ZAFERİ’NİN (!) GERÇEK KİMLİĞİ!?

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzre yıllardan beridir; Türkiye’nin, Ortadoğu’nun, daha doğrusu Osmanlının gerçek tarihini anlatmaya ve ifade etmeye çalışıyoruz..

Bu köşede, önemli tespitlerde bulunarak, yoğun çaba içerisinde olduk...

Ki tavizsiz olarak bu çabamızı sürdüreceğiz!

Gerçekleri yazan, her şeyi su yüzüne çıkaran yakın tarihimizin ipucunun kimlerin elinde kaldığını anlatan, çok güzel tarih kitaplarımız mevcuttur...

Kaleme alan çok değerli, ilim, bilim adamları ve alimlerimiz vardır..

Kimi, Mısırlı..

Kimi Suudi Arabistanlı..

Kimi Türkiyeli...

Yani çok önemli isimler vardır...

Tüm bu şahsiyetler, hiç tartışmasız yakın tarihimizde olup bitenlerin iç yüzünü, bizlere aktaran, yazan, çizen ve ifade edenlerdir...

Evet.

Oynanan oyunlar, kullanılan rollerin kimler tarafından organize edildiğini, işleri tersyüz edip gerçek kimliklerini saklayanların da kimler olduğunu bizlere aktarıyor...

Pek tabi ki, Türkiye’yi buraya kadar getiren sistematik çalışmaların memlekete neyi kazandırdığını, neyi kaybettirdiğini de anlatıyorlar.

Velhasıl, her şey apaçık orta yerde...

Ama heyhat!

Hep bindiğimiz dalı kestik..

O dalı kestikçe, hep düşüp yuvarlandık...

Öyle ya kendi düşen ağlamaz..

***

Bakınız, bugün 15 milyonluk bir Yunanistan bize meydan okuyor.

O Yunan ki bundan nerdeyse bir asır önce milli mücadelede; “denize döktüklerimizdir?”...

Ama bugün, kazandıklarımızı “bizden” almanın peşindedir...

Zorbalıkla ve dayatmayla...

Peki, kimlerle işbirliği içerisinde..

Sözde, müttefik dediğimiz ABD ile...

İngilizlerle...

Özellikle de Fransa’yla işbirliği yapıyor..

Hedef, elimizde kalan ufacık adaları almak..

İşte buna dair; bize meydan okuyor..

Gülünür mü, ağlanır mı bilmem!..

Ama, İslam dünyasının çektiği, ki Türkiye dâhil “ne çektiyse elin gavurundan değil, kendi içindeki satılmış, piyon, devşirmelerden” çekmiştir...

ABD’yi anlarsın..

Fransa’yı anlarsın..

İtalya’yı anlarsın..

Hatta Yunanistan’ı dahi anlarsın...

Peki ya, İslam ülkeleriyiz diyen, Mısırı nasıl anlayacaksın?

Ermeni dölü Sisi...

Suudi Arabistan’ın veliaht prensi Muhammed bin Salman..

Arap Emirlikleri...

İşte bunlar, batının, batılın, emperyalizmin, faşizmin “birer kuklaları” olarak, “Elin Gavuruna” arka çıkıyorlar...

***

Prens Salman..

Donald Trump’ın damadı Kushner ile Yahudi işadamı Dahlan’ın adeta “gölgesi ve kuklası” olarak faaliyet yürütüyor..

El altında, İslam dünyasının ve İslamiyet’in “dibini” kazıyorlar, mayın döşüyorlar..

İslam dünyası da hala “ biz Suudi Arabistan’a gidip hac yapıyoruz, umre yapıyoruz.” deyip duruyorlar..

Harcanan o milyonlarca “Dolar mı, Riyal mi, Euro mu, Lira mı?” her ne ise, bu paralar Salman gibiler tarafından “Haçolara-Maçolara” hibe ediliyor...

Ve o hibeler de, birer kurşun olarak, İslam ülkelerine ve Müslümanların kalbine nişan alınarak, dönüyor.

İslam’ın ana kural ve kaideleri ortadan kaybolup gidiyor.

Ve ümmet o kadar büyük bir gaflet içerisine düşmüş ki; ne yaptığının farkında bile değil.

Ama ben Müslüman’ım diyor.

Lakin İslam’ın gölgesinden bile geçmiyor.

Tarih boyunca, yani yüzyıldan beri sistematik olarak küfür sistemlerine karşı rıza göstererek oy verdiği siyasete dahi sahip çıkıyor, ama siyaset ona sahip çıkmıyor.

Arkadan vurmaya çalışıyor.

Ya Mısır’a, ya Yahudi’ye kaçıyor.

Buna gülelim mi ağlayalım mı sevgili dostlar.

Gerçekten kendi hal ve etvarımıza bakarsak, acaba biz Müslüman mıyız diye kendi kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?

Bence gerekli..

Müslüman isek, İslami akademisyenlik mertebesine gelen çok kıymetli, değerli ilim adamlarımız nerede?

Hepsi fiilen veya hükmen öldürülmüş durumda.

Tabii ki kural gereği “mevt-ul âlimi, mevt-ul âlemi” yani “bir âlimin ölümü, bir âlemin ölümü demektir” hadis-i şerifi gereğince bir türlü hareket etmiyor ve anlamıyoruz.

Müslümanız diyoruz, ama küfür sistemlerine rıza gösteriyoruz...

Hakikat şudur ki, küfür sistemine rıza gösteren küfre girer, imansız kalır.

* * *

Bakınız, “Lozan” aslında, İsviçre’nin bir kasabasıdır.

Ama İngiliz murahhası Lord Curzon bizim adamımızı aynı isim altında kandırarak “Lozan’ı zafer” olarak göstermiş.

Ve bizim kahraman geçinen avenelerimiz de, biat etmiş!

Bugün bile, “laiklik sistemine” oy veriyoruz.

Kemalist anlayışına, millet olarak her zaman bilerek veya bilmeyerek dalıyoruz...

Yani, küfrün bataklığına çıkıp giriyoruz.

O inatla devam ediyoruz.

Ama elimizden de bir şey gelmiyor.

Bu itibarla Akif diyor ki;

“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

'Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?”

Bugün millet olarak o garbın afakına sarılmışız.

Hiç de umursamıyoruz.

Müslüman mıyız değil miyiz belli değil.

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 1283 kere okunmuştur.