MEKKE İMAMI SUDEYS DİYOR Kİ!?

Evet, sevgili okurlar.

Ne yazık ki, şu Suudi Prensi Muhammed bin Salman bin Abdülaziz Es-Suudi, kendini dünyaya tanıtan megalomanyaktan öte bir karaktere sahip!!..

Son yıllarda özellikle İsrail’le ittifak içerisindedir…

Pek tabi ki ABD Başkanı Donald Trump’ın Yahudi asıllı damadıyla da “yedikleri-içtikleri” ayrı gitmiyor...

İç içe yaşıyorlar...

Salman ve ailesinin “gerçek yüzü” ve gerçek “kimlikleri” deşifre olmasına rağmen, halen de bir çok Müslüman ve İslam Ülkeleri “onları” kutsamaktadır...

İslam’ın kalbi olan Suudi Arabistan’ın başında olup, Harameyn-i Şerifeyn’in Hadimi olarak onları görmeleri; “yürek” dağlıyor..

Ama ne diyeceksiniz?…

İnsan, onlara inandıkları için, onları kutsadıkları için bravo(!) demekten başka bir şey, diyemiyor..

***

İnandığımız hakikat şudur ki; Yüce İslam dininin yeryüzüne hâkim olabilme projesi Kur’an-ı Kerim’dir.

Kur’an, ilahi bir plandır...

Peygamber Efendimiz Hz. Resulullah (S.A.V) da onun uygulayıcısıdır.

Ona inanan ümmet, aynı şekilde o terazide iman ve amelini tartabilir.

Kur’anda çizilen o büyük projeye muhalefet yapan, küçük düşüren, hafif tutan, inanıyormuş gibi kendini gösterip inanmayan münafık tıynetliler de; şarlatandır...

Ne yazık ki son yüz-yüz elli yıl içerisinde bu şarlatanlar istedikleri şekilde İslam dünyasını, zehirlemişlerdir?..

 Ülkeleri ve milletleri “sömürerek” parmaklarında oynatmışlardır...

Ve hala da oynatmaya devam ediyorlar.

Doğrusu İslam dünyası ve Müslümanların geldiği hal-i duruma; söylenecek çok şey var...

Bu nasıl bir gaflet ve delalettir ki; İslam’ın kalbi konumundaki İslam ülkeleri, “İslamla” barışık hareket etmiyorlar..

İşte en son hadise!...

Birleşik Arap Emirliklerinin, İsrail’le yaptığı anlaşma...

Acı bir tablo..

Çünkü, BAE’nin başındaki masonik kafalar, kesinlikle İsrail’in namı hesabına göre hareket ediyorlar..

Onların hanelerine yönelik adım atıyorlar..

Maalesef artık Müslümanlığa intisabı da kabul etmiyorlar.

Zaten fiiliyat da bunu gösteriyorlar.

Velhasıl, “Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle her şey orta yerdedir.

Gaflet ve delalet çukuruna düşenlerin başını çeken de Prens Salman’ın oğlu Muhammed bin Salman, sonrasında Sisi, onları takip eden Birleşik Arap Emirlikleri’nin başında bulunan satılmış kafalar.

Bunlar her şeye hâkimdirler.

Bakalım, onların bu alçaklıklarını İslam dünyası ne zaman keşfedecek ve aklını başına alacak?

Denilebilir ki; bu Arap Yarımadasındaki Arap dünyasının çocukları, gençleri, devletçiklerin başına geçen lidercikler, ne oldu da böylesine İslam düşmanı kesildiler...

Evet.

Bunun cevabı çok kolay.

Dolar.

Euro.

İsrail’in genç bayanları ve içki masaları…

Aynı zamanda onlara fetva veren ruhsuz, sözde din adamı olarak geçinenler...

İşte, Mekke-i Mükerreme’nin, yani Kabe-i Muazzamanın baş imamı olan Abdurrahman Es-Sudeysi...

Gerçekten bazı beyanatlarını duyunca şahsen ben beynimden vurulmuşa dönüyorum.

Aklım ermiyor.

Kaldıramıyorum.

Şuurum nerdeyse, kayboluyor, bunalım geçiriyor.

Bakınız, sevgili okurlar.

Yıllardan beri Kabe-i Muazzamanın imamı olan Abdurrahman Es-Sudeysi..

Meğerki yalaka biriymiş.

Meğerki ABD’nin uşağıymış.

Meğerki Prens Salman’ın fetva üreticisiymiş...

Bu şahıs..

Suudi Arabistan hükümeti başta olmak üzere tüm Arap dünyasının İsrail ile işbirliğini destekliyor...

Dahası, İsrail Yahudilerinin Mekke ve Medine’de yatırım yapmalarına dair fetva veriyor.

Ve diyor ki;

Aslında İslam’dan önce, hatta devrisaadette bile Mekke, Yahudilerin mekânıydı.

Ticaret merkezleri vardı.

Keza Medine’deki Yahudilerin varlığı inkâr edilemez.

Tekrar gelip, orada büyük iş yapmalarında bir sakınca yoktur. “

Oysaki yüce kitabımız Kur’an, bunun tam tersine diyor ki “müşrikler Mescid-ül Haram’a yaklaşmasınlar.

Zira necistirler, haramdırlar.”

Kur’an, mealen bu ayeti bize bildirirken hala da Mekke ve Medine şehirlerinin en azından 70 km gibi uzak bir mesafede yolun kenarında yazılı reklam tabelaları vardır...

Uyarıyor...

Müşrikler, tek kelimeyle gayrimüslimler bu tabeladan sonra o kutsal topraklara giremezler deniliyor?.

Zira onlar necistir.

Harameyn-i Şerifeyn’in camilerine giremeyeceklerine dair metin var.

Her iki şehir kutsaldır.

Peki, böyle bir metne rağmen İmam Sudeys’e sormak lazım, bu ayeti kerimeyi nereye koyacaksın?

Yoksa, Kur’anla mı ters düşüyorsun ebe münafık?

Milletin aklına haliyle bu sorular ve ifadeler geliyor...

Bir halk deyimi vardır; kim ne yaparsa yapsın kendine yapar.

Nitekim, İslam bir güneştir, üflemekle sönmez.

Gözünü kapatan, kendine karanlık yapar..

Çünkü, Kuran Nur-i ilahidir karartılamaz.

Ancak unutmayalım ki tarih boyunca Arap dünyasının Siyonistleri ve satılmış piyonları, İslam ümmetine intisaplarını kabul etmiyorlar.

Paralarıyla haçlı emperyalizme kölelik yapıyorlar.

Buna da İslam’ın makûs kaderi mi diyelim?

Bakınız, 1840’larda Osmanlıda devletin kilit noktalarına sızdırılan nice mason kafaların, İslam dünyasına ve Türkiye’nin başına ne getirdiklerini tarih bize gösteriyor.

Herkes aklını başına almalıdır.

İslam dünyasının içindeki şeklen makyajlı Müslüman geçinenler, kalben kirli kâfirlerdir...

Bunların varlığı da inkâr edilemezdir...

Allah encamımızı hayreylesin.

***

Sevgili dostlar..

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin dediği gibi;

“Hak şerleri hayr eyler

Arif anı seyreyler

Zan etme ki gayreyler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler”

Başlıktan da anlayacağınız üzere Allah bu İslam dünyasını Abdurrahman Sudeys gibi piyonların şerrinden ve makyajından korusun.

En derin saygı ve sevgilerimle…