MÜNAFIĞIN ŞİDDET VE TEHLİKESİ!? (II)

Evet, sevgili okurlarım, çok değerli can dostlarım.

Bir önceki yazımıza başlık olarak kullandığımız “MÜNAFIĞIN ŞİDDET VE TEHLİKESİ” ifadesini bugünkü yazımıza da kullanıyoruz.

Ama daha kapsamlı, daha güncel olayları içine alarak, olup bitenleri değerlendirip, sizlerle paylaşmak arzusundayız.

Şöyle ki;

Bir önceki yazımızda kullandığımız “Ahzab” suresinin 1. ayetinin meali  şöyle…

“Ey Peygamber!

Allah'ın emirlerine uygun yaşama konusunda sebat et ve O'na karşı gelmekten sakın!

İnkârcılara ve münafıklara itaat etme!

Şüphesiz Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Nitekim, Kur’an-ı Kerim, münafığı nitelendirirken, “Münafikun” suresinin 4. ayeti'nde mealen şöyle uyarmaktadır…

“Onları gördüğün zaman kalıpları (görünüşleri) senin hoşuna gider, onları beğenirsin.

Konuştuklarında sözlerine kulak verir (onları adam zanneder)sin.

Gerçekte ise onlar, âdeta duvara dayatılan, giydirilmiş ruhsuz kütüklere benzerler.

(Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.

Onlar (İslam'a ve Müslümanlara) düşmandırlar.

Bu yüzden onlardan sakının! Allah onları kahretsin!

Nasıl da (hakikatten) döndürülüyorlar!”

***

İşte bakınız, kıymetli okurlarım.

Biz burada konu ettiğimiz tüm mevzuuları, dayanaklı, mesnetli, tutarlı, Kur’an gerçeğine dayandırarak, irdeleyip, değerlendiriyoruz…

Kur'an hakikatı ışığında, konuşuyoruz, yazıyoruz ve sizlere anlatmaya çalışıyoruz...

Hiç kuşkusuz ki, “Ahzab” suresinin 1. ayetinin meali, bugünkü siyasi münafıkların halet-i ruhiyesini anlatıyor.

Ki “Münafikun” suresinin 4. ayeti de daha fazlasıyla; siyasetin çirkin yüzünü ortaya koyarak, bizleri uyarıyor…

Halkını yalan-dolanla, süslü ve yaldızlı nutuklarla aldatan, ikna etmeye çalışan bugünkü siyaset, özellikle muhalefetteki siyasetin ve siyasilerin halet-i ruhiyatlarını Kur’an bize tam manasıyla deşifre ediyor ve anlatıyor.

Hem de vurgulayarak anlatıyor…

Kur’an ayetlerini teyit ederek bir nevi ayetlerin tefsiri durumunda olan bir Hadis-i Şerifi de buradan size aktarmadan geçmek istemiyorum...

Evet, bu hadis Buhari’den ve Müslim’den nakledilmiş dayanaklı bir hadistir.

Hadis aynen şöyledir;

“Münafığın alâmeti üçtür:

Konuşunca yalan söyler,

Söz verince sözünden cayar,

Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.”

Okunan ayetlerin bir nevi manası durumunda olan bu Hadis-i Şerif de bugünkü siyaset dünyasının, özellikle muhalefet liderlerinin ve bir yerlere gelme çabasını gösteren muhteris kişilerin, gerçekten ruhi inceliklerini deşifre etmektedir…

Karakterlerini açıklıyor ve bizi ders-i ibret noktasında ikaz ediyor..

Bizim de ümmet olarak ibret almamız lazım..

Ders almamız lazım..

Ona göre de kendimize çekidüzen vermemiz lazım.

Aksi takdirde biz de aynı o güruh gibi bu tür nifak tohumları saçan insanların Allah nezdindeki yapmış olduğu günah ve suçlara müştereken ve müteselsilen ortak olmuş oluyoruz.

***

Evet… Gerçekten münafığın alameti üçtür.

Bu hadis, çok önemli ve dayanaklıdır.

Bir; Konuştuğu zaman yalan söyler.

İki; Söz verdiği zaman sözünü yerine getirmez, cayar, kendini unutmuşluğa vurur.

Üç; Kendisine bir şey emanet teslim edildiği zaman hiç emanete sahip çıkmaz, emanete hıyanet eder ve günü gelir, hiç olmamış gibi “Sütten çıkmış ak kaşık” misali, kendini gösterir.

Bundan değil midir ki yıllardan beri nerdeyse bir asır boyu başta Türkiye olmak üzere tüm İslam dünyası haçlı hegemonyası altında inim inim inlemektedir..

Bize göre bu tür münafık siyasetin sebep olduğu ana unsurlardan birisidir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Saadet Partisinin lideri durumunda olan Temel Karamollaoğlu Diyarbakır’a davet edilmişti.

Saadet Partisi, Milli Selamet Partisinin bir uzantısı olduğundan hiç kimse kuşku duymasın.

Sapmayan ve saptırılmayan tarihi gerçeklerden birisidir.

Merhum Erbakan’ın misyonu, temel amacı, ana hedefi, mevcut olan küfür ve nifaka dayalı inkârcı bir sistemle mücadele etmekti..

Milli görüş adı altında yola çıkmış ve yıllar yılı sistemin yalancı, münafık birçok siyasetçiyle mücadele ede gelmiş siyasi bir liderdi.

Ama inançlıydı.

Sebatkardı.

Unutmayalım ki bugün mevcut AK Parti'nin 15 yıldan beri güçlenerek bu duruma gelmiş olmasının temel nedeni; başındaki lideri olan Erdoğan ve geçmişe yönelik ekibi olan Abdullah Gül’lerin, Arınç’ların ve daha nice isimlerin ittifakıyla bu parti güçlenerek bu raddeye geldi.

Bunlarda, Erbakanın birer yetiştirmeleridir..

Bugün, dışa bağımlı emperyalist hegemonyasının hâkimiyeti altında Erdoğan’a karşı kurulan kirli bir ittifak söz konusudur.

Unutmayalım ki bu kirli ittifakın kökeninde yatan, yüzyıl önce İttihat Terakki grubunun ve cumhursuz olarak kurulan cumhuriyette, tek parti şeflik ve dipçik döneminin ektiği tohumdur..

Ergenekoncudan tutun da, 28 Şubat’çısına kadar, ulusalcısına kadar, FETÖ’cü grubuna kadar vs. daha ne eklerseniz ekleyin…

İşte bu ittifak, Erdoğan’ı yok etme planının bir varlığıdır.

Aslında bizi ve tüm düşünen kardeşlerimizi üzen noktada şudur ki;

Dün insanların nerde olduğunu ve beklediği şöhreti, makamı, mevkiyi bulamayınca, nereye geldiğini, nasıl kendini deşifre ettiği gerçeğidir…

İşte Temel Karamollaoğlu…

Saadet Partisinin başında bulunan bir isim..

24 haziran'a dair faaliyeti..

Sözde oy potansiyeline sahip olan Haşim Haşımi’yi Diyarbakır'da liste başına getirmiş.

Haşim Haşımi hayatı boyunca müstakim bir inanca sahip olmayıp, gerektiği yerde daima şişe deviren, bardak tokuşturan bir siyasi şahsiyet olduğunu kimse inkâr edemez.

Çünkü bu bir şaiadır.

Ama her ne kadar Seyitlik, Şeyhlik, Baba mirası olarak kendini onlara bağlıyorsa da uzaktan yakından alakası olmayıp, tümüyle HDP anlayışlı, hatta PKK yandaşlarından birisi olduğu tarihi gerçeklerden birisidir.

Ama ne yazık ki oy toplamak için, başta AK Parti olarak muhafazakâr geçinen siyasi oluşumlar bu insana yer vermişler, baş tacı etmişler ve bu insanı âlâ-yı illiyine çıkarmışlar.

Bugün her ne kadar siyaset alanında çok aşağılanmış, bir yerlere gelmiş ise de muhafazakârlığın sözde temsilcisi olan Saadet Partisi, kendisini Diyarbakır’da liste başı yapmıştır.

Ve onun belli olan mefkûresini benimseyerek Diyarbakır’a gelmiştir.

Diyarbakır'da, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (DİTAM) organize ettiği 'Tigris Diyalogları' programı kapsamında bir otelde düzenlenen toplantıda konuşan SP Lideri ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu…

İşte insan buna bir türlü mana veremiyor.

Bir önceki yazımızın başlığı olan ifadenin bugünkü yazımız için de ne kadar geçerli olduğunu, mevcut yaşanmakta olan siyasi durum kanıtlamaktadır.

Sormazlar mı?

Sayın Karamollaoğlu!

Sen dün neredeydin, bugün nerdesin?..

Bugün “Tigris Diyalogları” programı adında hiç kuşkusuz gizli bir Ermeni oluşumu olduğunu ve batı dünyasından Güneydoğu’ya ve özellikle Diyarbakır’a ithal edilmiş, getirilmiş ve Kürt halkını kandırmak için aktif faaliyet gösteren bir kirli ittifaktır.

Demek anlaşılan odur ki siyaset insanları, gerçekten zaman olur insanlık cevherinden çıkarır.

Şahsi rant, makam ve mevkii peşinde koşan muhteris bir canavarlaşma haline getirir.

Bu itibarla başta ifade etmeye çalıştığımız ayet ve hadis paralelindeki mevcut siyaset aleminin hali pür melalini deşifre ettik.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar..