NOEL BABA VE TÜRKİYE!!!

Evet sevgili okurlar!

Dün de sohbetimizde Yılbaşı adı altında  kutlanan “Noel Baba’yı” dile getirmiştik...

Hristiyan dünyasının “kültürünü” yaşatan yılbaşı etkinliklerinde ne yazık ki, kutlamalar yapıyoruz, milletçe eğleniyoruz, masalar diziliyor, şişeler devriliyor,  kadehler tokuşturuluyor, kumarhane masaları o biçim, dönüyor?…

Eğlencenin tozu en yüksek noktada..

Dansözlerin, oynatıldığı, göbeklerin, atıldığı böylesi bir şuursuzluk içerisinde, “erkekli, kadınlı” ahlaki bir çöküntüyle, debeleniyoruz!...

İsrafın haddini aşıyoruz...

Peki, bu işin parası?...

Yanı değirmenin suyu nerden geliyor?..

Bakınız Yüce kitabımız olan Kur’an-ı Kerim bizi uyarıyor ve şöyle buyuruyor:

“İnnelmubezzirînekânûihvâneşşeyâtîn(şeyâtîni), ve kâneşşeytânulirabbihîkefûrâ(kefûren).”

“Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.”

Yani Allah’ın nimetlerini tanımıyor ve inkar ediyor…

Sünnetullah” dediğimiz Allah’ın değişmez kanunlarından birisi de insanlara verilen nimetlerin kıymetini bilemediği takdirde, o nimetlere karşı şükranlarını rabbine göstermediği takdirde Allahu Teala illa ki o nimetleri o toplumdan alır...

Her şeyden evvel ekonomiksel sıkıntılara sokar..

Bereketsizlik, uğursuzluk, yokluk gibi “kıtlıklara” mahkum eder...

Açlığın, sefaletin hakimiyet kazandığı yerde de, terör, kargaşa ve kavga gibi “toplumsal” katliamlar baş gösterir...

Birileri bir geceyle ne olabilir diye, söylenebilir..

Kötü alışkanlıklar, yani bağımlılıklar “bir kereden bir şey olmaz” ile başlıyor.. Sonra; kararan bir hayat...

Yılbaşı, yani Noel kutlamalarına bir gece de olsa, geçici olarak eğlenmenin tadını almak adına varlıklarını, servetlerini “şeytan yoluna” harcayanlar, her kim olursa olsun, “servetinin kıymetini” bilmeyendir..

Ki o insanın sonu, nedamettir, pişmanlıktır, zillettir ve meskenettir...

Hele hele bir de Müslüman bir toplum da bunlar yaşanıyorsu, bu demektir ki, “Müslümanız” bir toplum...

Durup dururken kendi örf ve adetlerini, gelenek göreneklerini tanımayıp, yabancı emperyalist haçlıların örf ve adetleriyle, onların inançlarına inanarak onlar gibi yatıp kalkmak, yaşamak kesinlikle Müslüman biri için, “zillettir..”

Ve kendini, meskenetlerden kurtaramaz…

Kurtaramadığı gibi de düşmanın eliyle tokat yemiş olur, teslimiyete mahkum olur?.

Hem maddi, hem de manevi olarak…

Bakınız sevgili dostlar!

Türkiye’mizin bugünlere gelmesi, gerçek pusulasını şaşırmış bir millet olma halimiz, yaşam tarzımız ne millidir, ne dinidir, ve ne de insanidir.

Servetimizi, çoluk çoçuğumuzun, ailemizin nafakasını bile bile durup dururken şeytan yoluna harcıyoruz, ondan sonra diyoruz ki “ekonomi sıkıntıdayız, enflasyon bir haneden iki haneye yükseliyor...”

Bu eleştirilerimizi de yine kendimizde arayalım ki bu tür gayri ahlaki milli olmayan nesneleri niye aramızda yaşatıyoruz?..

Bu soruya bir türlü cevap bulamadık... Ancak tek cevabımız var ki; hani meşhur bilinen Tanzimat Fermanı denilen Gülhane Hattı Hümayun adı altında  yayımlanan ve millete yutturulan batılaşma projesinin “hayata” geçirilmesidir?...

Sultan Abdülhamid’i de alaşağı etme planıydı...

1. Dünya Savaşı da, 2. Dünya Savaşı da; “hepsi planın” bir parçasıydı...

Vay bu Cumhuriyetin kuruluşuymuş, vay bu Lozan Zaferi imiş...

Bunların hiçbiri, gerçek, yalan söylemeyen tarihimizde birer “kurtuluş” hamlesi olduğundan söz etmiyor..

Yalan söyleyen tarihte bunların tümü orijinal değil, saptırılarak millete yutturulmaya çalışılmıştır.. Ve bugün hala da Milli Eğitim ders müfredatlarında yer almaktadır.

İşte örf adetlerimiz, gelenek göreneklerimizi elin gavuruna benzetiyor olmamızdaki etken; “yalan söyleyen” tarihe odaklanmamızdandır...

Bakınız....

Dün de aynı sohbetimizde belirttiğimiz gibi aramızdaki anlaşmazlıklar, hele hele yasama erkini teşkil eden Büyük Millet Meclisi’ndeki kavgalar, küfürler, birbirine saldırmaların temelinde de, bu tür milli olmayan şeylere imza atmamızdır.. Manevi belasıdır.

İktidar parti “AK” diyorsa, illa ki anamuhalefet partisi “Kara” diyor.

Bugüne kadar, yani AK Parti’nin iktidara gelişinden günümüze kadar yapılan tüm yatırımlar gerçekleşmeden önce proje halindeyken illa ki anamuhalefet partisi yedi dereden bulanık su akıtarak bahaneler göstererek, o projelere karşı çıkıyor, sabote ediyor.

Oysa ki o projeler Türkiye’nin can damarıdır ve hakikaten kurtarıcısı durumundadır.

Erdoğan’ın 2002 yılının sonlarına doğru AK Parti’yi iktidara getirirken, o zaman dahi “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek davaya sarılmıştı.. Ve bugüne kadar da, aynı “dava” ilkeleriyle iktidarına devam ediyor.

Bugüne kadar siyasal olarak milletçe iniş kalkışlarımız olmuştur, ama yatırama dair projelerin yüzde doksanı AK Parti döneminde gerçekleşmiştir.

Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın altına imzasını attığı her proje gerçekleştirilmiştir, faydalı olmuştur, millette gerçekten o projelere büyük destek vermiştir...

Ama Cumhuriyet Halk Parti bu projelerin hiçbirisine rıza göstermemiş, onun yandaş medyası da enva-i türlü yalancı, sahtekar görünümüyle, karşı çıkmıştır...

Kendilerini evliyaullah zırhına büründürmüş insanlar  olarak görüp, bu projelerle alay edercesine Cumhuriyet Halk Partinin yanında yer almışlardır.

Ama heyhat!

Cumhuriyet Halk Parti’nin hiçbir projesi bu memlekette gerçekleştirilmemiştir, inşallah bundan sonra da gerçekleşmeyecektir.

Allah o günleri göstermesin bize.

Evet dostlar!

Gerçekten bizim yaşam tarzımız, ister ekonomiksel olsun, ister kültürel olsun, her ne olursa olsun kendimizi inandığımız bu yüce dine benzetmediğimiz müddetçe önümüzdeki sıkıntılar çoğalır, hem de telafisi mümkün olmayan sıkıntılar, büyüyerek artar!…

Aslında Cumhuriyet Halk Parti’nin ileri sürmüş olduğu itirazlar tümüyle İsrail’in ve ABD’nin sayın Erdoğan’ın Türkiye’sinden böyle gösteriyor ise de fakat millet bu projeleri bir sefer bağrına basmıştır ve basacaktır.

İktidarın yanında, Erdoğan’ın yanında yer almıştır ve almaya devam edecektir.

Eğlencesiz, ifratsız ve israfsız nice yıllara diyorum..

En derin saygı ve sevgilerimle..