Görüş Bildir

RAMAZANA ELVEDA

Evet, sevgili okurlar...

Mübarek Ramazan-ı Şerif münasebetiyle bir ay kesintisiz olarak orucumuzu eda ettik.

Allah’a şükürlerimizi sunmak üzere bugün artık son günümüz..

Ramazana elveda diyoruz.

Keşke Ramazan-ı Şerif’te 30 gün boyunca bizden razı olarak ayrılsa...

Tutulan oruç sadece karnımızı aç bırakmak olmasın.

Allah bizlere mana anlamındaki temiz ahlakla yaşamayı nasip eylesin.

Ramazan orucumuzu kabul buyursun ve bizi kulluk görevini yerine getirmeye inanmış kullardan eylesin...

 

Haram yemeden, kimseye zarar vermeden, eziyet cefa vermeden gecesini duayla, teheccüt namazı ile geçirmeye, gündüzümüzü de 5 vakit namaz ve orucumuzu hakkıyla yerine getirenlerden eylesin.

Oruç tutmayanlara da; Allah, oruç tutmasını, ibadet yapmasını, nasip eylesin.

Onları Allah-ü Teâlâ’yı tanımasını bilen kullardan eylesin.

Ne mutlu o kimselere ki; helâle haram katmadan, günlük oruçlu hayatını günahsız geçirsin...

***

Evet, sevgili okurlar.

Ancak tüm bunlar her Müslüman’ın düşünmesi gereken, inanması gereken, yaşanması gereken fiili ibadetlerdir.

Fakat, Müslümanlık yalnız bunlardan ibaret değildir.

Müslümanlığın en ağır vasfı ve niteliği kişilerin günlük hayat akışları içerisinde İslam’ın tüm yasakladığı şeyleri yapmamaktır…

Kendini ahlâken arındırmaktır…

Güzel şeyleri de yapmak gibi görevleri yerine getirmektir.

İslam’ın haram kıldığı çok önemli ‘’Kebair’’ denilen büyük günahlardan sakınmak ve günlük hayat akışına dengelemek gerekir.

Bunlar bireyle sınırlı değildir..

Aynı zamanda aileler ile toplum ve hükümetlerle, devletlerle bunlar fiilen tatbik edilmesi ve ettirilmesi gerekir.

Yoksa 24 saatlik bireysel ibadetlerle kendini bağlayıp faiz gibi, fuhuş, uyuşturucu, kan dökme, can alıcı cinayetler ve küfrü sistemlerine eyvallah deyip boyun eğmek değildir…

Olup-bitene rıza gösteren fikriyattan çok uzak durmamız gerekir.

***

Aksi takdirde nice Ramazanlar, nice İbadetler, nice Namazlar hepsi ‘’KEENLEMYEKUN’’ olur.

Yani, hiç olmamış gibi sayılır.

Uçar gider.

Kendi kendimizi aldatmış oluruz..

Hiç kuşkusuz ki; içi başka, dışı başka, sadece gösterişli bir Müslüman olmaktan ise  olmamak daha iyidir.

Zira bu çok büyük bir tehlikedir ve bu da gizli nifak fitnesi demektir.

Bu hem kişisel suçtur, hem de toplumsal suçların oluşmasına zemin yaratır…

Bunun adı Kur’an diliyle münafıklıktır.

İşte, münafığın topluma verdiği zarar bundan ibarettir.

***

Bakınız, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan çok çaba sarf ediyor.

Gerek İslam adına, gerek ümmet adına, gerekse inanan bir kesimin galibiyeti ve çokluğu adına, tüm Dünyaya meydan okuyor.

Sayın Erdoğan, imanlı bir devlet büyüğüdür.

Bugün hayatımızdadır ve toplumun hayatıyla bütünleşmiş durumdadır.

Toplumla yekvücut olmuş, toplumun derdini kendi derdi gibi şiar edip düşünmekte olan bir Cumhurbaşkanıdır.

Türkiye’de böylesi bir devlet büyüğüne ilk defa rastlanılmaktadır..

İşte, gelip giden iderlere bakalım..

Kim hangi eserle, iman kudretiyle ve İslam'i ahlakıyla "yad" edilmekte..

Adından söz edilmekte?

Kimse yok?

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı sahiplenmeli; destek vermeliyiz…

Parti içi eleştiriler; yanlışlar yok değil var…

Ama bunun faturası, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kesilmemeli..

Ak partinin kendi içinde bazı söz hakkı verilmiş ve kendini dev aynasında görmüş kimselerin hata ve suçlarından dolayı da Cumhurbaşkanı suçlanamaz…

Küçültülemez.

Bu gibi davranışları yaparsak; yani, ona ve ekibine oy vermeyip, destek çıkmasak, yine zararlı çıkan biz millet oluruz…

Bu da, toplumsal bir yanlışlık olur?

Telafisi mümkün olmayan nedamet getirir…

Ki bu nedametten geri dönmek istesek te geri dönülemez bir yola girmiş oluruz.

Böylece tarihi bir hata ve yanlışlık yapmış oluruz.

Bu itibarla; inanmış, iman ruhu ile yaşamış bir Cumhurbaşkanını yalnız bırakmak olmaz.

Her ne kadar bazı çok büyük yanlış ve hatalar söz konusu ise de;

(Ki vardır) Özellikle Doğu ve Güneydoğudaki yanlış tespitler, tarihi hatalardır.

Ama ne yapacaksın.

Bazen güzel gül kokusundan faydalanmak üzere daldan koparılan güller kesinlikle dikensiz olmaz.

Bunların hepsini düşünmemiz lazım.

İnatlaşmamak gerekir.

Ama inanıyoruz ki; Erdoğan seçimlerden sonra kendi partisine ve Türkiye’ye çeki düzen verecektir.

***

Türkiye artık eski Türkiye durumunda olmaktan çıkıp yepyeni ter-ü taze, imanlı ve inançlı İslam hukuku paralelinde yürüyen bir yaşam hakkına kavuşacaktır.

Öyle düşünüyoruz ki, bu da Türkiye için son hamle ve son şanstır.

Çünkü, İslam düşüncesi, şeriat hukuku paralelinde yaşanmadığı takdirde; Allah korusun komşularımız Irak ve Suriye gibi badirelerden kurtulamayız.

Dışarıdaki düşmanlar, haçlı emperyalizm ve Siyonist zihniyetler bunu bekliyor.

Allah onlara fırsat vermesin.

Ama unutmayalım ki, içimizde iyi görünen, güzel görüntü veren münafık tiğnetli karakterleri, yeniden beslemiş oluruz…

Yeniden Atatürkçülük, Laikçilik, Çağdaşçılık gibi içi boşaltılmış boş kavramların hegemonyası altına girmiş oluruz.

Bunun vebali ise çok ağırdır.

Buna sebebiyet verenlerden bunun vebali hem bu dünyada alınır, hem de öbür dünyada alınır.

Hatta kat be kat fazlasıyla alınır.

Bizim düşüncemiz bu yöndedir.

Allah’ın bize vermiş olduğu iman şuuru ile yaşayalım.

Allah, Türkiye’yi tağuti ve anarşi yaratan düzen ve rejimlerden uzak kalmayı nasip eylesin…

İşte bu dua ve temenniyle!..

Yarın idrak edeceğimiz müberek Ramazan Bayramınızı da şimdiden tebrik ediyorum..

Allah yar ve yardımcınız olsun..

En derin Saygılarımla….

 


Bu Makale 3362 kere okunmuştur.