RANTIN KILIFI "MÜTEŞEBBİS HEYETLER?.."

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü; “İSLAM DİNİ MÜTEKÂMİL BİR SİSTEMDİR” başlığı altındaki yazı sohbetimizin, son bölümünde şu ifadelere yer vermiştik..

 “Vatandaş hangi resmi daireye gidiyorsa, o resmi dairede günlük işlerini rahatlıkla yürütemez duruma gelmiştir...

“Bugün git yarın gel, yarından sonra gel, bir hafta sonra gel” gibi sloganlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Bunun sebebi de yukarıda ifade ettiğimiz gibi; kişisel ihtiras ve rant, karını başkasının zararında görme anlayışıyla yaşayan resmi kurum ve kuruluşlarda birçok insan vardır.

Lüzum görüldüğü zaman, bunları bir bir adlandırarak, yer, tarih ve makam vererek kamuoyuna, yine bu köşede yazmayı da taahhüt ediyoruz.

Hele hele şu STK’lar...

Hele hele devleti sömüren, ülkeyi sömüren Organize Sanayi Kuruluşlarının müteşebbis heyetleri..

Onların girdiği girdaplara girersek…

Ki gireceğiz.

Yer yerinden oynar.

Tüyler ürpertici skandallar var.”

* * *

Yazımızı, böyle noktalamıştık... Elbette ki, bu söylediklerimizin arkasındayız!..

Ve olup-biten tüm olumsuzlukları da, burada deşifre etmeye devam edeceğiz!..

Ne yazık ki, son dönemlerde ülkenin bir çok bölgesinde, Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle de Diyarbakır’ımızda, “rantiyeci” kesimler ve bazı “çıkar düşkünü” kamu personelleri, kol gezmektedir...

Hele ki, “yatırım ve istihdam” adı altındaki “istismarcıların” sergiledikleri, organizasyonlar bölgede birer yıkım, birer kabus olarak çökmektedir..

Bu istismarcılar “Bakanlıklarda” cirit atarak, devletten “binlerce dönüm” hazine arazisini kopararak, müteşebbis heyeti “kisvesiyle” rant çarkını döndürüyorlar...

Ne idüğü belirsiz bu oluşumların aktörleri, hazine arazilerini kendilerine tedarik ettikten sonra, istihdam ve yatırımcılık pozisyonlarından tümüyle, 180 derece dönüş yapıyorlar..

“Şahsi rant” müteşebbisler heyeti olarak, yatırımcıların karşısına çıkıyorlar..

***

Sevgili okurlar..

Bunların “rant çarkı” şöyle dönüyor..

Önce bir oluşuma gidiyorlar...

Kendilerince bir ekip oluşturuluyor...

Bir dizi bürokratik işlemler tertipliyorlar..

Sonra, Sanayi, Ticaret, İstihdam, Yatırım gibi “istismar” odaklı söylem ve projelerin tanzimiyle, Bakanlıkların kapısı aşındırılıyor...

Şu yatırımı yapacağız, şunu edeceğim, istidam oluşturacağız diyorlar..

Bize, hazine arazisi!..

Devletten, binlerce dönüm beleş, tek kuruş ödemeden “hazine” arazilerini, koparıyorlar..

Akabinde, “o hazine arazilerini” büyük bir rant teminiyle, yüksek fiyatla “yatırımcıya, istiham sağlamaya çalışan” iş adamına, satıyorlar..

Öyle böyle değil; rant teminleri..

Öylesine bir anlaşma ki; o para nasıl geldi, nereye gitti, kim aldı, kim harcadı, meçhul?

Bedavadan alınan o hazine arazileri dönümü; yan harcamaları ile birlikte yatırımcı iş insanına, dönümü 50-60 bin arasında satılıyor...

Ne gariptir ki; satışı yapılan bu arazilerin “tapusu yok?!...

Münazaalı bir arazi.

Mahkeme kararı olmamasına rağmen satışı yapılıyor...

Tabi ki, satışı yapılan arazisinin paraları cebe indiriliyor...

 

Satışı şeklen gerçekleştiriliyor..

Olan yatırımcıya oluyor..

Çünkü yatırımcı o arazinin sahibi değil...

Ama Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü; “herşeye” gözünü, kulağını, ağzını kapatıp, aidatını tıkır tıkır almaya bakıyor.

Hem de büyük bir belirsizlik içerisinde bunu yapıyor.

O paranın ne için alındığı, nasıl harcandığı, nereye harcandığı hiç belli değil...

Peki, Devlete arazi karşılığında ödeme yapılıyor mu, yapılmıyor mu?

Ne var ki, o da belli değil..

Bu da yetmiyormuş gibi bir de kentin en büyük mülki amiri olan Valileri Başkan olarak gösterip, Valinin imzasıyla işlerini kaşla göz arasında yürütüyorlar.

Tabi ki burada valilerimizi tenzih ediyoruz..

Ama bunlar çarklarını döndürüyorlar, lakin olan yatırımcı insana oluyor..

Bu ne idüğü belirsiz rantiyeci anlayışların arkasında gizli güçlerin varlığı da göz ardı edilemez...

Ki kimse de inkar edemez..

Nitekim iş insanları ne diyor?...

Bunlar ya faizci, tefeci para babalarıdır, ya da bunların anlaşmalı olduğu siyasiler vardır?

Yatırımcı bir çok iş insanı; mustarip ve tepkili!...

Diyor ki...

Yönetim, iktidar ve bakanlık mutlaka “bu rant çarkının” üzerine gitmelidir, irdelemelidir...

Devletin yüksek teftiş kurulu tarafından gözetlenmelidir...

İşi iyi bilen bir teftiş heyeti tarafından dosyalara, sözleşmelere el konulup, soruşturmaya tabi tutmalıdır...

Bir an evvel, ivedilikle, zaman kaybetmeden böylesine kişisel ranta dayalı müteşebbis heyetlerine “mercek” tutulmalıdır...

Kimliklerine, hal ve hareketlerine, hayat ve tavırlarına, ekonomik güçlerine, göz atmaları kaçınılmaz bir hal almıştır..

İş insanlarında, bu minvalde büyük bir istek ve arzu söz konusudur..

Çünkü bize gelen yoğunla şikayet var...

Hele ki, yıllar yılıdır devlete ait, yani Milli Emlak’a ait olan arazileri “ecri misil” olarak binlerce lira ödeyen Vatandaşların hakkına, hukukuna göz dikilmesi hali!..

Bakınız, hadiseye...

Vatandaş yıllar önce hazine arazisine “ecri misil” yani kira ödeyerek sahip çıkmıştır.. Tarla olarak kullanmıştır...

Üzerinde yapı yapmıştır..

30-40 yıl, kullanmıştır..

Ki, Cumhurbaşkanın emir ve tavsiyeleri de vardır.. Bu araziler o vatandaş isterse; ona satabilirsiniz!...

Çünkü; onun hakkıdır...

Ne var ki, “bir hiç uğruna, birilerinin rantı için” bu hak, hukuk, işlem “göz ardı” edilerek, adeta o vatandaşın “malı” olan arazi gasp ediliyor...

O arazi, rantiyeci şebekelerin ağır basan terazisine gidiyor.

***

Diyarbakır’ımızda bazı STK’ların başındaki veya çevresindeki ne idüğü belirsizlikle bilinen kişilerin hiçbir zaman iyi niyet sahibi olmadıklarını bilmeyen yoktur...

Geçmişe yönelik mazilerini de bilmeyen yoktur..

Ya HDP’nin, ya da PKK’nın yanında yer aldıklarına ilişkin..

Çünkü en küçük bir araştırmada; ortaya çıkar..

İşte bu yapılar, “istihdam yaratıyoruz” adı altında devletten almış oldukları böylesine arsa ve arazilerin haddi hesabı yoktur...

Diyarbakır’daki çarkın tümü bu şebekelerin, organizasyonuyla dönmektedir..

***

Gönül arzu ediyor ki, bugünkü yazımıza konu ettiklerimizin tümüne dair, yer, mekan ve belge sunarak, sizlere aktarabilmek!...

Ama bugün için, mümkün değil..

Çünkü, her bir mevzuya dair verilebilinecek onlarca örnek ve belge söz konusudur..

Bugün sadece birini örnek vermek istiyorum...

İşte, Organize Sanayi Bölgesinden bir örnek..

Diyarbakır-Elazığ yolu üzerindeki, Organize Sanayi bölgesi..

Burada, yıllar öncesinde “yatırım” adına satışı yapılan araziye kurulan fabrikalar var..

20-25 yıldır, kurulu fabrikalar..

Ama o fabrikalar, bugüne kadar tapusuz olarak faaliyet göstermiştir...

İlginçtir, o arazi çevredeki köylüler tarafından “dava” konusu edilmiş..

Ama OSB Yönetimi, buna rağmen “o araziyi” yıllar önce, yatırımcıya satmıştır..

Ama nasıl; satmış?..

Şimdi, Yargıtay köylüleri haklı bulmuş...

Eeee, ne olacak şimdi?... Bir muamma..?

Ne, istimlak yönünde, “köylülere” herhangi bir ödeme yapılıyor?..

Ne de, o arazi üzerine “yatırım yapan" iş adamları “arazinin tapusunu” alamıyor?

Denir ya; gel de çık işin içinde...

Tabi bu curcunanın başında M.Ö ismini taşıyan; OSB’nin bir de müdürü var?

Ki o müdürün de maşallahı var (!) evlere şenlik...

Yıllardan beri oraya çöreklenmiş.

Hesap kitabı tamamıyla meçhul ve muamma bir derinlikte yürüyor.

Peki, gelen giden valilerimiz bunları görmüyorlar mı?

Veyahut Diyarbakır’ımızı temsil eden siyasilerimiz, bu nasıl iş demiyorlar mı?.

Bugün iş insanları, onlara sesleniyor.

Hatta toplum, onları dört gözle intizar ediyor, bekliyor.

Ama ne yazık ki hiç kimseden bir çıt sesi dahi çıkmıyor.

Pek tabi ki, bu işin peşini bırakmayacağız, takip ediyoruz.

Keza dünkü sohbetimizde de ifade ettiğimiz gibi; ne yazık ki devletin “DEVAİL-İ DEVLİYE” denilen bazı kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesindeki yetkili bazı çalışanlar; “keyfe ma yeşa” anlayışıyla makam ve mevki işgal ediyorlar..

Yani canı ne zaman isterse; iş geliyor?

Hele hele son zamanlarda korona virüsü de bahane ederek, hiç olmadıkları halde “hastaymış” gibi gösterip makama bile gelmiyorlar...

Vatandaşta o kamu kurum ve kuruluşlarının kapısı önünde kuyrukta bekliyor...

Ama iş yapan kimse yok..

Çünkü, “müdür bey yok, daire amiri yok, iş yapan memur yok.”

Ya izinli.  İzinliyse ya hasta(!) ya da raporlu.

İşte tüm bunlar keşke mercek altına alınmış olunsaydı.

Ama ümit ediyoruz ki yeni Valimiz Sayın Münir Karaloğlu’nun dikkatinden kaçmayacaktır bu çarpık durum...

Bunları mercek altına alacağına da inanıyoruz.

Temenni ediyor ve istiyoruz.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi kesinlikle bu işin peşini bırakmayacağız.

Devletine seve seve vergisini veren, işsizliği ortadan kaldırıp büyük çapta istihdam yaratan, ama o rantiyeci müteşebbis heyeti içinde değil, müstakil çalışan nice işadamlarımız vardır.

Onlara işgalci diyorlar veya zorba diyorlar.

Ama hiçte öyle değil...

Bunlara rağmen, Diyarbakır’da istihdam yaratan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da iş yapan nice yiğit insanlarımız vardır...

Hem devletine bağlıdırlar.

Hem devletine vergilerini veriyorlar.

Ve hem de işsizliği körüklemek yerine istihdam yaratıyorlar.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar...