REFORMLAR MÜKEMMEL..!?

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki günkü Diyarbakır Söz Gazetesinin manşet haberi dikkatinizi çekmiştir sanırım...

Haber başlığı büyük puntolarla şöyle yazılıydı..

 “850 BİN ESNAF VERGİDEN MUAF..”

Hiç kuşkusuz ki bu haber, esnaf kesiminde hatta tüm toplumda büyük memnuniyet yaratmıştır...

Helal olsun diyoruz Cumhurbaşkanı Erdoğan’a...

19 yıldır iktidarda...

Gerek, gençlik yılları olsun..

Gerekse de İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde olsun...

Hep, kalbi ve vicdani derinliklerinde taşıdığı misyonunun “sesine” kulak vererek, “halka hizmet, hakka hizmet” şiarıyla mücadele etmiştir...

Ki üstlendiği misyonu, yeri ve zamanı gelince de aksiyona çevirmektedir..

Yeter ki güç birliği olsun...

Yine dün olduğu gibi bugün de öyle inanıyoruz ki yaşadığı sürece, hep halkın dualarına mazhar olacaktır...

***

Gelirsek, Başkan Erdoğan’ın “Ekonomiksel Reformla” ilgili açıklamasının yer aldığı Söz Gazetesindeki haberin Esnafı umutlandıran cümlesine...

“Geliri düşük olan küçük esnafa vergi muafiyeti sağlanacak.

Basit usulde vergilendirilen yaklaşık 850 bin esnaf gelir vergisinden muaf tutularak beyan yükümlülükleri kaldırılacak.”

Dile kolay; 850 bin esnaf Vergiden Muaf...

Tarihi bir hamle...

Bu, ekonominin her sektörünü bağlamaktadır...

Ülke ve millet “rahat” bir nefes alacak gibi geliyor bize!...

Bu hamle şu gerçeği de ifade etmektedir..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin ve milletin “temel sorunlarını” yakından takip etmektedir...

Ekonomiksel durumları düşük olan esnafı görmekte...

İş adamından haberdar..

İş çevrelerinin hal-i durumunu titizlikle takip ediyor...

Nitekim günü gelince de damgasını basıp çözüm bulma noktasında; gerekli hamleleri yapmaktadır...

Lakin bir nokta var ki o da “ama” dedirtiyor...

Şöyle ki...

Cumhurbaşkanının tüm bu titiz hizmet anlayışını “boşa çıkarmak” isteyenler var...

İşin istismarcılarının ortaya çıkabilme ihtimalleri var?

İşte bunları gözden kaçırmamak gerekiyor.

Zira, 1980 sonrasını hatırlarsak..

Merhum Turgut Özal döneminden, bugüne kadar özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muzda, Diyarbakır’ımızda yapılan yatırım teşvikleri, yeni istihdamlara tanınan imkânlar, verilen teşvikler, kullanılan devlet imkânları ne yazık ki yüksek derecede “istismarlara” neden olmuştur...

Halk deyimiyle, “çar-çur” edilerek, birilerinin kasası doldurulmuştur...

Gerek vergi muafiyetleri, sigorta muafiyetleri olsun ve gerekse teşvike yönelik tanınan devlet imkânları olsun…

Bir zaman sonrasında istismarcıların, çıkarcı, rüşvetçi oluşumların yüzünden; “yatırımlar ve teşviklerin” geri dönüşü fiyaskoyla neticelenmektedir...

Bugün bile geçmişteki “teşvik vurguncularının” yol kenarında bıraktıkları, enkaz yapılar söz konusu!...

Her şey kağıt üzerinde!...

Maalesef, devletin o imkânları, özellikle Cumhurbaşkanımızın o iyi niyete dair açtığı şefkat kanatları, “çıkarcı ve rantçı” çevreler tarafından kötüye kullanılıyor..

İlgili ve yetkili bazı birimler de onların dümenine takılınca, her şey kontrolsüzleşiyor..

İşte bu nedenle, Cumhurbaşkanının “Ekonomiye” hayat verme, esnafa ve iş dünyasına “can suyu” olma noktasındaki hizmet anlayışını “istismar” edebilecek yapılara karşı ama diyerek, bunları hiç gözden kaçırmamak lazım.

Çünkü bir medya grubu olarak bunları duyduğumuz gibi fiilen de görüyoruz ve içinde yaşıyoruz.

Yaşananlar göz ardı edilemez...

Nitekim OSB’ler...

Özellikle Diyarbakır Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünde yaşanan çarpıklıkları, sürekli dile getiriyoruz...

Yatırımcılara yönelik Bakanlığın göstermiş olduğu teşvik imkânları, ne yazık ki yıllardan beri hep kötüye kullanılmış...

Bir “tekelleşmenin” hâkimiyeti söz konusu…

Oraya çöreklenmiş bir iki tane neidüğü belirsiz kişi yüzünden, Diyarbakır’ın ekonomisi sürekli baltalanmaktadır...

Devletin verdiği teşvikler “istismar” ediliyor..

Yandaşa peşkeş çektiriliyor..

Sadece rant, çıkar, başkasının zararında temin edilen kişisel menfaat temini!.

Ne yazık ki tüm bunlar devletin bu imkânlarını küçülterek ve küçümseyerek kötüye kullanılınca, der demez vatandaş hayal kırıklığına uğruyor...

Hükümetler, bakanlıklar “suçlanır” hale geliyor..

Hep ifade ediyoruz..

Teşviklere hiçbir kişi ve kurum çifte standart uygulayamaz...

Uygulamadan da uzak durmalıdır.

Rantiyeciler cirit atmamalıdır...

AK Partili görünüp de aslında AK Partinin ruhunu zerre-i miskal taşımayan, dolaylı yollarla çok değişik fraksiyonlarla iç içe olan insanlar bilinmelidir ki; “kuzu postuna bürünen kurt” misali çok tehlikelidirler.

Vatandaşı da çok zor duruma düşürüyorlar.

Bu itibarla devlet bunu gözden geçirmeli ve sonrasında elbette ki teşvikleri de esirgememelidir.

OSB’lerin işgal ettiği arazilerin yarattığı mağduriyetler..

Köylünün “mera arazisine” göz dikilmesi..

Özellikle, Mehdi Eker’in Tarım Bakanlığı döneminde meradan hazineye dönüştürülerek yatırım adı altında bir kısım vatandaşların malının adeta gasp edilmesi..

Arazilerin başkasının temliğine bırakılması..

Ne yazık ki arazi toplulaştırma adı altındaki “arazi peşkeşi” bu coğrafyadaki vatandaşlar arasında çok büyük infiale neden olmuştur..

Husumetler olmuştur..

Arazi yüzünden çatışmalar yaşanmıştır..

İnsanlar öldürülmüştür..

Ki hala anlaşmazlıklar yoğun bir şekilde yaşanmaktadır...

Onun için diyoruz ki “özelde Diyarbakır, genelde Güneydoğu bölgesindeki” çöreklenmiş bu yapıların görülmesi ve sorgulanması gerekir...

Yoksa her şey “eski tas eski hamam” misali olmaktan öteye gitmez..

***

Sevgili okurlar...

Sayın Başkan Erdoğan’ın açıkladığı reformlar, günümüzdeki ekonomiksel sıkıntıları gidermek için hayati öneme haizdir...

Bize göre geç bile kalınmıştır.

Çünkü ekonomik refahın olmadığı, sağlanmadığı bir ülkede, huzurun, istikrarın, güvenin tesis edilmesi zordur...

Adil ve şeffaf olunmalı...

Bu arada Cumhurbaşkanımızın adalette, yargıda gerçekleştirmek istediği reformlar da önemlidir..

Ve olmazsa olmazımızdır diyorum; Yargıda reform!

Zira yargı, tümüyle olmasa dahi tarafsızlığını, bağımsızlığını yitirmiş durumda.

Tartışılır bir noktada bulunuyor..

Yoksa CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için Yargı siyasi malzeme olmazdı?

İkide bir “Adalet istiyorum” diye laf edebiyatlığı yapmazdı?

Tabi, hangi adalet?

O ayrı bir siyasi âlem.

Millet onun zaten farkındadır.

Ama yine CHP’nin, yine Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü zamanında Devrimci Sosyalist bazı iş sendikalarının patronlarıyla işbirliği yaparak, çıkardığı iş kanunu..

Ecevit’in de Başbakanlığı esnasında hatta Ecevit ve rahmetli Erbakan’ın koalisyonunda gerçekleştirdikleri “İş Kanunu” istihdam bakımından Türkiye’nin gelişmesine, ilerlemesine, sermayenin büyümesine çok büyük bir engel teşkil ettiğini bilmeyen yoktur..

Ki yıllar yılıdır buradan dile getiriyoruz...

Çünkü İş Kanununun muhtevasına bakıldığında, hukuksal olarak incelendiğinde A’dan Z’ye kadar hiçbir satırı ama hiçbir satırı gerçek hukuk normlarına uygunluk arz etmiyor...

Dünya hukuk literatüründe bile bize göre zerre-i miskal yeri yoktur.

Zira Bağımlıdır.

Zira ideolojiktir.

Zira Siyasidir.

Zira Taraftır.

Zira Yanlıdır.

O günden bu yana CHP’nin ve bayatlamış devrimci geçinen sendikaların değirmenine su taşımaktan öte faaliyet göstermeyen bir yasadır.

Bazı rantiyeci, cepçi avukatlara da gayrimeşru yoldan para kazandırma rabıtası gibidir.

Sebepsiz yere zenginleşme unsurudur.

İstihdam yaratmak isteyen gerçek işadamlarının cebine girip, yasalar gölgesinde, yasal yollarla (!)  haksız yere para çekmektir.

Az önce ifade ettiğim gibi; sebepsiz zenginleşme halidir.

Gerek kötü niyetli bazı işçi potansiyeli olsun, gerek rantiyeci bazı avukatların hali olsun;  iş kanununun ve iş mahkemelerinin bu doğrultudaki uygulamaları çok ızdırap vermektedir.

İşçiyle işveren arasında adeta kargaşa ve terör halinin yaşanmasına neden olmaktadır...

Bunu sadece biz dile getirmiyoruz...

Bir çok hukukçular hatta iş mahkemelerinin bazı yargıçları da itiraf mahiyetinde endişelerini dile getirmektedirler..

Sonuç itibariyle; İş Kanunu tez elden “Yargı reformu” kapsamına alınıp, irdelenmelidir..

En derin saygı ve sevgilerimle.