SİYASETİN GERÇEK YÜZÜ VE ÇELİŞKİLER? (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünden devam diyoruz...

Siyasetin hal-i durumu gerçekten “vahim...”

Varlık ve görünüm itibariyle topluma vermiş olduğu hayatiyet... Yani “canlılık” gerçekten “ke en lem yekûn..”

Özetle, kocaman bir “HİÇ...” 

Denir ya, dünden beter...

Çünkü siyaset öylesine “milli ve yerli” olmaktan çıkmış ki, elin gavurunun ülkeye ve millete beslediği “kin ve nefretin” pabucunu dama atıyor...

Büyük bir girdap ve çözümsüzlük var...

***

Diyarbakır SÖZ Gazetesinin dünkü sürmanşetinin sağ köşesinde şöyle bir haber başlığı vardı.

“HAKSIZ REKABET YEREL MEDYAYI BİTİRİYOR..”

Bu haberin kaynağı Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan Bey’in açıklamalarına dayanıyor...

Kamu Baş Denetçisi Şeref Malkoç bey Cumhurbaşkanına yakınlığı ve Abdülhamit Gül Beyefendinin kayınbabası olması hasebiyle AK Parti bünyesinde çok büyük etkisi olduğunu biliyoruz...

Ki öyle de düşünüyoruz.

Yanlış değilsem Refah Partisi döneminde Bakanlık da yapmış bir insan.

Düşünce itibariyle de inançlı bir hukukçu ve siyasetçi.

Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan Bey, yerel medyanın ızdıraplarını Erdoğan’a sunulmak üzere kendisine iletiyor...

Öyle inanıyorum ki Sayın Malkoç bu işin üstesinden gelecektir...

Hak ve hakkaniyeti inceleyecektir...

Çünkü haksızlık nerede düğümlenmişse o düğümü çözme imkânına sahip bir insan.

Bu itibarla bize göre çok büyük isabetli bir girişim olmuştur Yerel medya açısından...

Gerçekten TÜRKSAT, yıllardan beri uydudan büyük hizmetleri yapma başarısına sahip bir kurum ise de ki öyledir.

Ama her şeyden evvel liberal demokrasi unsuruna inanmış ve topluma bir hizmet yerine kişisel kar ve rantı ön planda tutmaktadır.

Çok acımasızca yerel televizyonlardan aidat alıyor..

Dolar kuru üzerinden medyayı borçlandırırken, dövizin her gün fırlayarak yükselmesi, TÜRKSAT’a borçlu olan televizyon kanallarını acımasızca kıskaca alıyor...

Büyük meblağlar talep edilmektedir.

Borçlarını zamanında ödemeyenleri de yüksek faize tabi tutuyor...

Hem de kur faizi üzerinden illaki o parayı tahsil ediyor

Böylece Anadolu medya kuruluşlarının sahipleri çok zor duruma düşmekle beraber, utanma durumundan da olsa kanallarını kapatmıyorlar?..

Kendi iç imkanlarıyla finanse etmek zorunda kalıyorlar..

Kendi yağlarında kavruluyorlar..

Anadolu medyası ülkenin ve siyasetin can damarıdır, kilit noktasıdır, olmazsa olmazıdır.

Ama tüm bunlara rağmen, TÜRKSAT’ın acımasızlığını da hiçbir vicdan sığdıramaz ve bünyesine de taşıyamaz.

Defalarca bildirdik.

Hem de e-devlet aracılığıyla bildirdik ve Cumhurbaşkanına iletilmesine rağmen hala da ses seda yok.

Bu yetmiyormuş gibi bir de Basın İlan Kurumu’nun Anadolu’daki yerel gazetelerden tahsildarlık yaparak reklam gelirlerinden yüzde 15 kesinti yapması.

Hem de ödemelerin bir defada değil, ayda iki defa yapılması..

Bu paraların nereye gittiği de kamuoyunun meçhulüdür.

Bu her iki kurum devlet kurumu olmadığı halde, nereye bağlı oldukları da bilinmemektedir.

Bakınız, biz Diyarbakır’da her ay TÜRKSAT’a 147 bin lira göndermek zorundayız.

Aksi halde faiz katlama olur, mahkemelik oluruz.

Hatta o parayı bizden tahsil etmek için icra mahkemelerine başvurabilir.

Oysaki Sinan Burhan Beyefendinin dediği gibi; “Yerel medya demokrasinin akciğeridir, çok sesliliğin teminatıdır.”

Tüm bunlara rağmen ne yazık ki Türkiye’deki demokrasinin zaman zaman bürokrasiye yenik düşmesini de kimse inkâr edemez.

Bir de bu yetmiyormuş gibi devlet, hükümet, her platformda “Anadolu medyasına sahip çıkıyoruz ve destekliyoruz” demelerine rağmen öyle bir şey yok.

Ancak acımasızca yapılandırılan borçların katlama faizini alıyor ve yerel medyayı yenik düşürüyor.

Genellikle yerel medyanın ana amacı, temel dayanağı güçlenmektir, devletle millet arasında bir barış köprüsü oluşturmaktır...

Ama heyhat!

Sanki siyaset dünyasının yerel medyaya karşı kini varmış gibi yan gözle bakılıyor..

Her halükarda yan gözle bakıyorlar.

Ve bir türlü barışa dayalı yardım elini uzatmıyor.

Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sayın Sinan Burhan’ın dile getirmiş olduğu ifadelerin altına imzamızı atıyor, kendisini tebrik ediyoruz ve destekliyoruz.

Tüm bunlara rağmen, gazetelerin köşelerinde veyahut ekranlarda ne gibi bir savunma yapılmışsa, öyle inanıyoruz ki yanlıştır, dayanaksızdır ve tutarsızlıktır...

Hele ki reklamlar...

Özellikle banka reklamları...

Özellikle AK Partinin himayesinde olan resmi kurum ve kuruluşların birçok önemli reklamları olmasına rağmen, yerel medyanın semtinden bile geçmiyorlar.

İllaki iktidar partisinin havuzdaki yan figüranlarına düşüyor o büyük pasta.

Hal böyle olunca siyasetin ikiyüzlülüğü, tarafgirliği ortaya çıkıyor ve kendini ele veriyor.

Diyarbakır’ımızın yayın yapan bir iki televizyonunun çok güçlü sesliliğine rağmen ve aynı zamanda sosyalist, emperyalist kirli güçlerle mücadele etmesine rağmen, Cumhurbaşkanının birini iki etmeden tüm emir ve komutası altında savunmaktadır.

Ama bu savunma meğerki yanlış adrese gidiyor.

Bunu düzelteceğiz, düzeltmek zorundayız.

Yazımıza son vermeden önce Ziya Paşa’nın çok hikmetli birkaç mısraını sizinle paylaşalım.

O çağın en güçlü sesi, kalemi olan merhum Ziya Paşa şöyle sesleniyor...

Diyor ki;

“İnsana sadakat yakışır görse de ikrah

Yardımcısıdır doğruların Hz. Allah

Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhir

Elbette olur ev yıkanın hânesi vîrân

Ekser kişinin sûretine sîreti uymaz,

Yâ Rab! Bu ne hikmetdir, İlâhî! Bu ne hâlet!”

***

Ziya Paşa devamla şöyle diyor;

“Derde uğrar kim sadakat etse elbet devlete

İstikamet mahz-ı cinnettir bu mülk u millete”

***

Ziya Paşa’nın son iki mısraı oldukça çarpıcıdır.

Demek ki bu ülkede, bu memlekette, iktidarların nezdinde sadakat gösterenlerin yeri yoktur.

Hele hele dürüstlüğün yüzüne bakan hiç yoktur.

En derin saygı ve sevgilerimle.