TARİHİN ÇÖP SEPETİNE DÖNÜŞEBİLEN MEZALİM!?

Evet, sevgili okurlar.

İki günden beri “KÜFÜR DÜNYASINA KARŞI SOSYAL İSLAM(!)?” başlıklı yazımızın içeriğinin tümünü yeniden buraya tekrarlayıp, size birçok şeyleri hatırlatmaya gerek duymuyorum.

Ancak bazı önemli konulara başlıklar şeklinde, değinip geçeceğiz.

Yeryüzünde kâinatın oluşumu ve gelişimi tesadüfi değildir.

Hiçbir şey rasgele kendi kendine oluşmaz, olayların arkasında mutlaka göremediğimiz gizli güçler vardır.

O güçlerin adı da “Melaikelerdir.”

Allah’ın, kâinat içerisinde görevlendirdiği ve bizim göremediğimiz sayısız ordular vardır.

Cenab-ı Allah, istediği an, istediği zaman onları hemen harekete geçirir.

Özellikle tarih boyunca insanların yapmış olduğu mezalim, zulüm, zorbalık, saldırganlık, Allah’ı tanımama zamanlarında bu ilahi gizli güç harekete geçer ve gerekeni yaparlar..

Nitekim hal-i âlem meydanda…

“Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle yola çıkarsak, durum ortadadır.

Ama bu da bir gerçektir ki bunu burada başlık olarak büyük puntolarla yazmamız gerekir ki dikkat çeksin diye…

* * *

Evet, sevgili dostlar.

1-Kesinlikle bilinmelidir ki devletlerin uzun ömür yaşayabilmesi için, halkıyla barışık içinde olması gerekir.

2-Halkın günlük hayat akışları içerisinde maddi ve manevi huzursuzlukları ortadan kaldırma görevini tavizsiz yerine getirmesi gerekir.

Ama nerde diyeceksiniz?..

Aynen de öyle…

Çünkü hali hazırda "Devlet bir yandan somut bir mücadele" ortaya koyuyor gibi görünüyor.. Ama, beri yanda, halk arasında yaşanan acımasızlıklar, hukuksuzluklar, hak, hukuk tanımazlık, alabildiğine yaşanıyor..

Ve bunlar görmezlikten geliniyor..

Somut olan mezalim "soyutlaştırılarak" bir hiç olarak görülüyor…

Yani ahali kan ağlıyor, ama kimsenin umurunda değil…

***

İkinci bir ana konumuz, bize ulaşan somut, kanıtlanmış bir bilgi ve belge var!.. O'nu kamuoyu adına, İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’ya sunuyoruz…

Kendilerine sesleniyor ve diyoruz ki;

Sayın Bakan!..

Yıllardan beri İçişleri Bakanlığı gibi kutsal ve şerefli bir görevi sürdürmektesiniz.. Gerçekten de bu özverili çalışmalarınız sayesinde, ülkenin al-i menfaati yönünde çok büyük ilerlemeler kaydedildi…

Özellikle Terörle Mücadelede devletin gücünü her tarafa somut bir şekilde göstermektesiniz.

Gerek iç ve gerek dış sınırlarımızda olsun, devletin ve milletin büyük düşmanı olan terör örgütü PKK’ya hak ettiği dersi veriyorsunuz… Ki hala da vermektesiniz.

Ama madalyonun diğer yüzüne baktığınızda;

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da devletin görevlendirdiği bazı görevlilerin, devlete rağmen yapmış olduğu keyfi muameleler, manevi işkenceler, rasgele yazılan acımasızca trafik cezalarının haddi hesabı yok...

Özellikle trafik sisteminin içinde bulunan bazı trafik memurlarının halka karşı, istihdama karşı, çalışan insanlara karşı yasaları kötüye kullanarak, kendi hedeflerine ulaşmak için “görev” adı altında yaptıkları yenilir-yutulur cinsten değil..

Sertlik ve acımasızca ceza yağdırma olayının yarattığı olumsuzluklar ayyuka çıkmıştır.

Nitekim yaşananlar karşısında coğrafyamızda kamuoyunun ekseriyeti ve galip düşüncesi şu yöndedir;

“Resmiyet adı altında, yasalar adı altında trafik polisinin yapmış olduğu keyfi işlemler, daha ne zamana kadar sürecek?”

Sayın İçişleri Bakanımızın bunlardan haberi yok mu?

Gündüz çalışamayan bazı iş çevrelerinin nakliyeleri ceza görmesinler diye, gece çalışmak istiyorlar ise de polis gece yarısı deyim yerindeyse adeta "avcılık" yapıyor.. Gündüz görev başındaymış gibi, gecenin bir vaktinde kum nakliye kamyonlarını takip ediyor.

Yazılan cezanın nedeni ise tonaj.

Tonaj cezası bir kamyona 18 bin Türk Lirası olarak kesiliyor.

Düşünün, 6 bin lira şoförün, 6 bin lira aracın, 6 bin lira da işletmenin…

Toplam 18 bin lira keyfi olarak yazılan bu cezalar, istihdam yönünde vahim sonuçlara neden olmaktadır?

Halkı oldukça devletten küstürmektedir?…

Ne yazık ki İçişleri Bakanlığına güvenen, hatta iktidara güvenen halk yaşadıkları karşısında büsbütün bu güveni kaybetmektedir?

Trafik polislerinin rasgele keyfi işlemleri, halkı devletten ve iktidardan ciddi manada küstürmektedir?

Bilerek veya bilmeyerek…

Sayın Bakan!

Bakınız, bir şoförün aldığı para asgari ücrettir.

Kesilen ceza 6 bin lira.

İki buçuk ay çalışacak, ancak o cezayı ödeyecek.

O şoför, çoluk çocuğuna ne yedirecek?

İki gün arayla yine bir ceza alırsa ne olacak?

Devlet bu kadar acımasız mı diye sormamak da elde değil.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanı olarak size tavsiyemiz, devletin kutsal görevlerini ehliyetsiz insanlara değil, ehil ve vicdanlı insanların eline vermenizdir..

Şımarık, kendini beğenmiş, devlet üniformasını kötüye kullanan görevlilere dikkat edilsin…

Çünkü kaş yapayım derken, göz çıkarılıyor..

En derin saygı ve sevgilerimle.