Görüş Bildir

TOPLUMSAL BİR SÜKUT-U HAYAL Mİ YAŞANIYOR?!

Evet, sevgili okurlar.

Gündem yine yoğun…

Güncelliğini koruyan olayların peş peşe gelmesi ve buna karşılık da oluşan çözümsüzlük hali, toplumu gerçekten çok büyük ümitsizliklere sürüklüyor...

Yarınlara dair ümitsizlikler oluşuyor..

Cevap aranan tek soru; Ülke ve millet; nereye gidiyor?

***

Yazımızın ana konularına girmeden evvel, bir üzüntümü paylaşmak istiyorum...

Kadim bir dostum olan Sakarya eski Valisi merhum Hüseyin Avni Coş, önceki gün vefat etti...

Ani vefatı, beni hayli üzdü...

Genç yaşta, geçirdiği kalp krizi sonucu onu kaybettik...

Sevgi ve muhabbeti yüksek biriydi...

Mesleğini icrada ehil ve liyakat ölçüsü, en yüksekti...

Devletin bir çok kademesinde görev yaptı..

Babacan biriydi..

Dürüst, sağlam ve ilkeli bir karaktere sahipti.

Devlet ile vatandaş arasında köprü ve hizmeti de “hakka hizmet” olarak bilendi!...

Duamız odur ki;

Allah gani gani rahmet etsin..

Gittiği yerde, utandırmasın..

Mekanı cennet olsun..

Yakınlarına ve tüm dostlarına başsağlığı diliyorum..

Allah’tan sabr-ı cemil niyaz ediyorum...

***

 

Vali Hüseyin Avni Coş...

1991-1993 yılları arasında OHAL Bölge Vali Yardımcısı olarak, Diyarbakır’da görev yaptı...

O tarihten itibaren tanırım... 

Görevinde çok samimiydi.

Çok ciddi bir Vali Yardımcısıydı.

Aynı dönemin OHAL Bölge Valisi de Sayın Ünal Erkan Beyefendiydi.

Gerçekten terörün her tarafta cirit attığı görünüyordu.

Ama devlet mücadelesini elinde tutan Vali Ünal Erkan ve Hüseyin Avni Coş’a verilen talimatlar doğrultusunda halk, büyük ümit besleyerek devlete bağlılığını gösteriyordu.

Gerçekten ikisi de görevlerinde başarılıydı.

Vali Sayın Coş, 2015’te Sakarya Valisi iken, ziyaret etmiştim...

Makamında görüştüm...

O ziyaretime çok sevinmiş ve büyük bir misafirperverlik göstermişti...

Kadim dostluğun gereği....

Tabii ölüm herkes için mukadderdir.

Vazgeçilmez ilahi bir hükümdür.

Ama genç yaşta veyahut da böyle sağlam, dürüst insanlar için, özellikle devlette hizmet yapan böylesi insanlar için, ani ayrılışları, ebediyete intikalleri, insanı derinden üzmektedir...

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü yazımızın muhtevasına gelirsek...

Yazıdaki ana hedef, ana strateji; devletlerin uzun ömürlü yaşayabilme şansını elde edebilmesini sağlayan, ana ilkelerin neler olduğudur?

O ilkeler hiç kuşkusuz ki hukukun üstünlüğüdür ve adaletin gerçekliğidir..

Bunlar, olmazsa olmazlardır...

Pek tabi ki, hukuk ve adalet adını kullanarak içi boşaltılmış bu iki kavramı hangi ülke, hangi devlet, hangi millet kullanırsa kullansın, “yaşam süresi” kısadır..

O ülke ve millet huzuru, istikrarı, güveni sağlamadığı gibi; birliğini ve dirliğini de tesis edemez!...

Bilakis tersi durumlar gelişir....

O devlet, o ülke, o yönetimler kendi toplumlarını sükut-u hayale uğratmış olurlar.

Beş günlük yazı serimize, başlık olarak kullandığımız “İŞLER HİÇ DE İYİ GİTMİYOR” ifadesi, bu gerçekçiliği tescil etmektedir...

Bu ifadenin ne kadar kapsamlı ve anlamlı olduğunu, tarihsel ve güncel olayları irdeleyerek, siz okurlarla paylaştık..

***

AK Parti’nin kuruluş felsefesi, tüzüğü, ülke yönetimine yönelik hedefleri, devleti ve milleti yüz yıllık kirli mecralardan kurtarmak, sistemin geçmişe yönelik kirli anlayışından hesap sormak, üzere yola çıktı...

Yeniden, İslam diyarında “İslam’ın dirilişini” sağlamak, gençliği İslam ahlakıyla donatıp yetiştirmekti, hedefi...

Ve deniliyordu ki;

Biz yepyeni kurulan bir AK Partiyiz...

Bir de; “gömlek” değişikliğinden söz ediliyordu..

Milli görüşle uzaktan yakından alakamız yok...

Biz yepyeni bir hukuk temsilcisiyiz...

Milleti çok kötü badirelerden ve terörden kurtarmak için, buradayız...

Stratejimiz, milletimizi geçmişe yönelik gelen giden yönetimlerin yanlış uygulamalarından doğan mezalimden kurtarıp, bu mezalimi kökten kesip atmaktır...”

Parti tüzüğü ve o günün siyasileri bunu ifade ediyordu...

Kelime yanlışlıkları, cümle değişiklikleri söz konusuysa da “Partinin Tüzüğü ve Hedef İlkeleri” özetle, bundan ibaretti...

Halk da buna güvenerek salt çoğunlukla oy verdi ve iktidara getirdi.

20 yıldan beri de AK Parti iktidardadır.

Devletin başında da kesintisiz olarak diyebiliriz ki Cumhurbaşkanımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan bulunmaktadır....

Ama gelişen, oluşan olaylar, son dönemlerde toplumu hayal kırıklığına uğratan çok yanlış uygulamaların varlığı söz konusudur..

Ve nerdeyse halka “illallah” dedirtmektedir.

Aslında, bugünkü yazıma başlık olarak; “AK Partiye yardım edin ey ahali!” ifadesini kullanmayı düşünüyordum...

Ama sonradan vazgeçtim..

 “TOPLUMSAL BİR SÜKUT-U HAYAL Mİ YAŞANIYOR?!” ifadesini kullanmayı uygun gördüm!

Zira gelişen bu vakalar, oluşan kirli maceraların karşısında AK Partinin uygulama, tutum ve davranışları, halkın beklentileriyle uyuşmadığı için, ekonomiksel sıkıntılardan tutun da ahlaki çöküşlerine kadar, zaman zaman toplumsal katliamlara kadar…

Evet, burada bir parantez açalım.

Her ne kadar terör odakları gerilemişse de PKK terör örgütünün bölgemizdeki faaliyetleri eskisi gibi görünmüyorsa da; o hain dev uykudadır.

Kimse aldanmasın.

***

Nitekim, yerel yönetimlerdeki uygulamalar, hissettiriyor..

Her ne kadar, HDP’li Belediyelere atanan kayyımlardan çok iyi niyetli, değerli, halka hizmeti şiar edinmiş bürokratlar görevdeyse de; “işleyiş” eski tas, eski ham misali!...

Çünkü; “İŞLER HİÇ DE İYİ GİTMİYOR..”

Vatandaş, yaşadıkları ve gördüklerinin karşısında; sükut-u hayale uğramaktadır...

Her ne kadar hükmen ve fiilen PKK’yı destekleyen, devletin himayesindeki bir parti olan HDP işbaşından gitmişse de oradaki o parti yönetiminin bıraktığı kuluçka, tabiri caizse yumurta çatlamış, yumurtadan çıkan civcivler, her gün biraz daha yayılmaktadırlar...

Ve bunlar, AK Partinin yönetimlerinde, hele hele bazı kayyımların yönetimlerinde oldukça semizlenerek, beslenip, büyümektedirler..

HDP dönemindeki halka verilen ızdırap ve sıkıntılardan daha fazlasıyla bugün aynı o sistem, o kuluçkadan çıkıp kilit noktalara gelenlerin vasıtasıyla, oyunlar devam etmektedir.

Onun için milletimize seslenerek diyoruz ki;

Lütfen AK Partiye yardımcı olalım.. (!)

Mevcut olan mezalimi ortadan kaldırmak için…

Hukuksuzluğu kökten söküp atmak için…

Topluma yeni bir huzur, yepyeni bir ahlak üstünlüğünü yaşatmak için…

Bu yanlışların yaşanmaması için…

Halkın üzerine yapılan zulmü ve sıkıntıları ortadan sıyırıp atmak için AK Partiyi güçlendirelim.

Her alanda, her kesimde ve her yerde AK Partinin yönetimine el atalım.

Hem de uyarıcı şekilde.

Zira O yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V), bir Hadis-i Şeriflerinde mealen şöyle buyurmaktadır;

Sakın manasız, başıboş bir toplum olarak yaşamayın.

Özellikle sistemlerin, toplumların üzerine uyguladığı mezalimi ortadan kaldırmak için o sistemlere el atın, sistemlerin yöneticilerini uyarın.

Ta ki o kötülükler toplumdan sıyrılıp gitsin.”

* * *

Bu itibarla diyoruz ki;

Gerçekten toplumda çok büyük sıkıntılar var.

Bakınız, sevgili dostlar.

İki gün önce Konya’da bir aileye yönelik, vahşice saldırı yapıldı.

Katliam yaşandı; 7 insan öldürüldü.

Basından ve resmi ağızlardan alınan bilgilere göre iki komşu aile arasında, 10 yıldan beri süregelen bir anlaşmazlık ve bir kavganın varlığı söz konusuymuş.

Dedeoğlu ailesi köken olarak Kürt bir aileye mensup olduğu söyleniyor.

Saldırıyı gerçekleştiren taraf ise Türk’müş.

Her ne kadar ortalığı alevlendirmek için, fitne uyandırmak için, bazı medya unsurlarıyla, bazı siyasi görüşler tarafından bu işin ırkçılığa dayandığı söyleniyorsa da resmi dil bunu kabullenmiyor.

Konya Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianamede sadece adli bir vaka olarak gösteriliyor.

Ama her ne olursa olsun.

İster ırkçılığa dayalı olsun.

İster bir kedi kavgası olsun.

İster tarlada laf atma şekli olsun.

Her ne olursa olsun ortada bir katliam var.

Bir ailenin kökü kurutulmuşçasına kasıtlı olarak bir katil, bu insanları kurşuna diziyor...

Öldürüyor..

Sonra da, elini kolunu sallayarak gidiyor..

Ve resmi zevat da “evet bu vahşi bir girişimdir, adalete teslim edilecektir ve devlet iş başındadır” diyor..

Bize göre yıllardan beri sistemin klişeleşmiş ifadeleri olarak kullanıla gelinen; ifadelerdir bunlar...

Derin bir yaranın üzerine merhem sürercesine bir aldatmacadan ibarettir.

Zira resmi dillerden düşmeyen adalet kavramı, hem de yalnız resmi dillerde değil, mevcut bir anayasayla yönetilen bir devlet sistemi, hem de hukuk ve adaleti temsil eden cinayet yasalarının hiçbirisi yerli ve milli olmadığı gibi, hepsi ithal malı olduğu için gerçek insan temel hak ve özgürlüğünü koruyabilecek durumda değildir.

Demokratik değildir.

Çünkü adil değildir.

Zira yüce İslam inancı gereği bağlı bulunduğumuz yüce Kur’an-ı Kerim’in “Maide” suresinin 32. Ayetinin, yüce mealinin bize örnek olması gerekir.

Ayet mealen şöyle buyuruyor;

İşte bu yüzdendir ki İsrailoğullarına (Tevrat'ta) şöyle bildirmiştik: “Kim bir kişiyi, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.”

Gerçekten devletle millet birbiriyle pekiştirilerek, kenetlenerek toplumsal bir istiklal ve istikbali muhafaza etme ideolojisi söz konusuysa o zaman içi boşaltılmış, boş teneke gibi ses veren kavramlardan uzak durmamız gerekir.

Milletçe ve devletçe uzak durmalıyız.

Kelimenin özünü ve içini uygulayarak, gerçek bir hukuk devleti olmamız gerekir.

Yoksa böylesine katliamlar ne ilktir, ne de son olacaktır.

Sonuç itibariyle...

Haksız yere dökülen kanların kısası devlet eliyle gerçekleştirilmediği takdirde, hiçbir zaman o devletler, o yönetimler adalet ve hukukun üstünlük vasfıyla nitelendirilemez ve tanımlanamaz.

Evet, tekrarlıyorum.

Toplumsal yekvücut olarak AK Partiyi bu yanlışlıklardan kurtarmak için uyarıcı anlamda el atmak gerekir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

 


Bu Makale 2776 kere okunmuştur.