ÜLKE POLİTİKASINDA BELİRSİZLİKLER VE DÜĞÜMLER..!

Evet sevgili okurlar!

Bilindiği üzere ülkemizde vücut bulunan politika her gün renkten renge dönüşüp, durmaktadır...

Tabiri caizse renk cümbüşü..

Elbette ki ulusal medyamızdaki yazar çizerlerin verip veriştirdiklerini de göz önünde tutarsak “Ağzı olan konuşur” demekten başka bir şey diyemiyoruz.

 

Ülke politikası yıllardan beridir; çok büyük düzensizlikler içerisinde devam edegelmektedir.

Bu belirsizlikler ve düğümler muamması mevcut sistemin bir faturasıdır.. Ne yazık ki, “bedelini de” millet ödüyor.

Hem de çok büyük bir bedelle ödüyor.

Gelen giden hükümetler, ne yazık ki sadece güzel edebiyat yaparak, nutuklarını süslendirerek topluma “ümit” aşılarken,  somut bir eylemde, fiili bir sonuç sağlamış değiller...

Hiçbir şey ifade etmiyorlar.

Ki, hal-i alem meydanda..!

Ülke çapındaki ekonomiksel hayatın temel çöküşü faizdir..

Çünkü faiz eşittir enflasyon, enflasyon eşittir faiz.. Pek tabi ki, israf eşittir iflas…

Var mı ötesi bunun…

Yok..!

 

Hiç kimse bunun tersini iddia edemez...

 “Benim ben” diyen siyaset kahramanları dahi yıllardan beri “mücadele” içerisinde olmuşlarsa da, sadra şifa verici bir netice alabilmiş değiller..

Almazlar… Bu minvaldeki tabuları da yıkamadılar, yıkamazlar da!...

Zira serbest piyasanın şerait ve ahvalleri apaçık ortada.

Piyasada dolaşıyoruz...

Bir çok; “Benim ben” diyen dev firmalar, şirketler, kendileri için tabiri caizse çerez sayıla bilinecek 10 bin lira nakit para bulamaz hale geldi... Çek ve senetlerini ödeyemeyecek kadar gerilemektedirler..

Piyasada hemen hemen çek ve senetlerin yüzde 50’si karşılıksız çıkmaktadır...

Ekonomik sirkülasyon, vahim derece çökmüş...

İş dünyasındaki perişanlık yumağı her gün biraz daha büyümektedir...

Bu perişanlıklar yumağı ne zamana kadar sürecek meçhul?..

 Bu arada, siyasal iktidar tarafından bir çözüm aranıyor mu, aranmıyor mu bilemiyoruz?...

Ümit ediyoruz ki aranıyor?

Aranıyor da ne oluyor?

Hal-i hazırda bir neticeye varılmış değil...

En barizi; elektrik faturaları...

Esnafın, tüccarın, iş çevrelerinin, hatta evlerdeki kullanılmakta olan elektrik dahil; “borçları”  ödenmediği için; kesiliyor...

Acımasızca şarttel indiriliyor..

İşyeri ve evler karanlıkta bırakılıyor..

Ne soran var, ne alaka gösteren?..

Peki buna vatandaşın mı çare araması lazım yoksa iktidarın mı?

Bu soruya karşı da yorumu siz değerli okurlarımıza bırakıyoruz.

Bu hali perişanlıklar içerisinde bu ülke nereye gidiyor sorusuna karşı verilecek yanıt ancak şu olabilir?

Cevap, abesle iştigaldir..

Çünkü; “nereye gidiyor” sorusuna muhatap bulunmuyor ki?

 

Baksanıza!..

Her şey “Yerel seçimlere” odaklanılmış..

31 Mart’a yönelmişler.. Koşar adımla gidiyorlar...

Siyasilerimizin kural ve kaideleri, ana ilke ve prensipleri, “seçim propagandasına” yönelik...

Bir yerlere yangın mı düşmüş?.. Vatandaş ne alemde?..

Ülke millet “ekonomik” buhran içerisinde; kimsenin umurunda değil..

Ahali feryat-figan ediyor, duyan yok..

Öyle inanıyorum ki; “sokağa ateş düşse” kimse eline bir tas su alıp, dökmeyecek!...

O kadar ki, vahim bir durum...

Akla gelen şu; “rant ve çıkar macerası” herkesi esir almış..

 

Bakınız!...

Cumhurbaşkanımız zaman zaman “faizden” söz ediyor.. Faiz lobisinden bahsediyor..

Faizler indirilsin.. Bankalara.. Özellikle de; Merkez Bankası’na seslenip duruyor...

“Acımasızca konulan faizler, düşürülsün, aşağı çekilsin” diyor..

Ama, ne dinleyen var, ne de atılan somut bir adım var..

Çark bildik dönüyor...

Ülke  o kadar rant ve çıkar macerası peşine düşmüş ki, Cumhurbaşkanının sözlerini dahi kimse dinlemiyor?..

Kale alan yok!...

Sevgili okurlar...

Zaman zaman, aldığım sorular var..

Vatandaş diyor ki...

“ Faizsiz ekonomi nasıl olacak, bankasız ekonomi nasıl olacak, sermaye helal yoldan nasıl temin edilecek?

Lütfen bizi bilgilendirin.. Siz duruma vakıfsınız!...

Yolumuzu ona göre çizelim, hep eleştirmeyelim, yol gösterelim.”

Bu vatandaşın bu mesajına karşı ne diyebiliriz ki?.

Tek kelimeyle helal ve meşru bir kazanç, mevcut sistemde faizsiz olabilecek midir?

Faizsiz olunca kazanç helal olur..

Ama faizsiz olabilmesi ne mümkün?

Vatandaş bu düzende hep yanlış yollara yönlendiriliyor.

Mevcut iki yüz yıllık bir sistemin hali ülkeyi bu duruma getirmiştir.

Devlet fiilen kendi vatandaşlarına helal yerine haram “yediriyor, içirtiyor, işletiyor.”

Çünkü, haram ve münkerat temelinde meşruiyet kazanmıştır.

Haramı helalin yerine koyan anlayış; “izin vermez?”...

Tersi de yapılamaz..

Yani helali haramın yerine koyup, haramı yok etme şansına sahip değil vatandaş..

Yönetimler, sistem ise tam tersine antidemokratik halleri demokrasi sayıyor, gayrimeşru kazancı da meşru olarak sayıyor ve kanunlaştırmaya çalışıyor.

Bu da memlekete kar yerine zarar getirmektedir...

Dün gibi bugün de...

Sözün özeti gerekiyorsa tek kelimeyle diyebiliriz ki;

Mevcut sistem, yani Tanzimat döneminden kalan sistem hala yürürlüktedir?..

Kendini idame ediyor?...

Kimse karışamaz, kim ne derse desin “sistem” bildiğini okuyor...

Zalimler için yaşasın cehennem!..

Belirsizlikler için yaşasın karanlıklar…

Faiz mi, rüşvet mi, yolsuzluk mu, fuhuş mu, uyuşturucu mu?

Her şey görmezlikten geliniyor ve vurdumduymazlıklar söz konusu…

***

 

Bakınız...

ABD’nin başında sözde bir lider görüntüsü veren, ağzından çıkanı kulağı duymayan bir  yaratık var…

Donald Trump..

NATO müttefikimiz olduğu halde bizi tehdit edebiliyor.

Ve şöyle diyor:

“Türkiye eğer PKK ve diğer çeşitli terör örgütlerine Suriye’de saldırırsa biz Türkiye’yi ekonomiksel olarak mahvederiz...”

Demek adam büyük adam (!)

Cesaretle Türkiye’ye büyük bir meydan okuyor?

Açık net olarak diyor ki;

“Ne kadar Türkiye’ye karşı terör örgütü varsa hepsi benim kumandam altındadır.. Ağer Türkiye bu terör odaklarına karışırsa ona dünyayı cehennem ederim ve ekonomisini sıfıra indiririm..”

Buyurun işte; “pirincin taşını ayıklamaya...!”

Gülelim mi, ağlayalım mı?

Neden mi?

Zira bizi yöneten, gelen giden iktidarlar hala da ümitleri Avrupa Birliği kapısıdır veya ABD’nin iltifatıdır...

Her ne kadar Cumhurbaşkanı bunlara inanmıyor ise de, ama adam bildiklerini okuyor?..

Meydan okuyabiliyor...

***

 

Evet sevgili okurlar!

Bu söylediklerimizin paralelinde duayen yazar Abdurrahman Dilipak'da dünkü Yeni Akit Gazetesinde, ABD’nin Türkiye’ye karşı savurduğu “tehditlerini” kaleme almış..

Bizim de anladığımız kadarıyla ABD’nin ve haçlıların patronluğu altında İsrail için Ortadoğu’da büyük bir zemin hazırlanmaktadır...

Toprak kazandırılmaya çalışılıyor.

Bazı Arap ülkeleri de birer korucu paravan olarak kullanılmaktadır..

İsrail’e yeni bir toprak kazandırmak için 3. dünya savaşının fitili ateşlendirilmek isteniliyor..

Şairin dediği gibi… 

“Zulüm edenler dönen dünya dolaplarına güvenmesin, ne kadar güçlü olursa olsun, velev ki orduları dağlara ve ovalara sığmasa bile, Yüce Allah’ın kainat içerisinde yarattığı güç her şeyden üstündür" diye inanıyoruz...

***

 

Bakınız, Abdurrahman beyin “Ahval” başlıklı yazısıda şöyle diyor..

 “Trump’ın, “Türkiye, Suriye’de Kürtlere (PKK/PYD) saldırırsa Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz” şeklindeki mesajı gündemdeki yerini koruyor.

ABD’nin bir müttefik, stratejik ortak gibi davranmadığı çok açık. ABD başkanı bu açıklaması ile köprüleri atmış durumda. Bu kriz NATO’nun sonu olabilir.

Bu “deli adam” fincancı dükkanına giren fil gibi. Bu lobi, ABD’nin BM’den çıkmasını da tartışıyor. Akıllarınca; para ve silah ellerinde iken Kovboy masayı devirip, dünyaya meydan okuyacak.

PKK/PYD meselesi göründüğü gibi değil. Ankara artık FETÖ, PKK ve PYD konusunda ABD’yi ikna etmek için heyetler göndermeyi, dosyalar göndermeyi bıraksın. Usulen bu gerekli idi belki ama artık değil. Bu yapıları kuran ve yöneten bizzat kendileri. Bu konuda onların ellerindeki bilgi, bizdekinden fazla. ABD kendi tetikçilerini, kendi aleyhlerindeki tanıkları bize teslim etmeyecektir.

PYD konusu da dışarıdan bakıldığında görünenden daha farklı ve derin bir konu. PYD’nin arkasında saklanan bir “Haçlı ordusu/ Christianity Army” var. Ve bu yapı daha sonra bölgede oluşturulması düşünülen “Arap NATO”suna entegre edilecek.

Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Rektörvekili Prof. Dr. Cengiz Tomar, Suriye’de yaşananlara ilişkin, “ABD ve İsrail bölgede, Türkiye, İran ve Rusya’nın gücünü azaltmak için Arap ülkelerinden müteşekkil bir “Güney Cephesi” oluşturuyor” dedi. Bu uyarı aynı konuya dikkat çekiyor. Tabii bir de Akdeniz’de “Batı cephesi” var. Irak sınır bölgesinde de “Doğu cephesi” kuruluyor.

Bu Güney cephesi ordu, ABD’nin BOP yerine ikame etmeye çalıştığı yeni yapı. İşin içinde Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve İsrail’in de olduğu bir yapı. ARAMCO bu işin finansmanı için kullanılacak.

Aslında Suriye de bu plan çerçevesinde yeniden yapılandırılacak. Esed taraftarlarına Lazkiye bölgesinde Akdeniz’le sınırlı Federatif bir devlet düşünüyorlar. Bir ileri aşamada Ürdün ve Lübnan’ın haritası da değiştirilecek. Türkiye sınırında bir Kürt yönetimi, hemen altında bir Hristiyan bölgesi, Sünni Arapların da Güney bölgesine yerleştirilmesi sözkonusu.

Planlarına göre Lübnan’daki Şii unsurlar tasfiye edilecek. Bekaa ve Lübnan Hizbullah bölgesi, Falanjisitler ve Dürziler gibi lokal unsurlara emanet edilecek ve İsrail’in güvenliğini sağlayacak bu Arap NATO’su dedikleri gücün en önemli karargahlarından biri olacak.

Yani Suriye’yi bölüp bir federasyon ve kantonlardan oluşan Arap, Kürt, Şii, Hristiyanlardan oluşan bir “Birleşik devletler”e dönüştürme hayali kuruyorlar. Bunun ilk 3 adımını, Türkiye, Rusya ve İran’ın bölgeden çıkartılması oluşturuluyor.”

En derin sevgi ve saygılarımla…