YENİDEN HAÇLI SEFERLERİN KARŞISINDA DURAN LİDER; ERDOĞAN!!!

Evet sevgili okurlar!

Bilindiği üzere, 1918 yılında sona eren 1. Dünya Savaşının yüzüncü yıldönümü münasebetiyle, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, dünya liderlerine çağrıda bulunmuştu…

Sözde, yeni dünya düzeninde, "yeni bir dünya savaşının" olmaması temennisiyle, Fransa'nın Paris kentinde "bir araya" gelinmesini istemişti..

Bir çok ülke lideri katılım gösterdi…

Tabi, bize göre dünya liderleri "yeniden bir haçlı seferini oluşturabilme" niyetleri paralelinde, biraraya geldiler..

Temel hedef; Ortadoğu ülkeleri..

Bu ülkeler üzerinde; "yeni senaryolar" üretip hayata geçirebilmek…

Diyorum ki, bu toplantı beş itilaf devletinin İslam coğrafyasını kendi arasında böldürüp yutma şeklini "yeniden tazeleyip üçüncü bir dünya savaşının oluşabilme" esprisi midir?

Tabi o meçhulümüz…

Ama "görünen köy kılavuz istemez"…

Hani demişler ya “Domuzdan post, gavurdan dost olmaz” hakikatiyle yola çıkarsak bunun temelinde "gavura yakışır" bir şekilde "oyun var, hile var, mekir var, entrika var…"

Bunların tümünün hedef ve ideolojileri başta Türkiye olmak üzere İslam coğrafyasını hegemonyalarının altına almasıdır…

Hileli oyunlar tezgahlayıp, yeni bir inşikak, yani çatlaklık ve bölme ideolojisini dayatmaktır…

Hiç kimse inkar edemez…

İşte ABD’nin Suriye’de PYD, YPG, PKK’ya yeni üsler kurması…

Hele hele Irak’ta, Sincar’da yeni üsler kurdurmaları..

Bunlar hiç de hayra alamet değildir.

Çocuk kandırırcasına PKK’nın üç adamının başına toplam 12 milyon dolar ödül koymaları da apayrı bir oyundur…

Hiledir ve entrikadır.

Entrikaların en üstünü ve cazibesi en suçüstü olan, Suudi Arabistan kralının oğlu veliaht Muhammed bin Selman’ın İsrail ve Amerika’yla işbirliği yaparak merhum Suud gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın katedilmesidir..

Ve bu kanlı organizasyonun, Türkiye’de gerçekleştirilmesi bize göre entrikanın da entrikasıdır.

Hilenin, oyunun en dik alasıdır.

Büyük bir kirli ittifaktır…

Nitekim, Fransa Dışişleri Bakanı utanmadan, sıkılmadan dünya liderlerini birinci dünya savaşının yüzüncü yıldönümü toplantısı için, Fransa'ya davet edildikleri gün; Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak “ERDOĞAN SİYASİ OYUN YAPIYOR” demesi…

Bize göre bu kirli ittifakın açık ve aleni bir şekilde suçüstü yakalanmasıdır.

Biz artık İslam dünyası olarak buna karşı kendimize bir çekidüzen vermemiz lazım…

Teyakkuza geçmemiz gerekir…

Nitekim, haçlıların hiçbir zaman İslam dünyasına dost olmayacaklarını da yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim vurgulamaktadır.

İslam dünyası olarak, özellikle Ortadoğu üzerine yeniden haçlı seferlerinin hortlatılması, oluşturulması kesinlikle akıllardan uzak tutulmamalıdır…

İslam dünyası kesinlikle bunları görmeli ve düşünmesi gerekir…

Uyanmalı..

Bir bütünlük içerisinde bir araya gelip yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimin talimatı doğrultusunda; "ümmet" olarak harekete geçmeliyiz…

Başkan Erdoğan’ın liderliğinde yeniden Nurettin Mahmut Zengin’in 1148’li yıllarda "haçlıları nasıl yenilgiye" uğrattığını, yenileyerek, gereken cevabı vermemiz gerekir…

Tarih boyunca haçlı seferlerinin İslam coğrafyasına yapmış olduğu saldırılar unutulmamıştır.

En dikkat çekici olan da hiçbir zaman İslam ordularına karşı galip gelmeyen haçlılar her nedense birinci dünya savaşında yani 1914’te galip geldiler…

İngilizler 1918’de İstanbul’u işgal etti…

Tabi ki, İslam’ın ve Müslümanların mağlubiyetinden değil, Siyonistlerin haçlılarla işbirliği yaparak içimizdeki satılmış piyon ajanların ittifakıyla galibiyeti elde edebilmişlerdir.

Böylece alışılagelen haçlılar yeniden adeta İslam dünyasının nabzını yoklayarak yola çıkmak istiyorlar…

Ama öyle düşünüyoruz ki, Nurettin Mahmut Zengin’lerin, Selâhaddin’i Eyyubilerin, Fatih’lerin, Yavuz Sultan Selim’lerin ve Kanunilerin

ruhunu şad edebilecek bir lider var..

Ki o da Başkan Erdoğan’dır.

Onun içindir ki Fransa Dışişleri Bakanı haddini aşarak edepsizce Erdoğan’a kirli diliyle saldırıyor…

Pervasızca; “ERDOĞAN SİYASİ OYUN YAPIYOR” diyor…

Haddini aşıyor.

Ve hadsizlik yapıyor..

Erdoğan’a yönelik bu kirli edepsizlikleri, Erdoğan’ın Kur’an’daki geçen bir Müslüman liderin vasfını taşıdıklarını gördükleri içindir…

Zira o hiçbir zaman haçlılara karşı, Siyonistlere karşı eyvallah dememiştir.

Bakınız yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim'de yer alan Tahrim suresinin 9. ayeti, bu minvalde neleri bize aktarıyor…

Mealen aynen şöyle buyuruyor:

“Ey Peygamber, kafirler ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran…

Onların varacağı yer cehennemdir…

O gidecekleri yer ne kötüdür…”

İşte bu ilahi hüküm bize haçlıların hıyanetini açık bir şekilde anlatıyor.

Bu itibarla 15 yıldan beri Erdoğan’ın küfür dünyasına karşı dik duruşu, bunları çok rahatsız ediyor…

Bugüne kadar gelip giden başbakanlar, siyasi liderler hiçbirisi Erdoğan’ın misyonunu taşıyamamışlar ve bundandır ki haçlılar yeniden ihanet erbaplarıyla işbirliği yaparak Erdoğan’a saldırmaya başladılar…

Ama başaramayacaklar.

Yukarıda anlattığımız Tahrim suresinin 9. ayetindeki Kur’an ifadesi paralelinde Tevbe Suresi’nin 73. ayeti de aynen şöyle buyuruyor:

“Ey Peygamber! İnkarcılarla ve münafıklarla mücadele et, onlara karşı sert davran, onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir..”

Evet!

Tüm bu gerçeklere karşı İslam Dünyası her nedense geçmişe yönelik aba ecdatlarımızın yaptıklarını, bugün yapmıyor…

Yapmada imtina ediyor…

Bu da demektir ki o yüce ecdadın ruhunu taşıyamıyoruz…

Ama şu bir hakikattir ki, Mahmut Nurettin Zengin’ler gibi Peygamber dostu olan hiçbir devlet lideri mağlubiyeti kabul etmemiştir, edemez de ve etmeyecektir..

Müslümanlar Frenklerin elinde hiçbir zaman esareti kabul etmemiştir…

Bu itibarla görünen odur ki; çağımızdaki dünya kefere münafıkların karşısında yenikliğimiz söz konusuysa kendimizde kusur aramamız gerekir.

Derinden derine düşünmemiz lazım…

Tarihi kültürümüz olan İslamiyet’imize karşı elimizi gevşek tutup, 1000 yıllık kültürümüzü tozlu raflara kaldırıp batı dünyasından ithal edilen eğitim sisteminin uygulanması yüzünden, badirelerden kurtulamıyoruz..

Sürekli, iç karışıklık yaşıyoruz..

Onun için kimse kusura bakmasın; ana sıkıntımız bu!…

Başta Türkiye olmak üzere nerdeyse dünya İslam ülkelerinde, Ortadoğudaki ailelerin elinde doğru dürüst bir gençlik potansiyeli söz konusu değil..

Yoktur…

Eğitim camiası adeta gençliği uyuşturucuya, fuhuşa, ahlaki çöküntülere, aileye karşı isyan etmeye teşvik edercesine hazırlanmış bir eğitim sistemiyle; yetiştiriyor…

Hal böyle olunca bu toplum, Selahaddin Eyyubi’leri, Mahmut Nureddin Zengin’leri, Fatih’leri, Yavuz’ları günümüzdeki İslam dünyasının liderliğine namzet olarak gördüğümüz başkan Erdoğan gibilerini göremez, göremiyor…

Bu itibarla acizane tavsiyemiz bir an evvel milletçe elimizi çabuk tutarak yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimin hükümlerine sarılmalıyız…

Aksi taktirde ağzından çıkanı kulağı duymayan, doğru dürüst sağını solunu ayırt edemeyen siyasilerin elinde kalırız ki, halimiz nice olur?

Çünkü, gerçekleri ne kadar onlara söylerseniz söyleyin dilleri var ama gerçekleri konuşamazlar…

Gözleri var ama doğruları görmezler…

Kulakları var ama hakikatleri duymazlar…

Dünkü yazımızda da ifade ettiğimiz gibi nerdeyse dört ayaklı hayvanlar gibi sadece yiyip, içip yatmaktan anlarlar.

İman şuuru yok, İslam izhanı yok..

Milletin alınterinden meydana gelen vergilerle batıl işleri yapan hiçbir devlet geleceğini kestiremez, milletine de yararı olamaz…

Yıkımdan, tahripten başka!...

En derin sevgi ve saygılarımla…