BU BÖLGEDE DEVLET İMKÂNLARIYLA MUHALEFET PROPAGANDASI MI YAPILIYOR?! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimize başlık olarak kullandığımız; “BU BÖLGEDE DEVLET İMKÂNLARIYLA MUHALEFET PROPAGANDASI MI YAPILIYOR?!” ifadesini tazeliyoruz...

Zira olaylar ve olup bitenler her gün biraz daha bizim bu tezimizi kanıtlamaktadır...

Ulusal basın ne yazık ki rantları uğruna bu bölgeyle ilgili olup bitenleri yazmaya pek gönüllü değil...

Çünkü “birilerinin zülfü yarına dokunuluyor” endişesiyle bizim gibi gerçekleri yazmaya cesaret etmiyor.

Eğer yazarlarsa reklamları kesilir ya da ihale devşiremezler...

Bundandır ki; gerçekleri yazmaya yüreklilik göstermiyorlar.

Üç maymunu oynuyorlar..

Görmedim, duymadım, bilmiyorum!..

Medya grubu olarak, bizim böyle bir kaygımız yok...

Gerçek ne ise, hakikatler neyi ifade ediyorsa, biz onları yazıyoruz ve yazmaya da devam ediyoruz..

Lakin yazmak zorundayız da.

Çünkü inancımızın gereğidir..

Eğer ki bunları yazmazsak huzur-u ilahide o sorumluluğun altından kendimizi kurtaramayız.

Aynı zamanda inandığımız yüce İslam dininin ana ilke ve prensiplerine ters düşmüş oluyoruz...

Ki maazallah...

Allah korusun..

O zaman “dilsiz şeytan” durumuna düşme tehlikesi söz konusu olur ki bu tehlikeyi de taşıyamayız.

Bu münasebetle tespitlerimize dayanarak, gerçekleri kamuoyuyla paylaşmak zorundayız.

Zira malumunuz üzere ibadetlerin en makbulü zalim sistemlere karşı gerçekleri dile getirmektir.

Aynı zamanda haksızlığa karşı ifade değişikse de aynı manayı taşıyan hadis-i şeriftir.

“Haksızlığa karşı gerçekleri söylemeyen dilsiz şeytandır.”

Onun için inandığımız yüce dinimizin ana ilkeleri paralelinde biz de olup bitenleri kamu vicdanıyla paylaşmak zorunluluğu inancındayız.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızın ana stratejisi ve temel hedefini ifade eden başlık olarak kullandığımız “BU BÖLGEDE DEVLET İMKÂNLARIYLA MUHALEFET PROPAGANDASI MI YAPILIYOR?!” cümlesi çok anlamlı olduğu için uzun uzadıya yazmıştık.

Hem de delillendirerek gerçekleri kaleme almıştık.

Bugün yine çok daha dikkat çekici bir konuyu irdelemek istiyorum...

Bugüne kadar bazı kayyımlar hakkında, özellikle iktidar partisinin Diyarbakır siyasetiyle ilgilenen bazı yanlış ve çıkarcı politik oyunlar gölgesinde yaşanan olumsuzlukları, birçok kez kaleme aldık...

Hele hele 2017-2018 yılında HDP’li Belediye Başkanlarının görülen lüzum üzerine görevlerinden uzaklaştırılıp, yerlerine kayyım olarak atanan Kaymakam Cumali Atilla’nın Büyükşehir Belediyesi üzerinde sürdürdüğü hegemonyasını, burada çok defa deşifre ettik...

Hatıra binaen vatandaşlar arasındaki ayrımcılığı ve bölgedeki bazı siyasetçilerin yakınlarına tanıdığı imkânları, yanlış insanları belediyenin önemli noktalarına getirmesi dahil, nice çarpık uygulamaları dile getirdik...

Ki artık sağır sultan bile duydu!

Medya grubu olarak biz bunları deşifre ederek, hep kamuoyuna aktardık..

Peşini bırakmadık.

Ranta dair kurulan tezgâhları gün yüzüne çıkardık...

Hep de bizim dediğimiz çıktı.

Amma velâkin kendimizi bir türlü iktidarın kilit noktalarına inandıramadık.

İllaki yanlış politikanın yanlış insanlarını ön planda kendilerine rehber gördüler.

Ve söz sahibi ettiler..

Ne yazık ki hala da öyle…

Ve hep; “Dost acı söyler” ilkesiyle  hakikatleri haykırdık,,

Ama denir ya kime dersin?

Zamanın tefsiriyle, peş peşe ortaya çıkan gerçekler bizlerin “haklılığını” hep tescillediği gibi, dosta da “ders-i ibret” mesajı oldu...

Bu itibarla nefsimize, enaniyetimize Allah korusun bir gurur gelmesin diye biz kendimizi övmek yerine halkımıza bir hizmet aşkıyla yola çıkıp gerçekleri kamuoyuyla paylaşmaktan gurur duyarız.

Ama Allah korusun nefsimize bir pay vermemek kaydıyla.

“Halka hizmet hakka hizmettir” düşüncesiyle yola çıkıyoruz ve bunları yazıyoruz.

Biz de iktidar partisinin, yani AK Partinin yabancısı değiliz.

Yıllardan beri hep AK Partiyi destekledik, yine destekliyoruz ve AK Partiliyiz.

Ama kesinlikle AKP’li değiliz.

Yani münafık değiliz.

Daha doğrusu gerçekleri tartan vicdan terazimizde siyaset ağır basmıyor.

Hangi parti olursa olsun, yanlışları görürsek “yanlıştır” deriz.

Gerçekleri görürsek de “gerçektir” deriz.

Yalakalık yoktur, kesinlikle olamaz da.

Her şeyi adaletin, hukukun, inancın, vicdanın terazisinde tartıyoruz.

Ve siz değerli dostlarımıza sunmakla övünüyoruz.

* * *

Bakınız, dünkü Diyarbakır SÖZ Gazetesinde iri puntolarla yazılan bir haber...

Bu haber, kayyım Cumali Atilla dönemine ait yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili.

“ULAŞIM HAVUZU BÜYÜK VURGUN” başlıklı haber şöyle devam ediyor;

“Kayyım Cumali Atilla döneminde büyükşehir belediyesinin ulaştırma havuzundaki 5 milyon liralık vurgun, müfettişlerin raporuna yansıdı.”

Haberin tamamını siz değerli okurlarımız herhalde okumuşsunuzdur.

Yeniden haberin tümünü buraya almaya gerek duymuyorum.

Ama bir iki paragrafı dolduran birkaç cümlesini kullanmak istiyorum...

 “PEŞPEŞE PATLAK VERDİ

Ulaşım havuzunda vurgun, müfettişlerin raporlarına yansıdı.

Dönemin HDP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ın yürütülen terör soruşturması kapsamında açığa alınması üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım olarak atanan Cumali Atilla’nın görev süresi ve sonrasında peş peşe patlak veren yolsuzluk ve usulsüzlükleri yeni bir boyut kazandı.”

Evet, yukarıda işaret ettiğim gibi haberin hepsini buraya almaya gerek duymuyoruz.

Zira muhakkak siz bu haberin detayını okumuşsunuzdur diye düşünüyoruz.

Bakınız, sevgili dostlar.

Kamu vicdanını partiden soğutan ve partiyi yaralayan, hatta partinin geçmişine bile gölge düşüren böylesine kirli şaibelerle dopdolu insanları devletin kilit noktalarına getirme şekli, gerçekten düşündürücüdür.

Bilemiyoruz.

Birileri bölgemizle ilgili özellikle Diyarbakır’ımızla ilgili partiyi halkın gözünden düşürmek için oyunlar mı sergiliyor acaba?

Veyahut daha fazla kişisel rant kazanmak için kendisine yakın böylesine şaibeli bürokratları kullanarak iktidar partisinin gölgesinde bir yerlere getirip de rant sağlama girişimi midir?.

Yoksa durup dururken fitneler alevleri içinde tutuşup yanan bölgemizin insanlarını iktidar partisinden soğutma ve hatta yanlış düşüncelere sebebiyet vermenin anlamı nedir acaba?..

Biz bunları gerçekten hep yazdık, çizdik, yine de yazıyoruz, çiziyoruz.

Gerek bölgenin tümünde ve gerekse Diyarbakır’ımızda olsun.

Kilit noktadaki bürokratları, valileri, vali yardımcılarını, kayyımları hep böyle dostane uyarıyor ve gerçekleri kaleme alıyoruz.

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi kirlenmemiş vicdanlar, kötülüğe iyi diyerek, kendini pak edemez!...

İyilikleri de göz ardı edip de sağlam vicdanlarını gizlemez.

İllaki gerçekler ne ise onu söylemek zorundayız.

Aylardır yazıyoruz.

Diyarbakır Valiliğimizin bünyesindeki bazı ilçe kaymakamlıklarının yanlışlarını, usulsüzlüklerini de kaleme almıştık.

Hatta İçişleri Bakanlığına kadar yazmıştık ve yine yazmaya devam edeceğiz.

Bunların başını çeken de Kayapınar Kaymakamı Ünal Koç ile Eğil Kaymakamı İdris Arslan.

Resmi evraklarda tahrifat gerçekleştirerek kirli oyunlara imza attıklarını yazmıştık.

Suçluyu masum göstermeler, masumu da suçlu gösterircesine yanlış tezgâhlar peşindeler...

Hatta bazı politik oyunlara âlet olma durumları da söz konusu...

Bunları yazarken de kesinlikle gerçek manada bu bölgede, Diyarbakır’da canhiraşane görev yapan devlet adamlarını küçük düşürme veya karalama gibi yanlışlar peşinde olmadık, olamayız da.

Ve dedik ki;

BU BÖLGEDE DEVLET İMKÂNLARIYLA MUHALEFET PROPAGANDASI MI YAPILIYOR?!

Hem kendinin, hem devletinin izzet ve şerefini koruyan, harama ve kirliliğe tenezzül etmeyen nice bürokratlarımızın var olduğunu söyledik, yazdık.

Hatta dünkü yazımızda da yazdık, örnek verdik.

Sur Belediye Başkanvekili kayyımı görevini sürdüren Abdullah Çiftçi beyefendi ile Yenişehir Belediye Başkanvekili kayyımı görevini sürdüren Murat Beşikci beyefendileri örnek olsun diye kaleme aldık.

Bu itibarla kamuoyu adına istek ve taleplerimiz şunlardır.

Doğruya doğru, eğriye eğri denmelidir...

Olaylara “sorgulayan” devlet gözüyle bakılmalıdır.

Bu bir tavsiyedir.

En derin saygı ve sevgilerimle.