EĞİTİMDE TOPYEKÛN REFORM ŞART!

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, her zaman olduğu gibi iki gün önce de İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi açılış töreninde çok büyük müjdeler verdi.

Ve dedi ki;

“Önümüzdeki dönemde evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek için, bu eğitim sistemini değiştirmeliyiz...”

Gerçekten inanan ve toplumuna, milletine, ülkesine gerçek manada iman ve inanç ruhuyla sahip çıkan Erdoğan’ın bu beyanları, takdire şayandır..

Ve işte devlet adamına da bu yakışır dedirtiyor...

Hiç kuşkusuz ki, yıllardan beri hiç de milli olmayan bir eğitim sistemiyle nesil yetiştirildi.

Ne milliyetçilikle, ne ülkücülükle ve ne de Müslümanlıkla uzaktan yakından alakası olmayan, dışarıdan ithal edilen “batıl bir eğitim sistemiyle” bu ülke ve millet baş başa bırakıldı...

Bundan dolayıdır ki; “nesil ne ecdadını, ne atasını, ne de ailesini seviyor, sayıyor, saygı duyuyor.

Ve ne de milli birlik ve bütünlüğünü” benimseyen bir akla sahip!..

İşte derin bir girdap içerisinde olan toplum için, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, “sorunları ortaya koyan ve çözüm üreten” böylesi  müjdeleyici konuşmaları, büyük umutlar yeşertiyor..

Malum, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana “Tevhid-i Tedrisat” adı altında eğitim sistemine dönüştürülen eğitim-öğretim şekli, millete bir arpa boyu kadar fayda sağlamış değil..

Ne ilerleme sağlamıştır, ne de “milli bir bütünlüğe” ivme kazandırmıştır?..

Tabiri caizse, her türlü kötülüğü, fitneyi körükleyerek; nesli ecdadına düşman ettirmiştir..

***

Milli birlik ve beraberliği, eğitimin ana faktör ve hedefi milletin birlikteliğini, beraberliğini, tarihini, kültürünü muhafaza etmek gibi yüce bir değere sahip olması lazımken; maalesef tersi bir anlayış hakim olmuştur..

Yozlaştırılmıştır..

Mana değerinden yoksun, milli ruhtan mahrum, kabus gibi milletin başına çökertilmiştir..

Emperyalist ve Siyonist teşkilatların Türkiye’ye yutturmaya çalıştıkları bir eğitim sistemi dayatılmıştır..

Nitekim, okuyan ve yetiştirilen gençlik milli ruhtan, milli değerlerden ne yazık ki fersah fersah uzaklaştırılarak bugünlere geldi?..

1924’te kurulan CHP’nin altı oklu ambleminin taşıdığı anlam, mutlak bir dinsizlik, imansızlık, başıboş bir gençliğin yetiştirilmesiyle ilgili olmakla birlikte, okuyan gençler ne yazık ki değişik fraksiyonlara ve ideolojilere böldürüldü..

Denir ya, hali âlem orta yerde?

Okuyan gençlerin, yararlı birer evlat olmak yerine, büyük bir terörist potansiyeliyle karşımıza çıktıklarını görüyoruz..

Dağa çıkıp gidenlerin çoğu ülkeyi bölmek, parçalamak, dönüp devletine silah sıkmaktadır..

Masum insanları katledip ülkeyi yıllardan beri kan gölü haline getiren bu potansiyel; mevcut Eğitim Sisteminin bünyesinde yetişmiştir..

Demek ki, nesil kirli bir ideolojiyle yetiştirilmiştir.

Türk Milli Eğitim sisteminde yer alan “müfredatının” tek bir satırı; milli olmadığı gibi; “batılı” enjekte etmektedir..

Keza Türkiye’nin bünyesinde yetiştirilen DHKP-C gibi gaddar ve zalim, inkârcı bir gençlik yıllardan beri terör yaratarak devleti içten vurmaya çalışan en büyük unsur olmuştur..

Tüm terör örgütlerinin de bir ölçüde; üreme merkezi!...

Bu terör örgütünün, CHP veyahut ulusalcı Kemalist, laikçi bir potansiyelin mahsulü olarak, zuhur ettiğini de belirtmek gerekir..

Bu itibarla Cumhurbaşkanı bunları tabii gençliğinden beri fark etmiş, kendini bu potada eriterek yetiştirmiş bir memleket evladıdır..

Cumhurbaşkanlığı gibi devletin en üstün seviyesine kadar gelmiş bir insan olarak “Artık yeter!.. Devlet, millet bunu çekemez, buna bir çare aramak gerekir” diyor..

“Yepyeni, imanlı, izanlı, yürekli, cesur bir gençlik potansiyelinin yaratılması gerekir.

O da bu eğitimle değil, yepyeni bir eğitim sistemiyle olabilir” düşüncesiyle yola çıkarak,  halkını müjdelemiştir.

Ve Sayın Erdoğan diyor ki;

“Bu değişim, sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde topyekûn bir eğitim reformunu gerektirir.

Okul öncesinde ve ilkokulda tek ihtiyacımız olan değerlerini iyi bilen kültürüne, tarihine sahip çıkan, ailesine ve toplumuna karşı sorumluluklarını özümsemiş insanlar yetiştirmek gerekir.”

* * *

Bakınız, Başkan Recep Tayyip Erdoğan nasıl tespitler kendi milletine sunuyor.

Evvelki günkü konuşmasına şöyle devam etti;

FİKRİ BAĞIMSIZLIK BATI TIPTAN SOSYOLOJİSİNE KADAR İLHAMINI BİZİM KÖKLERİMİZDEN ALMIŞTIR.

Buna karşın iki asırdır biz kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz.

Bir başka ifadeyle fikri bir buhranın içinde bulunuyoruz.

Tabii ki siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar.

Osmanlıdan Cumhuriyete, ülkemizin bu süreçte yaşadığı tartışmaların merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır. Rönesans'ın ardından fikri ve teknolojik olarak atak yapan Batı dünyasının hak ve adalet tanımadan hızla yükselen baskın gücü, bu sorunun sağlıklı bir şekilde tartışılmasına imkan vermemiştir.

Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir batılılaşma fırtınasının içinde bulduk.

Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun en sığından, en bayağısından bir batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu iyi biliyoruz.

Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebeyle, 18 yılda her alanda, tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.”

Sayın Erdoğan devamla çok dikkat çekici ifadeleri sıralıyor.

 “Sapkın ideolojilerin zehri…

Türkiye kuru kuruya batıcılık saplantısı yanında pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir.

Fikri iktidarımızın kökü ve ruhu itibariyle bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın nedeni, bu sapkın akılların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır.

Öyleyse yapmamız gereken, kendi medeniyet birikimimize ve hedeflerimize uygun nesiller yetiştirmektir.”

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Sayın Başkanın, uzun uzadıya halka karşı yapmış olduğu bu derin anlam taşıyan düşüncelerine hayran kalmamak mümkün değildir.

Vicdanı, izanı yerinde olan herkesin, Sayın Başkan Erdoğan’ın bu düşüncelerine ortak olması şarttır..

Aksi takdirde iki asırdan beri ülke nerdeyse havada sallana gelmiştir ve zerre kadar gerçek tarihimize dayalı bir eğitim öğretim şeklini elde edememiştir.

Batı dünyası, ilkokuldan üniversitenin son sınıflarına kadar eğitim sistemlerinde körpe dimağlı çocuklarına özellikle ve öncelikle kiliseyi anlatır.

Hz. İsa’yı, Hz. Meryem’i anlatırlar.

Kutsal kitap olan, muharref dahi olsa İncil’i okuturlar, tanıtırlar.

Gerçek bir Hıristiyan olarak okullarından mezun ettirirler.

Bizde ise tam tersine.

Başta Türkiye dâhil olmak üzere İslam dünyası içine girmiş olduğu küfür ve inkârcılık bataklığında debelenip duruyor..

Küfür, ilhat ve inkârcılık sistemleriyle kendini boğdurmuş bir ümmet olarak acısını çekiyor.

Yine başta Türkiye’miz olmak üzere özellikle Ortadoğu’daki Birleşik Arap Emirlikleri de dahil, aile mefhumu nerdeyse sıfıra düşmüştür.

Aileler büyük bir bunalım içerisine girmiş, ne yaptığının farkında olmayan, insanlıktan sıyrılmış, fersah fersah uzak kalmış değişik topluluklar haline getirilmiş sözde bir ümmet!...

Özellikle yüz, yüz elli yıldan beri uğraşıp didindiğimiz halde Başkan Recep Tayyip Erdoğan gibi kaç tane imanlı devlet adamı yetiştirmişiz..

Bunu derinden düşünmemiz lazım.

Vesselam diyelim.

Sohbetimizi sonlandıralım.

En derin saygı ve sevgilerimle.