Görüş Bildir

HÂKİMLER VE SAVCILAR KURULUNUN DİKKATİNE!?

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olarak tanımlanmaktadır.

Darbeci ve vesayetçilerin direktif, dayatma ve temerrütleri doğrultusunda yıllar öncesinde yapılan bir anayasanın sonucu itibariyle Türkiye’yi ciddi manada hukuksuzluğa, adaletsizliğe, antidemokratikliğe sürüklediğini ifade edebiliriz..

Mademki olay bu ise Türkiye’nin bir hukuk devleti olarak tanımlanması nerede kalıyor?

Türkiye’ye gelen giden iktidarlar ne kadar iyi niyetli davranırlarsa davransınlar; mevcut anayasa karşısında “elleri” bağlı şekilde; yapabilecekleri hiçbir şey yok.

Zira Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili maddeleri gereği mevcut anayasanın gölgesinde her alanda yapılan yasaların hiçbirisi hukuk normlarına uygunluk arz etmiyor..

Dünya hukuk literatüründe yeri olmadığı gibi- eşi benzeri de bulunmuyor..

Özellikle İş Kanunu ve İş Mahkemeleri…

Kesinlikle hukuk normlarına uygun değildir.

Yasalarda da geçerliliği söz konusu değildir.

Antidemokratiktir.

Hâkimler de ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, “zorunlu” olarak yasaya ve mevzuata uyuyorlar..

Ki yapabilecekleri bir şey de yok.

Zira orta yerde yanlı bir yasa var?

Antidemokratik, hukuk dışı bir keyfilik var?

Kısacası bir dayatma var, bir ceberuti durum söz konusu..

Özellikle işverenle işçi arasında büyük bir fitne unsuru durumuna gelmiş mevcut yasa ve işleyiş “ateşe benzinle” gitme misali!

Bu itibarla kamuoyu adına her zaman olduğu gibi bugün de yine bu köşemizi, bu mevzuyu irdelemeye ayırıyoruz..

Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanımız Sayın Abdülhamit Gül ve Hakimler ve Savcılar Kurulunun değerli üyelerinin dikkatine sunuyoruz.

Lütfen!

Şu İş Mahkemelerini yönlendiren yasayı tekrardan gözden geçirin.

Bu yasa 1970’li yıllara dayalı sözde devrimci sendikaların başındaki meşhur Kemal Türkler dâhil olmak üzere Ecevit ve Kemal Kılıçdaroğlu üçlüsünün ittifakı neticesinde çıkarılmıştır...

Yasa, açık ve net olarak yanlıdır...

Yanlı yasaların da dünya hukuk literatüründe yeri yoktur.

Çünkü adalet tecelli etmez..

Bu yasaları uygulayanlar kamuoyu nezdinde sorumludurlar.

Zira hukuk literatüründe hiçbir hukuk dalının yanlı tutum sergilemesi söz konusu değildir.

Olsa olsa eski Afrika’nın zorba yamyamlarının uygulamaları durumundaki “muz cumhuriyeti” olur?

Kabile yasaları misali..

Evet, devletini, milletini, vatanını düşünen bir iktidar var...

İktidar dahil, devletin önemli üç sacayağı durumunda olan yasama, yürütme ve yargı erkleri bir bütünlük içerisinde hareket etmeleri lazım..

Hukuka ve demokrasiye uygun olarak yansız ve adaleti temsil eden mutlak bir iş yasasını, tez elden çıkarıp hayata geçirmeleri gerekir...

Yoksa “kaş yapayım derken göz çıkarmaya” devam edilir olunması; hakkı, hukuku, adaleti her daim “yanlı” yönde gasp altında tutmuş olunur?

Kamuoyu vicdanında böyle bir hukukun varlığı kabul edilemeyeceği gibi, buna el atmayan iktidarlar da milletten oy alma şansına sahip olamaz.

Eğer AK Parti bir an evvel el çabukluğuyla bu yasaya bir çekidüzen getirmezse, inanıyoruz ki önümüzdeki seçimlerde milletten beklediklerini bulamayacakları gibi..

Tartışmasız şekilde, hükmen ve zımnen CHP’nin ve HDP’nin değirmenine su taşımaktan kendilerini kurtaramazlar.

* * *

Hele hele bir de Diyarbakır’ımızdaki bazı iş mahkemelerinin başına getirilen gerek yeni hâkimler olsun, gerekse de deneyimden uzak bazı hâkimlerin  varlığı olsun, bilgisizlikleri, hukuk gerçeğini çiğnemeye devam ediyor…

Bu sorumluluk acaba kimdedir?

Keyfiliğe dayalı yanlı ve yanlış kararlar veriliyor..

Ki verilen o yanlış kararın düzeltilmesi için, bir halk deyimi var denir ya “Git derdini Marko Paşa’ya anlat!” misali..

Her ne kadar bölge adliye mahkemelerine itiraz yolu açık ise de orada da sadra şifa verebilecek herhangi bir karar çıkmamaktadır...

Gerçi İstanbul’un bazı istinaf mahkemelerince bu İş Mahkemelerinin yargılama şeklinin yanlış olduğuna dair örnek kararlar mevcutsa da demin dediğim gibi “Git derdini Marko Paşa’ya anlat...”.

Hele ki bazı genç hâkimlere ve hatta hâkime hanımlara gel de anlat..

Elli dereden su getiriliyor..

Kendi bildikleri doğrultusunda yola çıkmaktadırlar.

Büyük çapta hukuku arka plana atıp keyfi ve ideolojik kararlarından vazgeçmiyorlar.

Yargıtay’ın da bu husustaki açık ve net kararlarına rağmen, o kararlar böylesine keyfi ve ideolojiye dayalı hâkimlerin umurunda bile değildir.

Mahkeme takdiri olmadığı halde zuladan takdir kullanıyorlar.

Ki mahkemenin takdiri hiçbir zaman kesinlik kazanan delilleri çürütemez.

Buna rağmen, davalı tarafın kesinlik kazanan delillerini kıytırık, yalancı ve husumetli tanıklarla çürütmeye çalışıyorlar.

Ve o yönde karar veriyorlar.

Şimdi kamuoyu buna karşı ağlayacak mı gülecek mi?

Bize göre ağlamanın hiçbir faydası yok.

Ancak acı bir yüz ifadesiyle, gülmekten hatta kahkaha atmaktan başka çareniz yok...

Zira bu kararlar yersizdir, keyfidir, yanlıdır ve antidemokratiktir.

Hukuk dışıdır.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Size burada çok bariz bir şekilde Diyarbakır 6. İş Mahkemesinin hâkimesi olan hanımefendi vermiş olduğu bir kararda kıdem tazminatına şu hükmü veriyor.

Yıllık izinlerine hüküm veriyor.

Hem de en üstün seviyede temerrüt faiziyle hüküm veriyor.

Bayram ve genel tatil ücretlerinin temerrüt tarihinden itibaren fahiş seviyede tazmin edilmesine hükmediyor..

Amma ihbar tazminatı ve AGİ taleplerini reddediyor.

Hukukçulardan aldığımız bilgilere göre bu kararda çok büyük bir çelişki var.

Bu çelişki nedir?

İhbar tazminatıyla AGİ’yi hak etmeyen bir işçi nasıl oluyor da kıdem tazminatını hak ediyor?

Demek ki ihbar tazminatını hak etmemesinin temel sebebi, işçi kendiliğinden işten çıkmıştır..

İşi bırakmış gitmiştir..

Böylece de, ihbar tazminatını hak etmemiştir.

Bu da tek taraflı fesih nedenidir.

Tek taraflı fesih yapan bir işçi kıdem tazminatını da hak etmiyor, senelik izinleri de hak etmiyor.

Hele hele husumetli tanıklara dayalı verilen karar, kökten yersiz olmalıdır.

Bu itibarla böylesine kinci hâkimlerin, böyle kritik mahkemelerde yargılama yapması bize göre adaletin tecellisi adına skandaldır ve hukuk ayıbıdır.

Bu itibarla diyoruz ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ne yapıp yapıp bir an evvel böylesine hâkimlerin kararlarını incelemeye almalıdır.

Müfettişler marifetiyle, kararlar incelenmelidir...

Aksi takdirde böylesine hukuksuzluk devam ederse, devlet bu işin içinden çıkamaz...

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 1285 kere okunmuştur.