Görüş Bildir

İŞ MAHKEMELERİNDE BİLİRKİŞİLİK FACİASI!? (III)

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki yazımızda uzun uzadıya sizinle paylaşmak istediğimiz memleket meseleleri ile devletin önemli bazı kurum ve kuruluşlarında yaşanan akla ziyan mevzuları dile getirmiştik..

Özellikle bölgemizde, özellikle de Diyarbakırımız’da olup-bitenler...

Usulsüzlükler, yolsuzluklar, keyfilikler, vurdumduymazlıklar, kişisel veya yakın çevrelerine rant temini adına çalışan nice bürokratların ve yerel siyasilerin varlığından söz ettik...

Kurumların başındaki nice yetkililerin, “liyakat ve ehliyet” ölçüsünden uzak, “adamın varsa adam olmana gerek yok” hakikatiyle makam işgal ettiklerini...

Devlet adına, ülkenin bölünmez bütünlüğü, milli birlik ve beraberliği adına devletin birçok önemli makam ve mevkilerini alet ederek yasadışı rant teminine çalışanların varlığından söz ettik...

Ve tüm bunlarla, yazılı ve görsel medya kulvarında “mücadele” ediyoruz ve etmeye de devam edeceğimize dikkat çektik..

Dün olduğu gibi bugün de; tavizsiz mücadelemiz sürüyor..

Sürmeye de devam edecek..

Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Hak yolunda bu mücadelemiz bizim için şereftir ve manevi bir cihattır.

Zira bu devletin bütçesinde tüyü bitmemiş yetimlerin, dulların, yoksulların, fakruzaruret içerisinde kıvranıp duran nice ailelerin hakkı ve hukuku vardır...

Bir önceki yazımızda da başlık olarak kullandığımız bazı ifadeleri burada tekrarlıyoruz.

Konuyu zihinlerde daha anlaşılır hale getirmek için o cümleleri hatırlatmak istiyoruz sizlere..

“İŞ MAHKEMELERİNDE BİLİRKİŞİLİK FACİASI” ifadesi rastgele bir ifade değildir.

Yazılı ve görsel medyada, ifa ettiğimiz görev ilkeleri ve sorumluluğu noktasında; bunları bir çok kez dile getirdik, getiriyoruz!.

Yazıyoruz, çiziyoruz..                                                        

Yeri ve zamanı gelince, fiili olarak ilgili mercilere de bildiriyoruz…

Olup biten gerçekleri kamuoyuyla paylaşıyoruz..

Ne diyoruz, “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır?”..

Kırmızı çizgimizdir; “dilsiz şeytan” olmamak!”

Yazımızın mukaddimesi olarak böyle bir açılım yapmıştık.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

1 Nisan 2013 tarihli ve sonraki günlerdeki Diyarbakır SÖZ Gazetesi’nde yayımlanan haberler, günlük yorumları günü gününe, noktası noktasına parmak basarak yakaladığımız çok önemli “hukuk dışılıklar” var...

Bu yasadışı, hukuk dışı işlem nerede icra edilmiş biliyor musunuz?

Devletin en şerefli, en güvenilir olan kurumu olan Yargı’nın Diyarbakır ayağında, yakaladık!

Yargının tümünü kastetmiyoruz burada tabi.

Özellikle İş Mahkemelerinde; yaşananlar var!…

Tıpkı bugünkü gibi o dönemlerde de Diyarbakır Adliyesinin 1. İş Mahkemesi Hakime Hanımı ile Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesindeki bazı öğretim üyeleri arasında “rant ilişkileri” vardı..

O gün, bu macerayı yakalamıştık.

Hem de çok önemli büyük bir macera ve yolsuzluk kirlenmesi vardı.

Yani nasıl?

Mahkeme Hakimesi Emine Uçar/Üçer ile Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyelerinden o dönem Yrd. Doç. Dr. olan Nihat Taşdelen ve birisi hakime Emine hanımın eşi olmak üzere iki yandaşıyla beraber; “üçlü bir rant” mekanizması oluşturmuşlardı..

Bir ölçüde rant çetesi...

Yaşananları o gün A’dan Z’ye gündeme getirip, deşifre etmiştik...

Kim kiminle, nasıl bir ilişki içerisinde!...

Akla ziyan skandalların da ötesinde “bir mekanizmayla” davalar bilirkişi adı altında, “adrese” teslim ediliyordu..

Neyse, fazla uzamasın diye tekrar buraya aktarmaya gerek yok...

Özetle böyle..

Peki, bugün yaşananlar nedir?

Bakınız, sevgili okurlar.

Diyarbakır Adliye mekanizmasını bir bütünlük içerisinde bu olaylardan “tenzih” ediyorum...

Hakimlerimize, savcılarımıza, adliye çalışanlarına saygımız sonsuz!..

Lakin çürükler var..

İşte biz de o çürükleri deşifre etmek istiyoruz...

Çünkü, bazı İş Mahkemelerinde “hala bildik” senaryolar icra ediliyor..

Şöyle ki...

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi meşhur Nihat Taşdelen’in oğlu Av. Baver Taşdelen’in vekili olduğu, İş Mahkemesindeki bir dosya var, pür dikkat çekici...

İşte biz bu dosyaya odaklanmak istedik...

Ve aynı zamanda nasıl oluyor da o dosya tekâmül etmeden duruşmadan evvel belirli bir bayan avukata, mahkeme hakimesi tarafından, isim belirtilerek “bilirkişi” adresi olarak gönderiliyor...

Bayan avukat asıl mesleği öğretmenlik iken hasbelkader yeniden sınavı kazanıp hukuk fakültesini okumuş.

Her nedense, bilinen bir ideolojiye bağlı bayan avukata veriliyor dosya?

Bir bütün olarak, dosyada çok büyük tutarsızlıklar var, yanlışlıklar var.

“Görevi kötüye kullanma” şekli var.

Yani var da var.

Zaten bu avukat hakkında, mevcut dosyanın avukatları ve yetkilileri tarafından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde “Görevi kötüye kullanma” sebebiyle suç duyurusunda bulunacak diye bilgi aldık. 

Hukukçuların tespitleri doğrultusunda bunu söylüyoruz.

***

Bu itibarla kamuoyunu aydınlatmak maksadıyla diyoruz ki;

İktidar partisi olan AK Partinin önemli bakanlıkları, başta İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde başta Diyarbakır ve bölgemiz olmak üzere Türkiye genelinde mahiyetlerinde bulunan bu kurumlara sahip çıkmaları gerekir.

Şu Dicle Üniversitesinin yıllardan beri meşhur devlet düşmanlığı yapan, terörist ideolojilere bağlı bazı kişileri önemli fakültelerin bünyesinde barındırması…

Anılan belirli kişilerin adları kötü şeylere çıktığı halde, hala da Hukuk Fakültesi gibi önemli bir kurumun bünyesine çöreklenmiş kişilerin varlığı, gerçekten kamuoyu adına düşündürücüdür.

Kamu vicdanına elem veriyor.

Meşhur bir söz var.

Hani diyorlar ya;

“Şüyuu vukuundan beterdir” misali..

Bu anılan insanların birçoğunun zihniyet, ideoloji, düşünce ve davranışı, tümüyle HDP yanlısı olmakla beraber, dolaylı yollardan terör odaklarının da savunucuları olduğu bilinmektedir...

Ki bu insanların bazıları “bilim adamı” adıyla AK Partiye götürülüp genel merkezin kilit noktalarına pazarlanması, MKYK’ya yerleştirip hukuk danışmanları olarak barındırmaları çok düşündürücüdür.

Örnek mi?

“F.H.E.” gibi simalar.

Ve meşhur Nihat Taşdelen gibi.

Hele hele dahası Hukuk Fakültesinin başına dekan olarak atanan ateist bir bayanın orada bulunması…

Dicle Üniversitesinin yıllardan beri rektörlerden birbirlerine devredegelen durumlar söz konusuyken, son gelen rektör Mehmet Karakoç Beyefendi hariç.

Mehmet Karakoç Beyefendi çok güzel bir değişime imza attı.

O ateist anlayışa sahip dekanı değiştirebildi.

Yerine çok değerli bir bilim adamı olan Hasan Tanrıverdi’yi atadı.

Bize göre Diyarbakır için çok büyük bir hizmettir, büyük bir yeniliktir.

Sayın Rektörü tebrik ediyoruz.

Ama tüm bunlara rağmen temennimiz, istek ve arzularımız kamuoyu adına diyoruz;

Devletimizin ve milletimizin beraberliğini, birlikteliğini koruma adına, devleti temsil eden çok önemli bazı kurum ve kuruluşların bünyesini sağlam tutmak, denetim altına almak, kişisel rant ve çıkarı adına devletin kurum ve kuruluşlarını şaibe altında bırakanların da ayıklanması lazım...

Lütfen diyoruz bu kurum ve kuruluşları temiz tutmak gerekir.

Başta üniversitemizin bazı fakülteleri gibi, yargının bazı bölümlerindeki bazı yanlış kararları veren hâkimler de...

Baroların bünyesinde adaleti, hukuku ve yargıçları yanıltma cihetine giden çok kirli ideolojiye sahip rantiyeci avukatlara da dikkat edilmesi gerekir.

Hakkı batıl göstererek, batılı ve yanlışı da hak göstererek sapla samanı karıştıran, atla itin izini birbirinden ayırt etmeyen böylesi sözüm ona avukatlar rant için “hukuku” katletmesinler, Yargı camiasını kirletmesinler..

Kayıt dışı para kazananların üzerine gidilmesi gerekir...

Burada yine kamu vicdanı adına diyoruz ki;

Acaba Maliye Bakanlığına bağlı Vergi Dairelerimiz neredeler?

Özellikle böylesine kaçak çalışan, hem de hukuk adına çalışan ve özellikle iş mahkemelerinde avukatlık yapan bazı avukatların kayıt dışı dosyalardan aldıkları paraların vergisi neden tahsil edilmiyor?

Kontrol altına neden alınmıyor?

İvedilikle, bu hukuksuzluğun önüne gidilerek, denetleme ve incele mekanizmasının başlatılması gerektiği düşüncesiyle yazımıza son veriyoruz.

Sağlam, dürüst, namus dairesinde çalışan tüm bürokratlarımızı tebrik ediyorum ve yanlış düşüncelerden de tenzih ediyorum.

Ve onları bu söylediklerimizin dışında tutuyorum.

En derin saygı ve sevgilerimle. 


Bu Makale 3688 kere okunmuştur.