İŞ MAHKEMELERİNDE BİLİRKİŞİLİK FACİASI!?

Sevgili okurlar...

Takdir edersiniz ki, “basın yayın kuruluşlarının” temel görevleri, ana stratejileri, gerçek hedefleri, olup bitenleri “tüm çıplaklığıyla” kamuoyuna aktarmaktır..

Zaman, zemin mefhumu belirterek yaşananları, pozitif ve negatif hadiseleri, özellikle de kamudaki işleyişi, usulsüzlük ve yolsuzlukları araştırıp, dile getirmektir...

Objektif, ilkeli, dürüstçe halka aktarıp, bilgilendirmektir...

Bir ölçüde, kamuoyu adına, denetleme görevini ifade etmektedir..

Ki böylesi olumsuzluklar, yanlışlar bir daha yaşanmasın...

Devlete, ülkeye, millete zarar verecek tehlikelerden ve suç potansiyelinin oldukça çoğalma tehlikesini irdelemek de, basına düşen başlıca görevlerdendir.

Özellikle de Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olması hasebiyle ülkenin en ücra köşesine kadar haber alma-verme hürriyetine sahip medya kuruluşumuz, yıllardan beri bu görevi üstlenmiş durumdadır.

Öyle inanıyoruz ki hep başarmışızdır...

Bazı kötü niyetli, suçluluk psikolojisini üzerinden atmak için kendini suret-i haktan gösterip kamuoyunu yanıltma cihetine gidenlerin itiraz ve davalarına rağmen, hep biz kazanmışızdır...

Hukuk ve adaletin tecellisiyle haklılığımız, er ya da geç ortaya çıkmıştır.

Nitekim, “İŞ MAHKEMELERİNDE BİLİRKİŞİLİK FACİASI!?” başlıklı bugünkü yazımız, çok kapsamlı olacak diye düşünüyoruz..?

Bu itibarla günümüzde de bazı resmi dairelerde, bazı kamu kuruluşlarında, özellikle adalet mekanizmasındaki iş mahkemelerinde, yanlış, yanlı ve bağımlı kararlar verilmektedir...

Bu kararlar muvacehesinde tayin edilen bilirkişilik şeklinin her gün biraz daha büyük acubelerle ortaya çıktığını görüyoruz...

Geçmişe yönelik olup bitenler, göz ardı edilemez..

İnanın, geçmişteki yanlış ve yanlı kararlar, bugün oluşmuş gibi güncelliğini korurken, ne yazık ki aynı minval üzere günümüzde dahi iş mahkemelerindeki yapılan yargılama şekli daha azgın bir şekilde yaşanmaktadır..

Denir ya, beterin beteri durumunda!...

Tabi tümüyle demiyoruz.

Bunu derken tüm iş mahkemelerini veya tüm iş mahkemelerinin hâkimlerini kastetmiyoruz.

Elbette ki çok seçkin, mesleğini çok iyi bilen, titizlikle vicdanına danışarak karar veren hâkimlerimizin de varlığı, tartışılamazdır...

Kimse de inkâr edemez.

Ama tam tersine acımasız, hukuk dışı ve tarafgirane verilen kararlar, özellikle seçilen bazı bilirkişilerin vermiş olduğu sözde raporlar, hem de sözde adalete, hukuka ve tarafsızlığa dayalı yapılan tespitler, birer facia gibidir...

Hukuk ve adalet camiasını utandıran yanlı ve rantiyeli görüşler kadar, adaletin, iş mahkemeleri hakimlerinin de etkilenmesi, yanlış kararlara imza atmaları da birer facia kimliğindedir!...

Bu itibarla arşivlerimizde olan eskiye dayalı bazı kararları ele aldık.

Eskiye yönelik olup bitenlerin ki onanmış Yargıtay kararlarıyla haklılığımız ortaya çıkarmıştır...

O dönemin iş mahkemelerindeki bazı hâkimlerin iş davalarını kendi yakın ekiplerine göndererek büyük rant potansiyeli elde ettiklerini, adeta birer çete durumunda belirli yakın kişilere dosyalar servis ediliyordu..

O dönemde avukatlarımızın ve yayın kuruluşumuzun araştırmaları sonucu ele geçirmiş olduğumuz tespitleri kamuoyuyla paylaştık, yayınladık.

Karşı taraf bizi dava etti.

Nihayetinde hukuk ve adalet bizi haklı çıkardı.

O günkü o olayları özetleyerek sizinle, bugün paylaşmak istiyorum...

Kamuoyunun hafızasını bir kez daha tazelemek adına..

O dönemden uzanan kuyruğun, ne yazık ki bugün Diyarbakır Adliyesinin İş Mahkemelerinin içine de uzamış olduğunu görüyoruz.

Yeri ve zamanı gelince bunu açacağız...

Ki irine neşter gecikmiş bile diyoruz..

Bugün, 1 Nisan 2013 tarihli Diyarbakır Söz Gazetesinin manşetten verdiği haberinden bir kaç paragraf aktarmak istiyorum..

***

Haberin başlığı,  “İşte bilirkişiye isyan çığlığı..”

Haber şöyle devam ediyor;

Diyarbakır Söz’ün “Manşet’ten” köşesinde gündeme getirdiği, “Bilirkişi Skandalı’ndaki” şikâyet dilekçesi ve dava dosyasına ulaştı.

Diyarbakır 1. İş Mahkemesi Hakimesi Emine Üçer/Uçar’ın ailesi ve kendisinin taraf olduğu “arazi davasına” Dicle Üniversitesi’nde görevli eşi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Üçer’in bölüm arkadaşı Yrd. Doç. Dr. Nedim Meriç ve Yrd. Doç. Dr. Nihat Taşdelen’e hazırlattığı “ısmarlama özel bilirkişi raporu” hukuk sisteminin içine sızan bazı güçlerin yargıyı kendi çıkarlarına nasıl alet ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Son dönemlerde yanlı kararlarıyla gündeme gelen Diyarbakır 1. İş Mahkemesi Hakimesi Emine Üçer/Uçar’ın kendisi ve aile fertlerinin taraf olduğu Malatya Yeşilyurt Asliye Hukuk Mahkemesindeki arazi davasında, bu kez bilirkişi skandalı ortaya çıktı.

Diyarbakır Söz’ün “Manşet’ten” köşesinde okuyucularına duyurduğu “Bilirkişi Skandalı”nı ortaya çıkaran şikâyet dilekçesi ve dava dosyası, çok şeyleri deşifre ediyor..

Arazi yüzünden Üçer/Uçar ailesi ile davalık olan Erdoğan ailesinin avukatları, bu skandalla ilgili olarak, davada bilirkişi olarak rapor hazırlayan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Nedim Meriç ve Nihat Taşdelen’i Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne üç sayfalık dilekçeyle şikâyet etti.”

***

Sevgili okurlar..

Kaleme aldığımız “bilirkişi müessesesine” dair olumsuzluklar zincirini dün olduğu gibi bugün de, deşifre edeceğiz..

Ki bu yazı serimiz devam edecek...

İspatlı, kanıtlayıcı delil ve belgeleri de buradan aktaracağız..

Tabi bu yönde, kimde kuyruk acısı varsa ortaya çıksın...

Hodri meydan” diyoruz.

Ama her şeye rağmen, ne olursa olsun adalete ve hukuka gölge düşürülemez, kirli rant şebekelerine de “artık yeter” denmelidir.

***

Nitekim, bugün konu ettiğim mevzu, Diyarbakır’daki bazı iş mahkemelerinin bazı hakimlerinin bilirkişi olarak dosyaları kimlere gönderdiklerini, gizliden bir danışıklı dövüş gibi uygulamalarının dün olduğu gibi bugün de devam ettiğini belirtiyoruz..

Ki, belgeli ve delilli ifade ediyoruz...

Nihat Taşdelen’in oğlu Av. Baver Taşdelen’in bazı dosyalarının da eskiden babasının bilirkişilik yaptığı gibi aynı paralellik mi arz ediyor acaba diye düşünmemek elde değildir.

Devam edecek.

En derin saygı ve sevgilerimle.