Görüş Bildir

İSRAİL ARTI ABD, EŞİTTİR TERÖR ODAKLARI!?

Evet, sevgili okurlar.

İslam dünyası çok yönlü ve derinden vuruluyor.

Hem içerden, hem de dışardan vuruluyor.

Hiç kuşküsüz kü, "dışardan vuran" şer güçü belli..

Çünkü onlar "iman" düşmanları…

Bugün değil, "asırlardır" düşmanlar..

Onlar küfür kanatlarıdırlar.

Ama içten düşman olduğu zaman; tespiti zordur..

Onun sezilmesi, tespit edilmesi, açığa çıkarılması çok zor…

Tarih boyu İslam ülkeleri ne yazık ki bir türlü bu "şer düşmanları" sezememiştir.

Büyük, şefkat ve merhamet dini olan yüce İslam dinin, merhamet dini olma niteliğinden faydalanan böylesi içteki düşmanlar, yer ve zaman, zemin tespitiyle, hainliklerini yapmışlardır..

İçten vurmuşlardır..

Ki vurmaya da devam ediyorlar.

Bu iç münafıklar, her hususuyla görünmeyen düşmanlardır.

Elbette ki bilimsel olarak da düşünülürse görünmeyen düşman, görünen düşmandan çok daha tehlikelidir.

Çünkü, saldırının nereden "geleceğini" kestiremiyorsunuz..

Eee..

Boşuna söylenmiş bir söz değil..

Ağacı kurutan, içindeki "kurtcuktur"!.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

İsrail uşağı durumunda olan ABD’nin lideri Donald Trump…

Bu adam, ABD başkanı olmakla beraber, tarih boyu zenginliğini, servetini İsrail dolarlarından almıştır.

Ve kızını dahi büyük sermaye sahibi bir Yahudiye evlendirmiştir.

Kısacası Donald Trump, adeta ABD’nin bir diplomatıdır ve uşakça, piyonca İsrail’e hizmet ediyor.

Peki, İsrail’in hizmetkârı olan uşak durumundaki Donald Trump, ne oluyor da Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz ile Mısır’ın darbeci Ermeni dönmesi Kıpti Sisi ile el ele, diz dize verip, yan yana oturup dünyanın nabzını ölçüyorlar?

İşte eli kanlı küreciler…

Filistin’deki katliamın azmettiricisi Trump…

İsrail projelerinin sadık iki tane dostu da; bu iki münafıktır…

İşte bu iki münafığın İslam dünyası için ve kendi ülkeleri için beslediği kin unutulmaz.

Ve öyle düşünüyoruz ki tarih bunları birer "vahşi skandal" olarak tescil edecektir.

Gözü dönmüş bu üç katil, bebeklere bile acımadılar.

Gerçekten sekiz aylık Leyla şehit olduğu halde iki İslam devletinin başındaki münafıklar Yahudi uşağı Trump’la nasıl el ele veriyor..

Onlarla dolar muhasebesi düellosu yapıyorlar..

Bu kanlı eller içerden İslam dünyasını vurmaktadır...

Ama ne yazık ki İslam dünyası bugüne kadar bunları tanımamıştır.

Bırakın, bunları tanımayı. görememiştir…

Dikkatlerini odaklandırıp, ülke ve millet gerçekleriyle özgürlüştirememiştir…

Yüz yıldan beri…

Hatta yüz on yıldan beri, yani ittihat terakki partisinin 1909’da Osmanlı İmparatorluğuna karşı yapmış olduğu darbe, dahil..

Ki tek başına değil.

Ondan sonra kurulan cumhuriyetin "cumhursuz" bir yönetim sistemine dönüşmesi…

Bize göre kurtarıcı olması yerine 1909’daki darbeden daha beter bir hal aldı..

Yani darbeler, o dönemin uzantılarıdır..

Nitekim, 1960’taki 27 Mayıs darbesi de o günün uzantısıdır..

12 Eylül dahil..

28 Şubat..

Ve son olarak 15 Temmuz darbe teşebbüsü..

Hepsi o günden bugüne "birbirini" besleyen, "ihanetler" zinciridir…

İşte tüm bu tahribatı yapanlar, içimizdeki "kendine güzel görüntü veren" makyajlı, satılmış darbecilerdir…

Ki bunlar, kendilerine "kurtarıcılık" ve sahte "kahramancılık' vasfını takmaktan geri kalmamışlardır..

Bu darbeci generallerin derin kimliklerine bakıldığında; "kimin nam-ı hesabına" faaliyet gösterdikleri ortaya çıkmaktadır..

Çünkü bunların intisapları gizliden gizliye Yahudi'liktir..

Onlarla işbirliği içerisindedirler..

Tarih sayfaları çevrilse, her şey ortaya dökülür..

Onun için hep diyorum..

"Yalan  söyleyen tarih utansız..!"

Eğer ki, gerçek tarih kendini ifade etmiş olsaydı "Türkiye'de" darbeler 10 yılda bir vücuda gelmezdi?

Ama ne yazık ki..

Evet, iş işten geçmiş.

Ancak halada kanunlar, yasalar ve anayasa himayesi altında, bu katıksız mezalim devam ediyor.

Ve "bunların" uzantıları kendilerine yer bulabiliyor..

Nitekim yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Bakara” suresinin 8, 9 ve 10. ayetleri; bizleri uyarıyor..

8. ayetin uyarıcı anlamı, yüce meali aynen şöyledir;

Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki, gerçekte inanmadıkları halde “Biz Allah'a ve ahiret gününe inanıyoruz” derler.

9. ayet ise şöyle;

Onlar, (böylece) Allah'ı ve inananları kandırmaya çalışırlar. Hâlbuki kendilerinden başka kimseyi kandıramazlar ve bunun farkında bile olmazlar.

10. ayet;

“(Onların) kalpleri hastalıklıdır. (Hastalıklarını tedavi etmek yerine Hakka karşı inkârda direndikleri için) Allah hastalıklarını daha da artırmıştır ve onlar için, ısrarlı yalanlarından dolayı acıklı bir azap öngörülmüştür.”

Dolayısıyla bu ayetlerden sonra gelen ayetler dahil olmak üzere tam 12 ayet "münafıkların" halini ve hulasasını bize tanımlamaktadır.

Onların ne kadar tehlikeli olduğunu da bize bildirmektedir…

Nitekim, bu ayetlerden önce gelen iki ayet ise kafirleri tanımlıyor.

Bakara süresi ancak iki ayetle kafirler tarif etmiştir..

Zira münafıklar hakkında uzunca ayetlerle anlatılmasının sebebi, düşman içten olduğu zaman çok tehlikeli olur.

Düşman belirsizlik halini gösterdiği zaman, daha zararlı olur.

Kandırıcı olursa daha habis ve alçak olur.

Aldatıcı olursa fesadı daha çok şedid olur.

Çünkü dahili düşman dahildeki kuvveti azaltır, dışarıdaki düşmanla işbirliği yapar.

Çok uzaklara gitmeye gerek yok.

İşte görüyorsunuz.

Eğer bugün İslam ülkeleri, İslam’ı ve kendisini savunamayacak duruma girmişse, yalnız dışarıdaki Trump’lar değil, içimizdeki Trump’ların nice hain köleleri vardır..

Ki kendilerini oldukça açık ve net olarak ele vermektedirler.

Bu itibarla diyoruz ki;

Trump okyanusların ardından gelip İslam toprağı olan Kudüs’ü işgal ediyorsa, Mescid-i Aksa’ya el koyuyorsa…

Ve buna haçlıların ve bütün dünya kefereleri seyirci kalıyorsa vay halimize!

İşte, bakınız halimiz oldukça perişan.

Büyük bir melüllük ve üzüntülü bir hal yaşanmaktadır…

Ki İslam dünyası farkında olmalıdır.

İslam’a sımsıkı sarılmaktan başka çaresi yoktur.

***

Bakınız, sevgili dostlar.

Bu mübarek aziz Ramazan-ı Şerif ayının 1. günü olarak oruç tuttuk.

Oysaki Suudi Arabistan ve diğer bazı İslam ülkeleri dün niyetlerini getirmediler.

Zira oruç tutabilmek için veyahut bayramı yapabilmek için hilali araştırmak lazım…

Ay görme fonksiyonunun işlemesi lazım.

Ama ne yazık ki, ülkemizde bu yapılmamaktadır..

Çünkü, Ramazan ayının başlama günü ruiyeti hilal görme araştırması yapılmıyor…

Bayram hilalinin görülmesi için de araştırma yapılmıyor…

Sadece takvimle yetiniliyor..

Ki bu da, kesinlikle yanılgıdır ve yanlıştır..

Zira o yüce İslam Peygamberi diyor ki;

“Oruç tuttuğunuz zaman Ramazan hilalini araştırıp görmeniz gerekir.”

Eğer hilal araştırılıp görünmediği takdirde veyahut göklerde bulut kesifliği varsa, hilal görünmüyorsa, o zaman Şaban ayının 30. gününü bitirdikten sonraki gün, Ramazan’ın birinci günü telakki edilir.

Fakat ne yazık ki bu fonksiyon Türkiye’de işlemiyor...

Nitekim Suudi Arabistan’da bu fonksiyon işliyor..

Bu da İslam’ın bir hükmüdür.

İbadetlerimiz dahi ihtilaflı olarak yaşanıyorsa, siyasi işler zaten kolayca bölünmüş durumda.

Bize göre; "derin yıkımın" nedeni burada..

Diyanet takvimi ne yaparsa yapsın, İslam’a göre değildir ve geçerli de sayılmaz.

Diyanet İşleri Başkanlığı nerede diye sormak da gerekir?

Ama heyhat!

Diyanet’e kimse bu soruyu soramaz.

Çünkü zaten şartlanmıştır.

Şeriatın hükümleriyle değil, takvimin hükümleriyle yetiniyor..

Vaziyet yıllardan beri böyle işliyor.

Bu da yanlış ve batıldır.

Bize göre Diyanet İşleri Başkanlığı, yine bu Ramazan ayında yanlış günde "oruç tutulmasına" vasile olduğu için, için sınıfta kalmıştır.

En derin saygı ve sevgilerimle..

 


Bu Makale 2740 kere okunmuştur.