Görüş Bildir

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ EMPERYALİZMİN GERÇEK FİTNESİDİR!? (III)

Evet, sevgili okurlar.

İstanbul Sözleşmesi, rastgele Türkiye ile Batı dünyası arasındaki yapılan herhangi bir itilaf, ülfet, dostluk, beraber iş yapma ittifakından ibaret değildir.

Tam tersine I. Meşrutiyet’ten..

Hatta 1880’li yıllardan tutun da 1908’lere kadar...

Bu sürede, Osmanlının başına ördürülen çorap ve nihayetinde tarihi cihanşümul bir devleti yok etme kirli planı neydiyse, bugün de aynı uzantıyla devam etmektedir...

Daha da geriye gidersek...

Özellikle, Tanzimat Fermanı’nın “Gülhane Hattı Hümayunu” olarak yayınlanmasıyla Osmanlıyı İslam medeniyetinden “uzaklaştırma” planının devreye sokulmasındaki ilk adımdı..

Selçuklulardan Osmanlılara kadar cihanşümul bir devletin kutsiyetine, izzet ve şerefine göz diken emperyalist batı dünyasının masonik kafaları, “devşirme” libasıyla devletin içine sızınca, batılılaşma oyun ve tezgâhları bir bir devreye sokulmaya başlandı.

Böylece, Osmanlı buzlu ve kaygan zemin üzerine oturtuldu...

İçteki piyonlar, pek tabi ki İttihat Terakkinin kirli siyaseti birleşince, kurgulanan senaryolar devreye sokuldu...

Selanik Yahudi dönmelerinin eliyle, Osmanlı tarumar edildi..

İngilizlerin nam-ı hesabına, ülkenin ve milletin tüm değerleri lağvedildi...

Onun içindir ki İstanbul Sözleşmesinin “kirli planı” bugüne özgü değildir...

1840’lara kadar uzanmaktadır..

Değerli okurlar...

Millet salt çoğunlukla AK Partiyi iktidara getirdi..

Asker kökenli Cumhurbaşkanlarını değil, özbeöz milletin bağrından çıkmış bir evladını başa getirdi...

Batıya endeksli değil..

Birilerinin emir ve komutasıyla, koalisyon bir hükümette değil...

Güçlü ve dinamik bir iktidar..

İşte İstanbul Sözleşmesi bu güçlü iradeyi “tongaya” düşürmek üzerine tertiplendi...

Batı dünyasının komutasında, bizdeki işbirlikçiler, el ele İstanbul Sözleşmesini, 2011’de imza altına aldı..

2014’te de yürürlüğe soktu..

2014’ten 2021’e kadar geçen zaman dilimine bakın, bir tufan misali..

Türkiye insanı doğusuyla, batısıyla, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle, Lazıyla, Çerkeziyle tarihi bir huzur içerisinde ve büyük İslam medeniyetiyle yaşayan aileler, İstanbul Sözleşmesinin gölgesinde bir bir çöküp virane oldu.

Aile içi ahlaki çöküntüler alabildiğine arttı..

Yıllar yılı aynı yastığa baş koyan ve çoluk çocuk sahibi olan eşler birbirine düşman kesildi...

Hasım oldular..

Cinayetler, boşanmalar, yaralanmalar, şiddet..

Olumsuzluklar zinciri önlenemez boyuta geldi...

Fitne üretici yapılar, “kana doymaz” misali, ateşi sürekli körüklediler...

Nitekim nice kasıtlı platformlar,  “kadınları” kendi esaretleri altına alıp, üye yaparak söz sahibi olmaya çalıştı..

Ve bunlar, birer fitne mekanizması olarak kadını kocasından ve aile bağından koparmaya başladılar..

Kadına mutlak bir serbestiyet isteyip durdular.

Hem de kocasını tanımama, saymama adına bu serbestiyeti isteyip aldılar...

Ki bu toplum kadının üstünlüğünü, meziyetini, şeref ve izzetini Osmanlıdan, hatta Selçukludan tutun da, günümüze dek hep korumaya çalışmıştır.. Ve kadını Allah’ın erkeğe “kutsal” bir emaneti olarak görmüştür...

Ki gerek devlet vasıtasıyla, gerekse de yasalar çerçevesinde, ve gerekse de İslam şeriatının terbiyesi paralelinde, izzetiyle, şerefiyle oluşan ve yetişen bir Türk aile yapısı hâkimdi ülkemizde...

Ama gel gör ki İstanbul sözleşmesiyle bu hâkimiyet yıkıldı..

Bakınız, üç beş sene içerisinde, “aile” diye bir kavram kalmadı..

Malum, bir devleti ele geçirmek, bir milleti çökertmek için; öncelikle “aile müessesesini” ortadan kaldırmak gerekir...

İstanbul sözleşmesi de bunu hedeflemekteydi..

Önce aileyi, sonra toplumu yıkmak...

Daha sonrasında da devleti ele geçirmek...

Hıyanet projelerin organizasyonu ve sergisi bundan ibaretti..

 

* * *

 

İnanın, sevgili dostlar.

Bu projenin girişimi, oluşumu ve kanunlaştırılması neye benzer biliyor musunuz?

Bazı Arap dünyasının kum çöllerini andırıyor...

Kızgın kumun dibine saklanmış, akrep ve yılanlar...

Ne zaman ki kumun üzerinde yürümeye başlarsanız, işte o zaman bu canlılar tarafından sokulur ve zehirlenirsiniz...

İstanbul Sözleşmesi projesi de işte o kum çöllerinin altında saklanan yılan ve akrepler gibidir...

Yani kuzu postuna bürünmüş kurt misali.

Ya da insan giysisiyle örtünmüş bir ejderha gibi...

Batı medeniyeti “tek dişi kalmış canavar” gibi aileleri içten çürütüp büyük bir kargaşa, anarşi ve terör halini yaşatmayı hep iştahla istemiştir...

Çünkü oradan besleniyor...

Hasılı kelam, bu lanetli ve illet içeren İstanbul Sözleşmesi, halkta oluşan büyük infial ve kabullenmeme hareketi üzerine Cumhurbaşkanı gerekli hassasiyeti gösterdi...

Bilakis kendi inisiyatifini kullanarak, “Sözleşmeyi Fesih” etti.

Bu karar ve hamleyle kamu vicdanı azda olsa rahat nefes aldı...

Nitekim alenice Cumhurbaşkanına herkes maddi ve manevi yönden teşekkür ve yeniden bağlılığını bildirdi.

Tıpkı ansızın Ayasofya’nın yeniden Cami olarak hizmete açılması jesti gibi…

Kamuoyu Cumhurbaşkanının bu yiğitliğini unutmaz.

Cumhurbaşkanına karşı yapılan edepsizce saldırılara karşı gereken ders de verilecektir.

Her halükarda meşru zeminde o ders tavizsiz verilecektir…

 

* * *

 

Sevgili okurlar.

Türkiye artık yeni bir Türkiye’dir.

28 Şubat’ın, ulusalcıların, Atatürkçü ve laikçi geçinenlerin, altı oklu CHP’nin, Türkan Saylan’ların, Ertuğrul Özkök’lerin, hatta daha doğrusu masonik dönmelerin Türkiye’si değildir.

Terutaze bir Türkiye yol almış gidiyor.

İhlâsıyla, samimiyetiyle, canla başla yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine bağlılığıyla yola çıkmış yeni bir Türkiye’yi görüyoruz.

Türkiye uyanmıştır.

Bu uyarı sıradan bir uyarı değildir.

1950’lerdeki merhum Menderes’in ezanı Türkçe’den orijinal metnine çevirmesidir...

İmam Hatip Okullarının açılması dönemindeki gibi yeniden şahlanan bir Türkiye var.

Bu itibarla kadının tarihi izzet ve şerefini, namus ve iffetini koruyan terutaze bir Türkiye gençliği söz konusudur.

Türkiye artık bilinen resmi gecelerdeki, anma törenlerindeki devrilen şişelerin, tokuşturulan kadehlerin Türkiye’si hiç değildir.

Tek parti şeflik ve dipçik dönemine artık son verilmiştir.

Batı emperyalist güçlerinin Türkiye’nin içine sızdırılmış gizli projeleri son bulmuştur.

Yeniden filizlenen bir Türkiye…

Aba ecdatlarının medeniyetiyle tanışan bir Türkiye, bir gençlik orta yerde görünüyor.

Yüce Allah’ın bu ülkeye ve bu millete bahşettiği bir Cumhurbaşkanı vardır..

O’nu Türkiye’nin başından eksik etmesin...

Allah, Cumhurbaşkanına uzun ömür versin.

AK Partinin etrafında kenetlenen kene gibi kan emen AK Partili olarak görünüp de AKP’li vurguncu, cepçi çıkarcılardan da Türkiye’yi ve partiyi kurtarsın.

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 1264 kere okunmuştur.